GIYBET-DEDİKODU-İFTİRA

Merhaba sevgili okurlarımız: Bu hafta sizlere manevi hastalıklarımızdan birisi olan "Gıybet" konusunu işleyeceğim. Gıybet kanser gibi bir hastalıktır. Ne yazık ki bu hastalık çok yaygın gıybet etmeden, gıybet edenleri dinlemeden durulamıyor. Çekiştirmek, kusur aramak, iftira atmak, herkese bulaşmış. İnsanlar bu hastalıktan kendini alamıyor. Gıybetten, iftiradan zevk alıyor. Davası için bunları meşru sayıyor.

Gıybet nedir? Gıybet, karşı tarafın işitince üzüleceği bir kusurunu ardından başkalarına söylemektir. Bu, sözle de olsa, işaretle de olsa, imâ ile de olsa, dinimizde günahtır. Hem de büyük günahlardandır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir defasında Ashabına: Gıybet nedir bilir misiniz? diye sordu. Ashabı: Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. ‘‘(Mü´min) kardeşini, onun hoşlanmadığı şekilde anmandır´´ diye tarif etti. Kardeşimde dediğim özellik varsa ne buyurusunuz? denilmesi üzerine: ‘‘Eğer dediğin sıfat kardeşinde varsa işte o zaman gıybet olur. Yoksa, ona iftira etmiş olursun´´ buyurdu. (Riyazü´s Sâlihîn, III/109-10) Gıybetin günah olduğundan bahsedip, ikaz edildiği zaman, gıybet etmeye alışmış olanlar: Söylediklerim yalan değil ki…´´ diyerek kendini savunuyor. Söylediğin yalan olsa, o zaman iftira olur. denilice, kabullenemiyor. Bakın, Hz. Aişe (ra) birisi için: ‘‘Ne kadar kısa boylu!´´ diyor. Onu peygamberimiz şöyle ikaz ediyor:

– Ya Aişe öyle bir söz söyledin ki, denize düşmüş olsaydı denizi bulandırırdı.´´ Bir defasında da bir kadın için eteği kısa demişti de peygamberimiz, Hz. Aişe validemizi uyarmış: ‘‘Kardeşinin gıybetini etme!´´ buyurmuşlardı. Gıybet etmek kadar gıybet edilmesine sebep olmak da günahtır. Dinlemek de günahtır. Geçen gün bir soru soruldu: – Sohbet eden hoca hanım: ‘‘Karnınıza tabak koyun, gören gıybetinizi yapsın günahınızı alsın´´ dedi. Bu doğrumu? Burada gıybete sebep olmak, gıybet ettirmek bir günah, ikinci günah da gıybet edenin günahı kadar daha günaha girilmiş olur. Bu olayda günah alma diye bir şey yok.  Günaha sebep olanın günaha girmesi var. Cenab-ı Allah bu çirkin huyu şöyle yasaklıyor: – ‘‘Arkadan çekiştirmeyi el, kaş, göz işareti ile eğlenmeyi ve ayıplanmayı âdet edinen kişinin vay haline!´´ (Hümeze:1) Bu ayete göre gıybet sadece dil ile olmuyor. Büyüklerimiz, içinden geçirmeyi bile tehlikeli görmüşlerdir.

Gıybete sebep olan davranışları dinimiz yasaklamıştır. Bu sebeplerin başında; kötü ahlak yatar. Dargınlık, düşmanlık ve çekememezlik gibi sebepler vardır. Gıybet, toplumda huzura kardeşliğe engeldir. İnsanları birbirine düşürür. Fitneye sebep olur. Çünkü gıybet, kötülemek arzusundan kaynaklanır. Bu sebeple peygamberimiz: ‘‘Ara bozmak için laf getirip götüren, cennete giremez.´´ – ‘‘Kim dilini ve tenasül organını korumayı bana söz verirse, ben ona cennete girmesine kefil olurum.´´ buyurmuşlardır. Gıybetin zararı, iki kişi arasında kalmaz. Zararı umumi´dir. Gıybet, sevgi saygı ve güven duygularını sarsar, düşmanlıklara sebep olur. Toplumda fitne çıkmasına sebep olur.

Gıybet ölü eti yemektir: Kur´an da Müslümanlar şu şekilde uyarılmıştır. – ‘‘Bir kısmınız başkalarının gıybetini yapmasın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz değil mi?´´ (Hücürat:12) Peygamberimiz şöyle anlatır: Miraca çıktığım da bir topluluk tırnakları ile yüzlerini tırmalıyorlardı. Kimler olduğunu sordum: Cibril bana: – Bunlar gıybet edip insanların etini yiyenlerdir´´ cevabını verdi. (Hadis Ans:12/123) Bir gün Hz. Ömer, Hz. Ebubekir (ra) ve Peygamber (as) ile giderken: – Falan çok uyuyor´´ derler. Biraz sonra peygamber (as) dan yiyecek isterler. Peygamberimiz onlara: – Siz biraz önce kardeşinizin etini yediniz´´ buyurdular. Peygamber (as) Gıybetten sakınınız. Çünkü onda üç afet vardır: – Gıybet edenin duası kabul olmaz. – Yaptığı hayır kabul olmaz. – Gıybet edende günahlar birikir.´´ buyurarak gıybetin ne kadar kötü olduğunu ifade etmiştir.

Gıybet günah almak, sevap vermektir: Nakledildiğine göre; gıybet eden şu cezalarla cezalandırılır: – Rahmetten uzak olur. – Melekler ondan uzak durur. – İyi amellerini yok eder. – Allah ona gazap eder. – Ölümü acılı ve zor olur. – Kabir azabı şiddetli olur. – Cennete giremez.´ Hasan Basri´ye biri: ‘‘falan senin dedikodunu yaptı´´ der. Bunun üzerine Hasan Başri bir tabak tatlıyı ona gönderir ve duydum ki, sen benim günahımı almış sevaplarını vermişin´´ der. Risale-i Kuşeyride geçiyor: ‘‘Kula kıyamet günü amel defteri verilir. Açar içinde hiç bir şey göremez. Bunun üzerine: – Benim namazım, orucum, diğer ibadetlerim nerede? der.´´ Ona söyle denilir. – Senin amellerin, gıybetini yaptığın kimselere verildi.´´ Peygamber (as) bir mezar göstererek gıybet ettiği için kabir azabı gördüğünü söylemiştir. Gıybet edenler, Allah´ın rahmetinden mahrum olurlar. Musa (as) zamanında defalarca yağmur duasına çıkıldığı halde yağmaz.

Musa (as): Yarabbi! Neden yağmıyor? diye niyazda bulunur. Aldığı cevap: Duanız nasıl kabul olsun içinizde işi gücü dedikodu olan biri var.´´ Musa (as) sorar: – Kim o ya Rabbi? onu aramızdan çıkaralım da duamız kabul olsun? der. Cenab-ı Allah: Ya Musa bana dedikodumu ettirmek istiyorsun? Git, falan yerde o kişi öldü,  cenazesini kaldır.´´ buyurur. Musa (as) varır üç cenaze var. Onları kaldırır. Sadi Şirazi söyle anlatır. – Geceleri babamla kalkar, teheccüt namazı kılardım. Bir gün babama: – Baba bak! Herkes uyuyor´´ dedim. Bana: – Keşke sende kalkmasaydın´´ dedi der. Bir gün peygamberimiz Ashabına: – Müflis kimdir? diye sorar. Ashab-ı Kiram çeşitli cevaplar verir. Peygamber (as) Hayır müflis, Kıyamet gününde sevaplarla gelir. Sevapları, hakkına tecavüz ettiği, gıybetini yaptığı, iftira ettiği, incittiği kimselere verilir. Sevabı biter, karşı tarafın günahı ona verilir. İşte müflis budur´´ buyurur.

İnsan ya hayır söylemeli yada susmalıdır.  İnsan, hissî hareket ettiği için gıybet etmekten ve gıybet edenleri dinlemekten kendini alamıyor. Kur´an da: ‘‘Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur.´´ (Nisa:114) buyrulur. – ‘‘Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü; kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.´´ (İsra:36) Bir Sahabe peygamberimize şöyle der: – Ya Resûlallah! Bana bir dua öğret.´´  – Allah´ım, kulağımın, dilimin, kalbimin, tenasül organımın şerrinden sana sığınırım´´ de buyurur. (R.Salihin:1512) Allah´ın elçisi: bize şunu tavsiye ediyor: – ‘‘Allah´a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin yada sussun.´´ (R.Salihin:1540) – ‘‘Kim bir kardeşinin ayıbını örterse, Allah da onun dünya ve ahirette ayıbını örter.´´(Müslim, Zikir:38) -‘‘Kişi kardeşinin arkasından hoşlanmayacağı şekilde konuşup gıybet etmesin.´´(Ebu Davut Edep:35) Peygamberimiz, arkasından konuşarak başkasının haysiyetini zedeleyen kimselerin cehennemde tırnakları ile yüzlerini parçalayarak ceza göreceklerini haber vermiştir.

Gıybet Ne zaman Caiz olur? Gıybetin caiz olduğu yer ve zaman vardır: Bir kişiyi kötü ve kötülükten alıkoymak, kötü biri ile ortaklığı, evliliği önlemek için. İsim vermeden örnek vermek için. Zulmü önlemek için. Bozguncuyu, fitneciyi tanıtmak için. Başkalarının öğüt alması için. Gencin korunması için; ana babaya onun durumunu anlatmak, gıybet olmaz. Fakat burada gıybeti edilenin ismini vermemek gerekir. Değilse, fitneye sebep olunmuş olur.

Gıybet edene tavrımız ne olmalıdır

Gıybetten kaçınıldığı gibi gıybet edenden de kaçınmak lâzımdır. Büyüklerimiz, gıybet edeni ziyaretten kaçınırlardı; Ya gitmezler yada kalkar giderlerdi. Bir ziyafetten dönen kişi, Allah dostlarından birine – Falan senin için söyle diyor´´ der. Allah dostu, ziyafette neler yedin? – Şunu şunu… diye sıralar. Adam: Bunları karnın aldı da o adamın söyledikleri karnına sığmadı mı? der, dinlemez çekip gider. – Gıybet etmek nasıl günahsa, dinlemek de, tasdik etmek de, sessiz kalmak da aynen onun gibi günahtır. Müslüman, gıybet edeni görünce dinlememelidir. Karşı çıkmalıdır. Susturmalıdır. Susturamazsa, orayı terk etmelidir. Birde gıybet edileni savunmalıdır. Bir hadiste: – ‘‘Bir kimse kardeşinin ırz ve şerefini çekiştirene karşı onu savunursa, Allah kıyamet gününde onu cehennemden uzaklaştırır´´ buyurur. (Tirmizi Birr:20) Peygamberimiz (sav): ‘‘Kimin yanında Müslüman kardeşinin gıybeti yapılırda gücü yettiği halde gıybetin yapılmasını engel olmazsa veya onu savunmazsa, Allah o kimseyi dünyada da ahirette de rezil eder´´ buyurmuştur. (Tebarani, Mu´cemü´l Kebir 19/419) Demek ki: ‘‘Hakikat karşısında susan dilsiz şeytandır.´´ Gıybetçi dinlenmeyecektir. Gıybeti yapılanda savunulacaktır. İlgisiz kalmak, gıybete ortak olmaktır.

Gıybetin tövbesi Nasıl olur?

            Gıybet, eden kimse, günah işlemiştir, günahkârdır. Günahtan kurtulmak için tövbe etmesi gerekir. Bunda yalnız Allah´tan af dilemek yetmez. Kul hakkı da vardır. Onun için kul ille de helâlleşmek gerekir.

Hz. Aişe (ra) bir kadın için ‘‘kısa etekli demişti´´ peygamber (as): ‘‘Gıybet ettin git ondan helallik işte´´ demiştir.

Gıybetten kurtulmak için çaba sarf etmek gerekir. Bunun için; kitap okunmalı, sohbetlere katılınmalı, gıybetin ne tür bir günah olduğu tebliğ edilmeli, gıybetin kabirde, ahirette ne tür cezalara neden olacağı anlatılmalı, boş şeylerle ve başkaları ile uğraşma yerine kendi günah ve hataları düşünülmelidir.

Gıybet etmekle kul hakkı doğar. Buda ancak kulla helâlleşme ile af olur. Gıybet eden, gıybetini yaptığı kişiye, gıybeti duyanlara durumu anlatır helâllik ister.

Eğer gıybeti yapılan ölmüş veya ulaşılamazsa onun adına hayır hasenat yapar o´na bağışlar. Allah´tan affını ister. İş ahirete kalırsa, kabirde azaba neden olur. Ahirette de sevapları alınıp gıybet edilene verilir. Sevaplar yetmezse karşı tarafın günahları ona verilir.

Gıybeti edilen o yüzden mağdur olduysa, telafi yoluna gidilir.

            Kötü huylardan biri Sui zandır:

Kur´an da: ‘‘Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmi günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Kim ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah´tan korkun. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir. Çok esirgeyicidir.´´ (Hücürat:12) buyrulur.

Sui zanda günah vardır, gıybet vardır, iftira vardır.

Hz. Ömer (ra) diyor ki: ‘‘peygamber (as) ile beraberdik yanımızdan bir cenaze geçti. Oradakiler onun iyiliklerinden bahsettiler. Peygamber (as) ‘‘Vacip oldu´´ dedi.

Daha sonra bir cenazede geçti. Onun kötülüklerinden bahsettiler, ona da ‘‘Vacip oldu dediniz, neden? Allah Resûlü:

– Birinin iyiliğine şehadet ettiniz. Ona cennet vacip oldu. Diğerinin kötülüğünden bahsedildi, ona da cehennem vacip oldu´´ buyurdu.

Bir kutsi hadiste: ‘‘Ben kulumun zannına göreyim´´ buyrulmuştur. Onun için hüsn-ü zanda bulunulmalıdır.

Müslüman;

– Kişileri değil, kötülüğü eleştirmelidir.

– Arkadan değil. Yüze konuşmalıdır.

– Rencide etmeden, mahcup etmeden uyarmalıdır.

– İyi niyetle hareket etmelidir.

Hüsn-ü zanda bulunmak, insanın ahlakının güzelliğindendir. Ayrıca İmanının güzelliğindendir.

            Ayıp araştırmak:

Kur´an da: Kusur arayan, laf getirip götürene boyun eğme!´´ (Kalem:11)

– ‘‘Bir topluluk bir topluluğu alaya almasın birbirinize lakap takmayın.´´(Kalem:11)

Hatasından dolayı başkalarını kınayan, kınanır. Ayıplayan, ayıplanır. Kusur örtenin kusuru örtülür.

Peygamberimiz (sav):

– ‘‘Hatasından dolayı, birini ayıplayan kimse o günahı işlemeden ölmez.´´ (Tirmizi Kıyamet:53)

– Müslüman ayıp örter. Peygamberimiz (sav):

– ‘‘Kim başkasının ayıbını örterse, kıyamet günü Allah´ta onun ayıbını örter.´´ (R.Salihin:239) der.

İnsanların gizli hallerini araştırmak, inancımızda günahtır.

Peygamberimizin bildirdiğine göre: ‘‘Bir kimseye şer olarak müslüman kardeşini küçük görmesi yeter.´´ (R.Salihin:3/156)

Cenab-ı Allah bize şöyle emrediyor:

– ‘‘Ey iman edenler, bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin. Olur ki, alay edilenler, onlardan belki daha hayırlıdır… Birbirinize kötü lakap takmayın…´´ (Hücurat:11)

 

            Laf getirip götürmek basit insan işidir:

Laf getirip götürenler, mikrop taşıyan sineklere benzer. Kendilerine asla güvenilmez. İnsanların arasına fitne sokan şer insanlardır.

Koğuculuk en çirkin huylardandır.

Peygamberimiz (as): ‘‘Koğuculuk yapan kimse cennete giremez.´´ (Buhari Edep:50) der.

Cenab-ı Allah: ‘‘Ayıp araştıran koğuculuk yapana ilgi duyma´´ diye emrediyor. (Kalem:11)

Netice olarak gıybet, iftira, sui zan, ayıp araştırmak, laf getirip götürmek ve başkasıyla alay etmek, olgun Müslüman işi değildir. Bunlar masum görünümlü günahlardır.

            İftira yanan ateştir.

İftira, bir insanda bulunmayan bir şeyi, yapmadığı bir işi, ona yakıştırmaktır. Onun hakkında yalan söylemektir.

İftira, çekememezlikten kaynaklanan kötüleme, karalama, küçültme ve kirletme silahıdır. Topluma, kişilere ve ailelere verdiği zarar nedeniyle dinimiz kesin olarak yasaklamıştır. İnsanın iffet ve namusuna dil uzatmak, yedi büyük günahtan sayılmıştır.

Kur´an da suçsuza suç atmak apaçık bir günahtır.´´ (Nisa:112) buyrulur.

– ‘‘İffetli kadına zina iftirasında bulunanın cezalandırılmasını, şahitliğinin kabul edilmesini, onların yoldan çıkmış kimseler olduğu bildirilmiştir.´´ (Nur:4) Ayrıca bu kimselerin lânetlenmiş kimseler olduğu ve büyük azaba uğrayacakları haber verilmiştir.´´ (Nur:23-24)

– ‘‘İnananları yapmadıkları bir işten dolayı incitenler şüphesiz iftira etmiş olurlar. Onlar apaçık günah işlemiş olurlar.´´ (Ahzab:58)

İftirada büyük hak doğar. Çabuk atılır, çok zor temizlenir. Onun için bilinmeyen, olmadık konularda konuşmak doğru değildir.

Allah: ‘‘Zandan sakının zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın.´´ (Hücunat:12) diye emreder.

Peygamber (as) da : ‘‘Kötü zandan sakının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır.´´ (Buhari Edep:1993)

Önemli bir dikkat edilecek husus da iftira atılmasına sebep olacak şeylerden kaçınılmasıdır. Böyle bir kapıyı aralamak suça ortak olmaktır.

– Bir kişi, kadınla şüphe uyandıracak şekilde konuşuyordu. Hz. Ömer, onun yanına varıp, öfkeli şekilde bakınca o kişi dedi ki:

– Bu benim hanımımdır.

Hz. Ömer o zaman buyurdu ki:

– Peki hanımın ise ne diye üzerine şüphe çekecek şekilde konuşuyorsunuz?

Peygamber efendimiz, hanımı ile konuşurken, oradan geçenlere buyurdu ki:

– Bu benim zevcemdir.

– Yâ Resûlallah, sizden de mi şüphe edilir dediler.

– Kan, insanın damarlarında dolaştığı gibi, şeytanda insana nüfûz eder, kalbine şüphe sokar.´´ buyurdu.

            İftira tövbesi olur mu? Olursa Nasıl olur?

İftira, büyük bir günahtır. Öyleyse, tövbe gerekir.

Önce iftira suçu kesin olarak terk edilir, sonra pişman olunur.

Kul hakkına neden olduğu için iftira atılanla helâlleşmek gerekir.

Durum iftira atılana ve duyanlara açıklanır. İftiraya uğrayanın mağduriyeti giderilir, özür dilenir helallik istenir.

Eğer iftira atılan öldüyse, onun için hayır yapılır ona bağışlanır ve günahlarının affı için dua edilir. Belki ahirette affeder.

Bundan sonra Allah´ın affı için tövbe ve istiğfar edilir.

En büyük iftira Allah ve Resûlüne atılan iftiradır.

‘‘Ben Allah´ı gördüm. Allah´la konuştum, Allah´tan emir aldım, emir alıyorum. Allah bana şöyle dedi.´´ demek akaid kitaplarında küfre götüren hallerden olduğu bildirilmiştir.

Birde Allah ve Resûlünü görüyorum, o´nunla her zaman istişare ediyorum, toplantılarımıza Allah Resûlü gelir gibi ifadeler ne maksatla söylenirse söylensin Allah Resûlüne iftira edilmiş olur.

Hz. Ömer, Hz. Ebubekir, Hz. Ali, Hz. Osman (ra) veya falanca namaza kaldırıyor gibi ifadeler yalan ve iftira kokan ifadelerdir.

Davası için ona buna dil uzatmak, çamur atmak, İslamî, insanî ve ahlakî değildir. İftiradır. Davası için her şeyi mübah görmek, İslam´ın neresinde var?

Rabbim şerden, şerliden, iftiralardan, gıybetten, sui zandan bizleri korusun. Müslüman kardeşlerimizi korusun.Haftaya başka bir konu ile buluşmak dileği ile.

Allah´a emanet olun.

ALİ ÖZCAN / NEVŞEHİR