700 yıla yakın Türk kökenli yönetimlerde kalmış, 1. Dünya Savaşı sonrası diğer ecdat topraklarına olduğu gibi sırtımızı döndüğümüz mutlu Arabistan olarak adlandırılan YEMEN, Cennet Mekan II. Abdülhamidhan’ın döneminde inşa edilen yapıların hâlâ ihtişamını koruduğu, Sebe Melikesi Belkıs, kahve ve türküsüyle meşhur, uçakla 5 saat uzaklıktaki ülke YEMEN.


Günümüzde Arap ülkelerinin en yoksul ve eğitimsizlerinden olarak aynı zamanda en mutsuzlarından. Artık eski adı ile anılmıyor. 23 milyondan fazla nüfusun yoğunluğu genç ve eğitimsiz aynı zamanda yarısından fazlası yoksulluk sınırı altında yaşayan fakir bir ülke YEMEN.


Sünnilerin yanı sıra, YEMEN’in önemli bir kısmı Sünniliğe en yakın Şii mezhebi olarak kabul edilen Zeydilik’e mensuptur. Mezhep ismini Hz. Hüseyin’in torunlarından Zeyd bin Ali’den almaktadır. YEMEN nüfusunun yaklaşık yüzde 30-35’i bu inancı benimsemektedir.


Zeydilerin Sünnilerden tek farkı Hz. Ali soyundan gelen bir imamet inancına sahip olmaları. Ancak Şia’nın aksine Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’i de halife olarak kabul ederler. Yine On İki İmam Şiiliği`ndeki ğaip (kayıp) imam kavramı yoktur. İran, Irak ve Lübnan’dakinin aksine On İki İmam Şiiliği`ne değil, YEMEN’e has bir Şiilik olan “Beş İmam Şiiliği”ne inanırlar. İmametin 1962 yılında sona ermesinden sonra YEMEN, biri sosyalist diğeri batılı Güney ve Kuzey YEMEN olarak iki devlete ayrıldı ve çatışma ortamı 1990’lara kadar tek devlet olmasına rağmen devam etti.


Ensârullah (Allah’ın Yardımcılar) veya Eş-Şebâbü’l-Mü’min (İnançlı Gençler) gibi adlar taşıyan Zeydî Husiler, “İnançlı Gençler ”Hüseyin Bedreddin el-Husi tarafından 1992’de Kuzey YEMEN’de, bir gençlik örgütü olarak gençleri Zeydi inançları çerçevesinde yetiştirmek üzere kuruldu. YEMEN halkının büyük kısmı Zeydiliğe mensup ve geniş bir tabana sahipler. YEMEN tarih ve kültüründe önemli yeri olan ve 1962’de kaldırılan imametin yeniden kurulması en büyük hedefleridir.


Aslında komşularımız Irak ve Suriye’de ve komşumuz olmayan diğer İslam coğrafyasında yaşanan sürecin bir benzeri de YEMEN’de yaşanıyor. Temenni etmemekle birlikte, nasıl gelecekte Irak ve Suriye’nin ve diğer İslam coğrafyasının üniter devlet olarak kalmaları mümkün değilse, en az üç parçaya bölünmeleri çok muhtemelse YEMEN’i de benzer bir süreç bekliyor gibi görünüyor.


Burada esas problem İslam dünyası ve gönül coğrafyamızda hiçbir risk almadan savaşan bölgesel ve küresel güçler. Maşa olarak kullandıkları gruplarla gönül coğrafyamızı bir ateş çemberine çevirmiş durumdalar. Bu savaşlarının artarak devam etmesi ve bu ateşin körüklenmesi uzun vadede bütün bölgeyi içine alacak bir savaşa neden olabilir.
İslam’ı mezheplere ayırarak, milletleri ırki ayrımlara giderek, bireyleri tek tipleştirilerek gönül coğrafyamızdaki parçalanmanın, küresel güçlerin petrolü kana bulamalarını, silah ve ilaç satış kazançlarını göremeyenlere bugünden bir örnek vererek pekiştirelim, YEMEN’e ortak kararla saldıran Arap ülkelerinin FİLİSTİN konusunda bu ittifakı neden sağlayamamışlardır. YEMEN’de düşman denilen güçler gerçekte kimin düşmanlarıdır.


Son yıllarda gönül coğrafyamızda kardeşin kardeşe kırdırılarak kaç ülke parçalanmıştır, bugün sıra YEMEN’de ya yarın EY MÜSLÜMAN……

Saygılarımla Yrd. Doç. Dr. Özden TAŞĞIN