Komisyonda Turgut Özal Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülsüm Çamur Duyan, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde üniversitelerin rolü ile bu konuda çalışmalar yapan akademisyenlerin olayların nedenlerine bakışı ve çözüm önerilerine ilişkin sunum yaptı.

Duyan sunumunda üniversitelerde şiddeti önlemeye yönelik araştırma ve uygulama merkezleri ile öğrenci kulüpleri kurulması, sivil toplum örgütleri ile işbirliği geliştirilmesi gerektiğine işaret etti.

Literatür bilgisinin erkeklerle işbirliği olmadan kadına yönelik şiddetin önlenemeyeceği gerçeğini ortaya koyduğunu belirten Duyan, "Farkındalık sağlama ve buradan davranış değiştirmeye doğru giden bir dizi uygulamaya yönelik çalışmalar yapılabilir" dedi.


Üniversitede öğrenim gören herkesin müfredatına vatandaşlık bilgisini içeren seçmeli dersler konulabileceğini ifade eden Duyan, yeni neslin teknoloji bağımlısı olduğun, bazı çok temel davranış biçimleri konusunda bilgi yetersiz olduklarını gözlemlediğini kaydetti.


Duyan, sosyal hizmet merkezlerinin ve buralarda kadına yönelik şiddet konusunda uzman kişilerin görev yapmasının önemine değindi. Bu merkezlerin kadınların güvenli olarak ulaşabileceği lokasyonlarda bulunması ve ilk müracaat noktalarından biri haline getirilmesi gerektiğini aktardı.


"Danışma merkezlerimizde din psikoloğu olması lazım"

AK Parti İstanbul Milletvekili İsmet Uçma da söz alarak şu değerlendirmelerde bulundu:

"Danışma merkezlerimizde ve fakültelerimizde mutlaka din psikoloğu olması lazım. Bu bizim çok büyük bir eksikliğimiz.

Salt işiyle evi arasındaki baba hastadır, okuluyla evi arasındaki çocuk hastadır, eviyle işi arasındaki hanımefendi hastadır. Bizim üçüncü mekanlara ihtiyacımız var. Bu üçüncü mekanlar da toplumda mevcut ne varsa onları devreye sokmak. Bunlara okullarımız, fakültelerimiz, sosyal tesisler, mescitler dahil. Mescitleri özellikle Asr-ı Saadet`teki işlevine kavuşturmamız lazım. Mescitlerimiz çok resmi bir konum arz ediyor, bunu kabul etmek mümkün değil. Bu bir bileşen, bu da katıldığında fonksiyonel olacağını düşünüyorum. Üçüncü mekanlara şiddetle ihtiyaç var. Üçüncü mekanlar mutlaka oluşturulabilmeli. Aksi takdirde başka üçüncü başka mekanlar toplumları yozlaştırıyor, bozuyor."


Kadın ve erkek arasında rekabetçi, yarışmacı bir anlayıştan uzaklaşılması gerektiğini belirten Uçma, aile içi iletişimin okullara ders olarak konulabileceğini söyledi.


"Enstrüman çalan bir hanımefendi dünyanın en vahşi erkeğini eğitir, eğitemezse gereğini yapar. İnci, zarif sanatlarla uğraşan insanlara bakın, bunlar arasında şiddet yoktur" diyen Uçma, çocukların yetenekleri doğrultusunda sanata yönlendirilmesinin gelişimlerini olumlu etkileyeceğini ve şiddetten uzak durmalarına katkı sunacağını ifade etti.


"Emniyette ve ŞÖNİM`lerde uzman kişiler olmalı"

Adalet Bakanlığı Aile İçi Şiddetle Mücadele Bürosu`ndan Savcı Özlem Şimşek de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun uygulanması, uygulamada karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri üzerine komisyona bilgi sundu.

Bürolarında 5 Cumhuriyet Savcısının görev yaptığını aktaran Şimşek, "2012 yılında 4 Cumhuriyet Savcısı tarafından yaklaşık 9 bin soruşturma evrakı karara bağlanmış, 8 bin 700 adet aile mahkemesince verilen tedbir kararı infaz edilmiştir. Yaklaşık 5 bin 200 civarında ceza davası açılmıştır" dedi. 


Kadına yönelik şiddet konusunda hizmet veren birimler arasında koordinasyon sıkıntıları yaşandığına işaret eden Şimşek, "Aslında herşey var ama kim nereye nasıl başvuracağını bilmiyor" değerlendirmesinde bulundu. Özellikle Emniyette ve Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinde (ŞÖNİM) bu alanlarda uzman kişilerin görev alması gerektiğinin altını çizen Şimşek, bunun şiddetle mücadelenin en önemli adımlarından biri olduğunu kaydetti.


Şimşek, emniyetteki kadro yetersizliği nedeniyle yakın koruma verilmesinde sorun yaşandığını da belirterek, bazı uygulamaların çeşitli sıkıntılar nedeniyle gerçekleştirilemediğini anlattı. Şimşek, "Bir elektronik kelepçe gündeme geldi, reklamı yapıldı. Ama böyle bir uygulama yok, maalesef yok" dedi.


Savcı Şimşek, her şiddet mağdurunun, her ailenin birbirinden çok farklı ve ayrı bir dünya olduğunu, önerileri ve değerlendirmelerin de bu kapsamda ele alınmasının gerekli olduğunu söyledi.


Kadına yönelik şiddetin arttığı tespitlerine şüphe ile yaklaştığını kaydeden Şimşek, artık şiddet olaylarının daha görünür hale geldiğine, istatistik çalışmalarının yapıldığına, yasal düzenlemeler hakkında bilgi sahibi olan kadınların şikayetlerinin arttığına dikkati çekti.


"Kadınlara bir şey verilmesin hak etsinler, yaklaşımı içinde asla olmadım"

AK Parti Nevşehir Milletvekili Murat Göktürk de söz alarak dün yapılan komisyon toplantısındaki kadın erkek fırsat eşitliğine ilişkin değerlendirmelerinin yanlış anlaşıldığını ve basın da bu şekilde yansıtıldığını söyledi. Konuşmasında "birilerinin kadınlara bir şeyleri lütuf olarak vermesine" karşı çıktığını belirten Göktürk, "kadınlara bir şey verilmesin, hak etsinler" gibi bir cümlesi ve yaklaşımının asla olmadığını vurguladı.

AK Partili Uçma ise "Aile Mahkemelerine bakan hakim ve savcıların pedagojik ve psikolojik formasyonları belgelenmelidir. Kurslara tabii tutulmalıdırlar" görüşünü dile getirdi. Uçma ayrıca her ailenin bir danışma merkezine kayıtlı olması, bu merkezlerin aile içi sorunlarda ombudsmanlık görevi yapması önerisinde de bulundu. Kronik bir durum yaşandığının tespit edildiğinde boşanmaların hızla gerçekleştirilmesi gerektiğine de işaret eden Uçma, bunun şiddetin önlenmesinde etkili olacağını söyledi. Uçma, Aile Mahkemelerine intikal edecek durumlarda emniyetin görev alanındaki hususlarda kadın polislerin görev yapması gerektiğini düşündüğünü de ifade etti.


"BM ve yerel birimler işbirliğiyle çalışıyor"

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonundan Meltem Ağduk ve Zeynep Başarankut ise kadına yönelik şiddetin önlenmesinde Birleşmiş Milletler çalışmaları üzerine sunum yaptılar.

Başarankut, Türkiye`nin kadın ve çocuğa yönelik politikalarda önemli aşamalar kaydettiğini, ancak bu alandaki tüm bileşenlerin koordineli çalışması ve kapsamlı eğitim politikaları yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi.


Ağduk da Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu olarak çalışma yürütülen ülkenin özelliklerine uygun projeler geliştirdiklerini, bu anlamda da yerel birimlerle işbirliği içinde olduklarını anlattı.


"Sosyal hizmet uzmanları tükenmişlik sendromu yaşayabiliyor"

Devlette devamlılığın esas olduğunu ancak kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda süreklilik bulunmadığını kaydeden Ağduk, yetişmiş personelin bu alanda istihdam edilmesi, değişen yöneticilerin politikalar da devamlılığı dikkate almaması gibi olumsuzluklar yaşandığını bildirdi.

Şiddet mağdurlarıyla çalışan sosyal hizmet uzmanlarının belli aralıklarla terapiler alması gerektiğini de dile getiren Ağduk, aksi takdirde tükenmişlik sendromu yaşayabildiklerine işaret etti.


AK Parti Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak, uluslararası toplumun Suriye`deki kadın ve çocukların yaşadıklarına duyarsız kaldığını ifade ederek, Birleşmiş Milletlerin bu alanda kendi sorumluluklarını yerme noktasında bir sorgulama yapıp yapmadığını sordu.


Başarankut da söz alarak Birleşmiş Milletlerin özellikle sığınmacıların bulunduğu kamplarda çocuk ve kadınlara yönelik çalışmalar hakkında bilgi verdi.


Komisyon dizi yapımcıları ve sanatçıları dinleyecek

CHP İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak, Denizli`de sokak ortasında karısına bıçakla saldıran kişiye müdahale eden Mevlüt Tuğan ile saldırganın üzerine kova atan İsmail Kömür`e komisyon olarak duyarlılıkları sebebiyle teşekkür mektubu yazılmasını önerdi.

Komisyon Başkanı Alev Dedegil de Toprak`ın önerisine katıldığını, duyarlı vatandaşların takdiri hak ettiklerini belirterek, "Yazalım ve teşekkür edelim. Bu çok önemli bir yurttaşlık görevi" dedi.


Öte yandan komisyon gelecek günlerde İstanbul`da yapacağı çalışmalar kapsamında dizi yapımcıları ile toplumda rol model haline gelen sanatçılarla da görüşerek, kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin tespit ve önerilerini almayı taslak programına ekledi.
Kaynak: AA