Ak Parti ve MHP merkezin de belirlenen 31 Mart seçim stratejisinde öne çıkanlar

31 Mart’ta yapılacak mahalli idareler seçimlerinde partilerin, öne çıkardığı seçim sloganları oldukça dikkat çekici. Ak Partinin miting meydanlarında söyledikleriyle MHP’nin söyledikleri birebir örtüşüyor. Doğrusu siyasi eylemin temelinde birçok ortak payda olsa da çoğu zaman aynı parti içerisinde de olsanız farklı insiyatiflerin alındığına tanıklık etmişliğimiz olmuştur.

Ak Parti ile MHP’nin bu seçim sürecinde bu denli içice giren politik birliktelik doğrusu insanı düşündürmekte.

Rahmetli Demirel’in bir sözünü hatırladım “ iktidar ortak kabul etmez” derdi.

Ne diyelim inşallah memleket için hayır olur, olur da; bu birlikten doğan güç memlekete hizmet etmeye yönelik katkı sağlamak yerine sanki; muhalefeti daha da bir köşeye sıkıştırmak, ezmek o nu etikisizleştirmek adına kullanılıyor ya da bu yönü daha da bir ağır basıyor gibi, ne dersiniz?

Bu bağlamda bakınca seçime mi gidiyoruz yoksa savaşa mı? Yerel yönetimler için mi oylama yapıyoruz yoksa ülkenin bağımsızlığı, bölünmez bütünlüğü için mi oylama yapıyoruz?

Geçtiğimiz yıllar da ülkenin kutuplaşıp derin çizgilerle ayrıştığı dönemler bu milletin insanına ağır, telafisi olmayan bedeller ödetmiştir. Toplumsal hafızamız bize tecrübe kazandırmalı değil mi.

MİLLET OLMANIN MEDENİ HARCI

Yaşadığımız çağda gelişmiş medeni milletlerin “ bir olma, iri olma ve diri olma harcı “ mezhepsel cemaatleşmek, din faktörünün öne çıkarılması, ezan, bayrak gibi devlet olmanın vaz geçilmezleri değildir.

Nedir o zaman diyecek olursak;

Yurttaşlık hakları, eşitlik, fikri özgürlük, ifade hürriyeti, toplumsal barış, gibi demokratik toplum olmanın vazgeçilmezleridir..

  • Hukukun tarafsızlığı, bağımsızlığı
  • Merkezi yönetimin yerele yönelik yetki paylaşımının artırılması
  • Gelir dağılımındaki eşitsizliğin asgariye düzeye düşürmek
  • Milleti oluşturan halkların kimlik ve aidiyet atfettikleri değerlerinin güvence altına alınması.
  • Demokratik rejimin temel unsuru yasama ve yürütme erkinin birbirinden ayrılarak kurumsallaşması
  • Siyasetin, siyasi partizanlıktan tarafgirlikten çıkartılarak toplum da, demokratik kültürün yerleşmesine kökleşmesine katkı sağlayacak seviye kazandırmak gibi, daha birçok medeni tanımları yaşadığımız toplumun vazgeçilmez yaşam tarzına dönüştürmektir.

Yoksa, toplumun bir kısmını zillet diğerini illet olarak ifade edip toplumsal barışı zedeleyecek ifadeler partizanlık adına, yararlılık sağlanıyormuş gözükse de temelde, toplumsal barış açısından kabul edilir tanımlar değildir..

S- 400 HAVA SAVUMA SİSTEMİNİN PERDE ARKASI

Türkiye bütün jeopolitik siyasi stratejilerini zorlayarak S-400 Savunma Füzelerini Rusya’dan almak için şartlarını zorluyor mu ? Zorluyor mu gözüküyor.

Dikkat çeken bu hususta muhalefet sessizliğini koruyor olduğu gibi dış politika da muhalefet her alanda sessizliğini koruyor..

Faktörel güç; Türkiye’yi, Rusya-İran gibi disiplinsiz güç birliğine iten etken..

Rusya ve Çin’in başını çektiği ve İran’ın da içinde olduğu “ Şangay “birlik ülkeler, iç politikaların da olduğu gibi dış politikalarıda da disiplinsiz ve başıbozuk dış politika geliştirmektedirler.

İran’ın başıbozuk dış politikası. İran, Ortadoğu’da elini uzatmadığı ülke, devlet yok. Bir eli Suriye’de , Libya, Lübnan, Filistin, Yemen, Libya, Irak, Suudi Arabistan ve ulaşabildiği bütün coğrafya. İsrail’i ortadan kaldırmak İle de tehdit ediyor olduğu gibi Nükleer çalışma yapmak için de fırsat kolluyor.

Karşı yaka da Başta ABD ve AB ülkeleri İran’a yine ağır ambargo reçetesi yazıp uygulamaya başladılar ançak İran, daha evvel de bu reçeteye maruz bırakılmıştı.

İran bu duruma bağışlılık kazandı. İran ambargoyu nasıl etkisizleştireceğini de öğrendiği gibi belki de bu durumun İran’a olumlu yansımaları da olmuş olabilir.

Yerli üretime yönelmek anlamın da.

Bu yeni durum İran’a dış güçlerin, sadece ambargo uygulamakla sınırlı tutmayıp ilerleyen zaman da her an bir dış müdahale ile karşı karşıya kalacağı bırakacağı aşikar.

Türkiye, ABD ve AB’nin geliştirmek istediği İran politikasının dışın da kalmak bu süreçte, tarafsız taraf olmak gibi bir politika izliyor olabilir.

Bu sebeptendir ki, Türkiye, S-400 Füze alım projesi politikasıyla Amerika’yla ters düşmek gibi bir durum hasıl olmaktadır.

İKTİDARIN SEÇİM STRATEJİSİNİN ÇAĞRIŞTIRDIĞI POLİTİKA

Yukarı da bahis konusu yaptığım Türkiye’de ki yerel yönetimler için yürütülen seçim kampanyasın da öne çıkan slogan ve söylemlerin “ özellikle iktidar cephesinin “ ne anlam ifade ettiği, bu kabul edilmez söylemlerle yapılmak istenilen nedir ? Diye kendimize sorursak;

Ak Parti, Yerel yönetimler de bu dönem ben yokum diyor.. Bu dönem büyük kentleri muhalefet alsın istiyor..anlamını çıkartmakta zorlanmaz, müneccimlik yapmış olmayız.

Neden ?

Çünkü, önümüzdeki günler hükümet açısın da ekonomik anlam da, sıkı para politikasının uygulanacağı yıllar.

Önümüzdeki dönem özel sektör ve kamu maliyesi açısından döviz cinsinden yüklü miktar da dış borç ödemesi var. Beraberin de iç borçlanmaya da gidilmekte.

Bu durum bize, önümüzde ki dönem de hükümetin, tasarrufa gideceği gibi bir çok yatırımların da askıya alınacağını işaret etmektedir.

Büyük kentleri muhalefete veren hükümet bu bağlam da, şöyle diyecek.

“ Bakın, muhalefet bizden aldığı büyük kentler de ne yaptı bizim, dönemimiz de neydi, nasıl oldu? “ politikası yürüterek yukarıdaki merkezi iktidarını sağlamlaştıracaktır.

Diye düşünüyorum.

Çünkü iktidar partisinin yürüttüğü marjinal söylemler içeren seçim kampanyası bana böyle düşündürüyor.. umarım yanılırım.

Kazanan demokrasi olsun iktidar, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı olsun. Kazanan toplumsal barış yaşanılır büyük güçlü, güven veren Türkiye olsun.