GERÇEK

Osman Aytekin

Gerçek: Hayatımızda karşımıza çıkan,  olumlu ve olumsuz olarak bizleri etkileyen olgular bütünü,

Gerçek:Yalansız hilafsız dürüstlük;saf tertemiz sevgi,

Gerçek:Akıl ve ruhu birbirine bağlayan temel unsur,

Gerçek:Her zaman en doğruyu kabul etme,                                                                                                                                                                                                           Gerçek, en doğruyu görme, en doğruyu açıklama,

Gerçek: inanılan ve inkar edilen,

Gerçek, sonsuz da değil ama sınırsız,

Gerçek:Görüldüğü halde es geçilen, söylenmek istenildiği halde susulan, söylenmekte geç kalınan,

Gerçek: Doğuru ve yanlış gibi kavramların aksine sadece var olan,

Ve Gerçek,  bireylerin düşüncelerine göre şekillenir.Bu nedenle de her bireyin kendine göre bir gerçeği vardır. Ancak toplumun kabullendiği bazı müştereklerde buluştuğu konular ve düşünceler de toplumsal gerçeği ifade eder.Bütün bu düşünceler bir yana, yüce yaradan Rabbimiz’in ve peygamberlerinin bildirdikleri inkar görmeyecek surette gerçektir.  Allah’ın verdiği akıl ile hareket etmek emir ve yasaklarına uymak insanların kabul etmesi ve uyması gereken bir gerçektir:“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o ahirette de hüsrana uğrayacaklardan olacaktır.” (Al-i İmran Sûresi, 3/85)

Bütün bu düşüncelerden sonra inanmak ve inkar etmenin eşiğinde gerçeği görmek!...Kimileri imani noktadan, kimileri hukuksal yollardan, kimileri de felsefi yoldan gerçeği arar ve bulmaya çalışır. İmani tasavvur, düşünce ve eylemi suç görmek ve yargılamaya kalkışmak başka bir şeydir, kabullenmek ve yaşamaya çalışmak başka bir şeydir.Ancak her iki durumun da gerçekle bir ilgisi, bağı vardır.

Karşımıza çıkan gerçekler bizi her daim doğrulara götürmeyebilir.Zira, doğru; değişkendir ve tartışılabilir. Ancak gerçek; sabittir,değişmez,tartışılmaz.

Gerçeği  görmek  için değişik yollar vardır. Bunlardan biri de Allah'ın verdiği vicdan, akıl gibi hassaları kullanarak hakikate ulaşmaktır. Ama insan, bazen muhakeme yaparken, hak yerine batılı da bulabilir, onu hak zannedebilir. Bunun sonucunda ziyana uğrayabilir. Ancak batılı kendi gerçeği görerek Allah katında din İslam’dır gerçeğini inkar edenlerin Allah’a teslimiyeti hürriyet addetmiş kişilere karşı zorbalıkları her dönemde görmek mümkündür.Zorbalıklar, tahakkümler insanları yıldırmasa da yerine göre tahribatlara neden olabilir. Siyasal baskılar, beyin yıkamalar,kaoslar için iblisler boş durmaz. Kendi doğrularını güçlendirmek için yeni yeni sempatizanlar edinir.Bunun için de yarım yamalak sözde din bilginlerini kullanırlar. İnsanları fırka fırka ayırarak  şeytani planlarını gerçekleştirerek ellerini ovuştururlar.

İnanç bağlamında gerçek ve gerçekler tek olmasına karşılık toplum yeterli bilgiye sahip olamamanın, tefekkür ve tevekkül edememenin sıkıntısını yaşıyor. Hal böyle olunca da insanoğlunun kabul etmesi gereken gerçekler yerini yapay gerçeklere bırakıyor. İnsanlar neye, nasıl inanacağını bilmiyor, bilemiyor!Kerameti hep kendide menkul bir varlık sanıyor.

Tabiatıyla burada insanın gerçek olana yaklaşması ve  kabul etmesi noktasında nakilcilikten ziyade akılcılığı seçmesi, basit bilgileri güçlendirmesi,taklidi imandan tahkiki imana geçmesi gerekmektedir.

 Birilerinin düşüncelerini aktarırken doğru olarak içini doldurduğu gerçekler başkalarına pek de öyle gelmiyor. Yani her  doğrunun gerçek olmaması gerçeği. İmani  noktasında bilgi ve donamım sahibi olmayanlar bu karşı çıkışlarını  başkalarının düşüncelerini baz alarak yapmaları nedeniyle kendi sathi gerçeklerini bir duvar gibi ördükleri görülüyor.

Hülasa; gerçek üzere düşünmek, görmek,duymak ve yaşamak; hak yolunda yürüyerek mümkündür