Dinimizin temel hassasiyetlerinden biridir muhtaca yardım etmek.

    Ne kadar ulvi bir görev, ne kadar önemli bir sosyal sorumluluk. “komşusu açken tok yatan bizden değildir” mesajı bu sosyal sorumluluğun temelidir. Yardım etmek insanın doğasında olsa da yardımın nereye gittiğini bilmek de en doğal hakkıdır.

   Ben dilenmenin yardım alma noktasında en onursuzu olduğunu savunanlardanım. Özellikle de İnsanların duygularını, dini söylemlerle istismar edenleri kastediyorum. Sapasağlam insanların, düşkünmüş izlenimi vererek emeksiz para elde etmelerini, ve bunu yaparken en hassas olduğumuz konu olan dini kullanmaları kabul edilecek bir şey değildir.

   Bu devlet binlerce yıldır muhtaç olanlara her zaman kol kanat germiştir, hala da bu aynı hassasiyetle devam etmektedir. Hatta o kadar ki bunu suiistimal edenleri bildiği halde yardıma devam etmiştir. Sosyal yardımlaşma kurumu bu amaçla vardır, aş evleri, sığınma evleri, yardım kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, her zaman düşüne yardım olmuşlar ve olmaya da devam etmektedirler.

   Hal böyleyken bile kimilerinde doyumsuzluk öyle noktaya gelmiş ki, dilenmeyi ve bu yolla emeksiz kazanç elde etmeyi asla bırakmıyorlar. Bunu yaparken de çocukmuş, kadınmış, yaşlıymış, bebekmiş düşünmüyorlar bile.

   Dilenmeyi artık meslek haline getirmiş olanlar zaman içerisinde bu alanı öyle bir kullanmaya başladılar ki nerdeyse dilenmenin bin yolunu keşfetmişler. Biri tutmazsa diğer metodu deniyorlar. Hatta aile şirketi kuranlardan her birey başka bir metodu kullanarak dilenmeye başlıyor. Baba sakat numarasına yatarken, kadın kucağındaki bebeği kullanıyor, çocuk mendil satma numarasıyla, delikanlı cam silme yöntemiyle, dede de tutmayan eli ayağını bahane ederek yapıyor bu işi ve akşam hasılatı neredeyse bir memurun aylığına denk.

   Bu arada bir şey karıştırılmasın. Hani sokak aralarında, kalabalık caddelerde tezgah kuran, mendil, ufak tefek şeyler satarak nafaka elde eden, gitar çalan, resim yapan veya çiklet satanlar asla ve asla bu gruba girmezler. Müzik yaparak önüne kutu koyan ve üç beş kuruş harçlık çıkaran gençlere bu gözle bakmak zinhar doğru değildir. Hatta onlara saygı duymak gerek. Çoğunlukla büyük şehirlerde görmeye alıştığımız bu kişiler emek vererek para kazanıyorlar ki bu takdire şayandır. Mendil satana da lafımız yok, simit satana da lafımız bedensel hiçbir engeli yokken havadan para kazanmaya çalışan asalaklaradır.

   Kaldı ki nice engelli dostlarımız var ki aslanlar gibi çalışıyor ve namusuyla para kazanıyor. Her şeyden önce bu insanlara saygısızlıktır dilenmek.

    Asalaklara inat, bedensel her hangi bir engeli olup da alın terleriyle hayat savaşını sürdürmeye çalışanlara selam ve saygıyla.