Neden banka değil de finans kurumları?

 Aralarındaki fark nedir?

 Bunlar ne iş yapar?

 Neden kurulmuştur?

Ticaret ve faiz meselesini anladığımızda faiz bankası ile finans bankası arasındaki farkı da anlamış oluruz. O halde ticaret ve faizin arasındaki farkı netleştirebilmek için konuyu basit bir örnekle izah etmeye çalışacağım.

İslam’da bir malın peşin fiyatının üzerinde bir değer olan vade ile satılmasında iki tarafın rızası var ise, bir taraf da karaborsadan dolayı zorla almak zorunda kalmıyor ise bu caizdir.

Piyasası 20 bin TL olan arabanız var. Ve bunu aylık 1000 TL vade ile 30 ay ödemeli 30 bin TL’ye satabilirsiniz. Ya da karşınızdaki kişinin ödeme şekline göre bir fiyat belirleyebilirsiniz. Vadeden kaynaklanan bu aradaki fark helaldir. En fazla şu kadar fark istenir diye vadeli satışta herhangi bir oran yoktur. Alacak olan kişi almaya razı ise bu ticarette hiçbir sakınca yoktur. Bu vadeli satış ticaretidir.

Faize gelince, bir tarafın sattığı mal ortada hiç olmadan sadece paranın para karşılığında satımıdır. Hiç kimse 20 bin TL nakit parasını 20 bin 1 liraya bile satamaz. Bu satış mal satışı değil para satışıdır. Mal vade vesilesi ile fazla paraya satılabilir. Ama nakit para vade meselesi ile asla satılamaz, bundan kar elde edildiğinde bu faiz olur.

Ticaret ve faizi aynı kar karşılığında örneklendirelim; Bir arabamız var ve bu arabamızı 10 bin TL’ye satılığa koyduk, bir alıcı geldi ve “5000 TL nakit param var kalanını 1000 lira 1000 lira vade ile satar mısın?” dedi. Şöyle diyebiliriz, “Kardeşim ben bu arabayı peşin 10 bin TL’ye satmak için yola çıktım ama sen bana paran peşin olmadığı için vadeli satar mısın diyorsun evet satarım ama benim malım vadelide 11.000 TL olur. 5000 TL’sini peşin verirsin kalanını da 1000 lira 1000 lira ödersin.” Bu ticari bir tekliftir. Adam kabul ederse satan şahıs malını vadeli satış sözleşmesinden satmış olur ve helaldir.

Aynı ticarette bir adam geldi “10 bin TL’lik arabanı satın almak istiyorum ama nakit 5000 liram var” dedi. Adama “5000 TL’yi alalım kalan 5000 TL’ye 1000 lira koyalım ve sen bu kalan 6000 TL’yi 1000 lira 1000 lira öde” dedik. İşte bu faizdir. Çünkü mal vadeli satılamamış, paraya para konmuştur. Kalan 5000 TL için üzerine 1000 lira kar koyarım denilmiştir.

Sonuç olarak iki işlemde de arabayı 11.000 TL’ye sattık yani çıkan sonuç matematiksel olarak aynıdır. Ama burada ha Ali Veli ha Veli Ali diyemeyiz. Yani sonuç aynı ise iki işlemde birbirinin aynısı diyemeyiz. Hesabın aynı ya da farklı çıkması bir işlemi helal ya da haram kılmaz. İşlemi helal ya da haram kılan işlemin yapılış şeklidir. Matematiksel sonucu değildir.

Meseleyi kâfirler anlayamadıkları için ya da anlamak istemedikleri için ”Ticarette aynı faiz gibidir” demelerine getirmeyelim. Onların yaptığı gibi meşru olmayan faiz işlemlerini meşru olan ticaret ile kıyaslayıp matematiksel sonucunun aynılığından yola çıkarak bu işlerin hepsi aynı denilemez. İslam ticareti öğretir faizi yasaklar.

Faiz yiyenler, ancak şeytan tarafından çarpılmış gibi bir hale geliverirler. Bu da onların, alışveriş de faiz almaya benzer, onun eşiti demelerindendir. Allah, alışverişi helal etti, faizi haram. Rabbinden kendisine öğüt verilen, faizden vazgeçerse eskiden aldıkları ona aittir, işi de Allah'a ait. Fakat bundan sonra gene tutup faiz alanlar, ateş ehlidir, orada da ebedi kalırlar. (Bakara Suresi 275. Ayet)

Bir kadını nikâhlamak ve nikâhlamadan beraber olmanın arasında sadece bir nikâh akdi vardır ve nikâh akdi sadece tarafların bir söz vermesidir. Arada söz olunca kadın size helal ama arada söz olmazsa kadın haramdır. Fark küçücüktür ama kimse sonuçta yapılan iş aynı nikâha gerek yok diyemez. İslam birini helal görürken diğerine ise zina hukukuyla muamele eder. Meseleleri helal veya haram yapan kriterler bizler tarafından konulmamıştır.

Finans kurumları asla nakit para satmazlar, ihtiyaç sahibi kişiye para vermek yerine sadece o kişiye alınacak malı peşin alıp, o malın alımında da sizi malda vekil kılıp yani size aldırıp sonra ödeyebileceğiniz rakamı söyleyip malı size vadeli satarlar. İşlem tamamen budur. Siz araba almak isteyen birisine “Araba almaya gücün yok ise ben peşin alır sana şöyle şöyle vadeyle satarım.” diyebilirsiniz. Adam arabasını beğenir, üzerine alır, siz karşı tarafa parayı ödersiniz. Arabayı alan şahıs da anlaştığınız rakam üzerine size öder. Bunda bir sakınca yoktur. Bankalar ise size para verirler ve paradan para isterler.

(Vadeli satış denilince bir tahsis yapmakta fayda var diye düşünüyorum. Piyasadaki zengin galerici insanlara tefeci denilmesi genelini kapsayan bir mesele asla olamaz. O insanlar belki de vadeli satıştan zengin olmuşlardır ki birçok tanıdığım galerici, yaptıkları ticaretin İslami olup olmadığını sormaktadır. Ama genele bakınca az da olsa içlerinde parayla para satan insanlar da vardır. Yine de ticaretinin iç yüzünü bilmediğimiz insanlar için konuşup da vebale girmeyelim.)

İş haram ise adı kredi de olsa, finans da olsa adının ne olduğu önemli değil haramdır. Ama iş helal ise adına takas da denilse vadeli satış da denilse ne denilirse denilsin helaldir. Biz asıl olan paranın işleyiş şekline bakarız.

FİNANS KURUMLARI NEDEN KURULDU

Faizin bütün çeşitleriyle haram olmasından dolayı kar ve zararda ortaklık esasına göre yürütülen müesseselerin varlığına olan ihtiyaç ilk defa 1940’lı yıllarda “Müslümanların İslami Bankacılığa ihtiyacı var” söylemi ile ortaya çıktı.

 Harama bulaşmayan iffetli ticaret erbabı bu işin kaygısına düştü ve 1863-1866 yılları arasında ilk faizsiz banka örneği Mısır’da başladı.

1974 deki İslam Kalkınma Teşkilatına dâhil olan devletler İslam Kalkınma Bankasını kurdular. Bu insanların dertleri faize bulaşmadan İslam toplumları arasında ticari işlerin yapılabileceği bir kurumun inşasını yapmaktı ve fikirleri, dertleri ve çabaları meyve verdi.

 19 Şubat 1984 yılında Türkiye’de ilk finans kurumları kurulmuştur. Faysal Finans Kurumu ve Al-Baraka ilk iki özel Finans kurumudur. Bugün Türkiye’de Al-Baraka Türk, Kuveyt Türk, Türkiye Finans, Ziraat Katılım, Emlak Katılım ve Vakıf Katılım gibi altı yedi finans kurumu mevcuttur. İngiltere’de 5, İsviçre’de 2, Çin’de 1 ve Rusya’da da 1 adet kurumsal finans bankası vardır. Türkiye’de dönen para pastasının sadece yüzde beşi Finans kurumlarında dönmektedir. Bu İngiltere’de normaldir ama Müslümanım diyen insanlar neden finans kurumları ile çalışmazlar da Allah’a savaş açmış bir kurumda hesapları olur onu akıllara sığdırmak mümkün değildir. Bu savaşı kazanacaklarını mı düşünmekteler?

Eğer (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resulüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur. (Bakara Suresi 279. Ayet)

Yani Müslüman bir ülkede inançlı insanların parası neden bankalarda durmaktadır? Bir tarafta Allah ve ona inananlar vardır karşıda Allah ve Resulüne savaş açanlar. Bir de bakıyoruz karşıda hep inançlı insanlar var ve biz bu insanlara, “Yahu kardeşim senin orada değil burada olman lazım” diye sesleniyoruz. Birisi kızı everdik diyor. Diğeri dükkân açtık diyor. Allah’a rağmen mi?

İnanmış insanın en büyük dört günahtan birisi olan faizle asla işi olamaz. Asla zorda kalmadıkça banka hesabı olamaz. Asla ister faizde ister vadesiz mevduatta hesabı olamaz. Sonucu vahim olur. Allah bu savaşın hesabını soracaktır.

Bu Finans kuruluşları BDDK’ya (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) biz faizsiz banka yani Finans kurumu açacağız diye başvurmaktalardır. Bakınız o kadar şube ile banka açıp, faiz işlemi yapıp, pastanın %95’ine talip olmak var iken bir insan neden Türkiye’deki dönen para pastasının %5’ine talip olmak için finans kurumu açsın? Hatta faiz işlemi yaptığı tespit edilen finans kurumu BDDK tarafından da direkt olarak kapatılır. O halde bunlar samimi kaygılarla açılmış müesseselerdir. Kimse el altından banka işlemi yapıyor gibi bir iftiraya girmemelidir. Niyet hiç faiz olmamıştır. Bir daha tekrarlayalım, çarpık ve İslami ekonomi olmayan sistem içerisinde helale dayalı bir ticaret kaygısı ile açılmış bankalara Finans Kurumu denilir. Bu Finans bankacılığının yanlışları da olabilir ama niyet burada çok net bellidir.

FİNANS KURUMLARI NE GİBİ TİCARETLER YAPAR

1- FON KULLANDIRIR: Bir kişi parasını finans kurumuna yatırır ve aylık kardan yatırdığı kadar hissesine düşeni alır. Ciddi bir kira gelirinden dönen bu fonların ticaretten yaptıkları kar oranında müşterisine kar verir. Yatırdığın para karşılığı aylık karın bu kadardır, deyip ödemesini yapar. “Gelecek ay kar oranınız nedir?” denildiğinde, geçen ayın kar oranı söylenilir. Geçen ay bu kadar verdik, derler çünkü bu ticarettir. Banka gibi paradan verilecek faiz sabit değildir. Gelecek ay gelmediği, kar edilmediği için size düşecek kar oranı nedir bilinemez. Bu işi asıl helal kılan şey de kar ve zarara ortak olmanızdır. Ticaretin ciddi bir getirisi iş yerleri ve kira getirileri olduğu için firma kolay kolay zarara girmez ama yine de sözleşme ancak kar ve zarar ortaklığı ile imzalanır. Kardan alacağınız oran kadar eğer ticaret zarar ederse o nispette zarara da razı olacaksınız diye imza atarsınız. Daha ne olsun…

Bir dükkâna alışverişe gittiniz. Haramla iştigal ediyor, içki satıyor ve sizin finans kurumunun pos cihazını gördünüz. Hemen haber verip, “Ben sizin kar ortaklı müşterinizim bu dükkân haram mal satıyor lütfen posumuzu kaldırın.” dediğinizde (zaten böyle bir kuruma pos vermezler de) harama bulaşmayalım diye hemen kaldırılmaktadır. Yani ortak olduğunuz müessesede hem de hak sahibisiniz.

2- MURABAHA: Üretime destek için vade farkına dayalı alım satım. Yazımızın başında araba örneği ile anlatmıştık. Esnaf ana ham maddesini alamıyor, ödeme şartları karşı firma açısından makul gelmiyor ve bir finans kurumuna gelip bana bu malı alıp vadeli şu şartlarda satın diyor. Anlaşılır ise o mal alma işinde adamın kendisi vekil kılınıp o mal aldırılıyor, esnaf da bunu kar karşılığında finans kurumuna ödüyor.

Kapitalist sistemlerde İslami kurallarla bankacılık yapmanın adına finans kurumu denilir. Elbette yanlışlar olabilir ama bu sistemi eleştiren insanlar faiz kurumlarına paralarını yatırıp, gönüllerini rahatlatmak için asla eleştiremezler. Böyle bir hakları yoktur. Finans kurumları bankaya ihtiyaç duyan inançlı insanlar için ellerindeki en temiz malzemedir.

Ne yazık ki bugün Müslüman’ım diyen, teslim oldum diyen insanların paraları bankalarda durmaktadır. En tehlikeli insanlar da parasını vadesiz hesaba yatıran Müslümandır. Hele parayı vadesiz hesaba yatırıp, “Aman faize bulaşmayalım” diyen Müslüman kardeşim, banka için faiz de vermediği sisteminin en çok sevilen mevduat sahibi sensin. Bankacılık sistemine en faydalı insan tipi parasını vadesiz yatıranlardır. Parasına faiz alan sen de harama bulaştın yani savaşı ilan ettin… İşler tümden karışık, ticaretiniz için illaki bankacılık işleri yapmam gerekiyor derseniz ve inançlı birisi iseniz, Allah’tan korkuyorsanız bedel de ödeseniz finans kurumunu tercih etmek zorundasınız.