Cumhuriyet-i anlamak, inanmak ve Cumhuriyet’e yeni değerler katmak gerekir yoksa Cumhuriyet’e yeni ruhsal, fiziki değerler kazandırmazsanız; Cumhuriyet, gerektiği çağrışımıyla örtüşmez, anlam kazanmaz, sözde Cumhuriyet olarak kalır.

Cumhuriyet olarak tanımladığımız rejim, millet olarak içini doldurduğumuz inanç, idealden ibaret. Yani, inancınız, imanınız, yaşamdan anladığınız, yaşam kaliteniz, Adalet kültürünüz, Şehir tasarımınız, yönetim birikiminiz neyse Cumhuriyetinizin içi de odur.

Dünyada Cumhuriyet ile özdeştirilen azımsanmayacak ülke var bazıları, sözde kimisi de tanımıyla özdeş sürekli demokrasilerini ve sosyal, ekonomik gelişmişliklerini artırma yönünde mesafe kaydetmekte.

Cumhuriyet her ne kadar içinde demokrasi, yasama, yürütme ve yargı gibi kuvvetler ayrılığı içeren medeni tanımlar barındırmış olsa da asıl, Cumhuriyetin mutlak değeri yaşadığı çağ ile barışık gelişmiş insan profili ve buna ilaveten ekonomik değer yaratan katma değeri yüksek üretim yapan iktisadi yapı barındırıyor olabilmesi...

Diğer yandan barışık toplum yaratmak için gelir dağılımı eşitliği. Devleti sevmek, değer vermek. Toplumu oluşturan fertlerin sevgi duyusunu kazanması ve saygı refleksiyle bunu çevresine yansıta bilmesi.

Daha etkileyici rol olarak ta şunu ifade etmek istiyorum...

Geçmişte Komünist blok Coğrafya vardı ve Türkiye’de birtakım çevreler de sosyalist, komünist blok özentisi olmaktaydı ve bu durum karşı bloku da yarattı. Daha sonraları yakın komşularımızda Komünizmin tahribatı fark edilince Cumhuriyetin kadri kıymeti anlaşıldı.. bugün, açık demokratik sisteme geçen ülkelerdeki gelişmeleri görenler inanamıyorlar, müthiş bir kalkınma gelişme yaşanılmış olduğunu ifade ediyorlar..

Bunu niye yazdım, şunun için; bugün ülke olarak gelişme yolunda sorunlarımız var, yok değil ancak diğer gelişmiş olduğuna inandığımız ülkelerdeki sorunlara vakıf olmuş olsak, bugün büyütüp aşılması olanaksız yaptığımız sıkıntıların hiç bir şey olmadığını fark edip daha pozitif düşünerek çevremizle daha barışık olacağız inancındayım..

Birleşik Devletlere seyahat eden çevremdeki insanlara oralar nasıl diye sorduğumda; Caddeler ve bir çok sosyal alanların evsiz insanlarla dolu olduğunu bu insanların çok ürkütücü, korkunç bir şey olduğunu söylüyorlar..

Buna ilaveten yazacak AB’de de olumsuz o kadar mali, sosyal meseleler var ki yazıp uzatmak o ülkeleri de olumsuz nitelemek istemiyorum. Özgürlükler ülkesinde özellikle siyahi insanları adi suç isnadı ile Polis tarafından hayatları sonlandırmakta. AB ülkelerinin çoğu Terör örgütünü PKK’yı desteklemekte, yataklık yapmakta bu durum bir insan olarak, bir millet olarak kabul edilebilir bir fiil, suç mudur.

Bizim gözümüzün içine bakarak bizi, çoğu demokratik tanımlarda aksak görüp eleştirirken kendilerinin Teröre verdikleri desteği demokratlık hak ve özgürlük, basın özgürlüğü gibi kavramlara yükleme yaparak geçiştiriyorlar..

Türkiye, öyle doğru işler yapmalı ve bunu fiziki olarak göstermeli ki Avrupalı dostlarımız bizi suçlayacak fiil ifade etmekten zorlansınlar..

Son yıllar da yargının tutarsız fiziki eylemlerini kendi kendimize doğru tanımlamakta güçlük çekiyoruz. Tutukluluğu devam eden ve haklarında henüz tutarlı iddianame hazırlanmayan Gazetecilerin “Sedat Ergin, köşesin de tanımlamış” bir an önce hukukun gereği yapılmalı, Adalet örselenmemeli.

Cumhuriyet bir Kale, bir sosyal yapı ise; bunun en küçük yapı taşı insan tek tek, fert fert biziz, halkız, milletiz. Fert olarak inandığımız değerleri doğru kaynaktan beslenerek inanç, iman ve iradeye dönüştürür isek yaşamımız bir amaç edinmiş ve doğru bir işe katkı sağlamış hizmet etmiş oluruz ve yaratılan, ortaya çıkan eser çevremizde onur duyulacak abideye dönüşür.

Cumhuriyeti bize kazandıran başta M. Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnet ve şükran ile anıyorum. Bu yolda emeği geçen tüm insanımıza, şehitlerimize, Gazilerimize sonsuz teşekkürü borç biliyorum.

Allah Vatanımızı, milletimizi Kıyamete kadar payidar kılsın bizi sevgi ve merhametin öncüsü Adaletin ve barışın yılmaz muhafızı koruyucu yapsın bunun için milletimize Allah güç ve kuvvet versin.