Amerikan direnişine sabredip cepheyi hiç teslim etmeyen Müslümanlara Allah ummadıkları bir zafer nasip etti. Kendi inandıkları gibi bir devlet kuruyorlar. Allah doğru hamleler yapmayı nasip eylesin.

Afganların Afganistan’da olup bitenleri uzaktan takip eden Müslüman kardeşleri var. Uzakta kalan kardeşleri dünya ve dünya planlarını çok iyi anlamış, çok akıllı ve çok stratejik Müslümanlardır. Olayın içindeki CIA, MOSSAD parmağını hemen bilirler. Amerika’nın bütün hilelerine vakıftırlar(!) “Durun bakın bu Afgan devletinin altından ne pislik çıkacak” diye hep bir düşünce içindedirler. Medyalarında ha bire “Afganistan’da eğitim yok, kadınlara seçme-seçilme hakkı yok, bizdeki gibi modern Müslüman kadın olgusu yok” haberlerini okuyarak kardeşlerini gayet iyi tanıdılar(!) Onların bedeviliklerine ve modern toplumdan uzak kalmalarına bakarak için için “Keşke Müslüman olmasalardı” diye ufaktan bir tiksinme ve utanç duygusu da oluşturdular nefislerinde. Netflix'te izledikleri filmlerden de bu adamların zaten katil, barbar cani olduklarını bilen, Amerika’nın kaç kez içinde cesaret abidesi kadın askerler de bulunan kahramanlar(!) gönderip bir grup Müslümanın elinden esirleri kurtardığını defaatle müşahede etmiş, meseleye hâkim modern İslami bir yapıya da sahipler(!)

Bu Afganların düşmanları da aslında kâfir, zalim, modern görünen Amerika’dır. Müslüman topluluklar yüzyıllardır bu zalim Amerika’dan ve sömürülerinden şikâyetçidirler. Hatta Amerika’nın batmasını beklerler ama “Acaba uçakla kaç saat sürer, bir gidip gelsek de fena olmaz.” hayalleri ve imkânsızlıkları ile yaşarken Amerikalılaştıklarının farkında değillerdir. Artık aynı şeyler için çabalayan bir toplum haline gelmiş Müslüman ülkeler olduğumuzu ne yazık ki görmeyiz ya da görmek istemeyiz.

Müslümanların yüzyıldır benzemeye çalıştıkları en idealist ülke Amerika’dır. Çünkü modern Müslümanın sema ile ilişkisi kopmuştur. Metafizik boyutu biten Müslüman, dünyaya mahkûm kalmıştır. Böylece ahiret inancı, cennet inancı ve yaratıcı inancı gibi inançlarının aslı ile pek benzerliği kalmamıştır. Artık tabiat anadan enerji falan yüklüyor, burçlar onun hayatına düzen veriyor hale gelmiştir. Yine de Allah’ın var olduğunu bilip protokollerini yapan Müslüman bir kesim de vardır. Protokol aslında gerçek olmasa da bir sunumdur. Öyleymiş gibi yapılan göstermelik davranışlardır. Kıymet veriyormuş gibi davranmadır. (Kıldığımız namazlar gibi) Artık namazlar bizi günahlardan alıkoymamaktadır. Madem sema ile ilişkimiz koptu, o halde seküler müslüman olmak yolunda ilerlemeliyiz(!) Neticede bayağı da yol kat ettik. Hatta evlatlarımız daha hızlı yol almaya çalışıyorlar. Dikkat ederseniz ulvi hedefleri olup onu yaşayan, onu yaşatmaya çalışan Müslümanlardan rahatsız olmaya başladık. Özümüze ayna tutulması bizi rahatsız etmektedir. Semavatla ilişkisini söyleyen insanlar bizi rahatsız etmeye başladı. Hatta camideki Müslümanları bile sevmemeye başladık. Bir Avrupalı insanın dünyada yaşam amacı edinmeye çalıştığı şeyler ile Müslüman olduğunu söyleyen kişinin hayat mücadelesi ve elde etmeye çalıştığı şeyler aynı şeyler oldu. “Seküler müslümanlar” olduk. Fakir mahallenin kızı üniversiteye gider de annesinin kapıcı olduğunu söylemekten utanır ya, o duygulara düştük. “Dünyanın önemi yoktur, semavatla ilişkimizi düzenleyelim.” diyen adamlar da dünyadan kopuklukları ile bizi çok utandırır hale geldiler. Biz uzakta yaşayan, gayet modern, ev ve araba derdinde, dünyalıklarını tamamlayan insanlar olarak o uzaktaki fakir, “moderniteyi kavrayamamış” Müslümanların bizimle bağdaşmadığını ve bizi utandırdığını düşünüyoruz. “Neden hep Müslüman ülkeler fakir olur? Müslüman zengin olmalıdır” edebiyatları yükselir yer yer, duyuyorsunuzdur. Kimse tarafından da “Dünyaya tapmıyoruz ki, ebedi hayat fırsatı karşısında ölümlü bir yaşantıda neden bu kadar hırslı olalım?” denmez. Şeytanın “Çok çalışın, daha çok hayır yaparsınız. Çalışmanız ibadettir, namazı aksatın ama işinizi aksatmayın.” sözleri kulaklarında ıslık çalar. Ama mesela kendisi olmaya çalıştığımız Amerika’nın öldürdüğü savaş çocukları bizi üzmez, bundan dolayı da herhangi bir utanma duygumuz oluşmaz. Amerika’da akşam olunca kepenklerin kapatıldığı, uyuşturucu müptelalarının çevrelediği sokaklar bizi rahatsız etmiyor. Eşcinsellik, sapkınlık, helak edici davranışlar bizde utanma duygusu oluşturmuyor. “Bireysel cinsel tercihlere saygı duymak gerekir” söylemleri artık bizim mahallelerimizde de yankı buluyor.

Biz yukarı ile irtibatı koparınca örnek modelimiz dünyevileşmek oldu. Protokolü tamamlayan Müslümanlar da kalan hayatını Allahsız yaşamaya devam etmekte sakınca görmüyorlar. Yerde ve gökyüzünde Allah’ın ayetlerini görme melekelerimiz öldü. Meselelerimize aktif olan Allah’ı davet etmemiz ve kitabın gerçek bir kitap olduğu inancı da bitti. Zira aydın, entel ve her türlü donanıma sahip ilahiyatçı arkadaşlar ya kitabı tarihselci bir anlayış, ya mecaz ya da metafor gibi anlata anlata kitapta bahsedilen cennetin dünyada yaşanılacağına hem kendilerini hem başkalarını ikna etmiş durumdalar.

Ne Afganlar artık bizi anlayabilirler, ne de biz onları anlayabiliriz. Bu Taliban Kisra'nın saraylarına giden baldırı çıplak Müslümanlar gibi geliyorsa ya?! Unuttuğumuz değerleri bir yerlerde yaşayan Müslümanlarsa eğer? “Telefonunuz, teknolojiniz, medeniyetiniz sizin olsun ben inancım ile sizin yaşadığınız hayatı istemiyorum. Ekmeğimi yer, şalvarımı giyer aktif olan Allah ile aktif bir şekilde yaşarım, moderniteniz de yaşam tarzınız da sizin olsun” mu diyorlar? O kadar çok medyanın etkisinde kaldık ki onlara dua etmekten de imtina eder bir hale düştük.

 Boş verin Afganistan’da neler oluyor demeyi, “Bize ne oldu?” demek lazım. Biz neredeyiz ki onları nasıl anlayalım? Velhasıl Müslümanların Afganistan’da bir devlet kurması Amerika’dan daha çok bizi rahatsız eder hale geldiyse dünyanın bir ucuna laf yetiştirmenin âlemi yok. Demek ki Amerika biziz.