Büyük şairlerden İmru’u’l-Kays, bin dört yüz yıl önce hayatı şöyle anlamlandırmış: “Allah tabiatta bir düzen yaratmış, canlılara bir ecel koymuş ve her canlıya da hayatta kalması için birçok beceri ikram etmiştir. Kendi içindeki ekolojik devinim ile birisi gitmiş, diğeri gelmiş, bir kedi veya köpek soğuk günlerde ısınabilsin diye derisine tüyler yerleştirilmiş, kendisine takdir edilen rızka ulaşabilsin diye koku yeteneği verilmiş, kendisini koruyabilmesi için donanımlar bahşedilmiş ve bu beceriler sayesinde kendi rızkını araması ve ayakta kalmaları sağlanmıştır.”

Ortada yaratılmış belirli bir düzen vardır. İnsanoğlu ya merhametinden ya da etrafındaki olayların kendi sorumluğunda olmasını istemesinden dolayı daima etrafındaki varlıklara müdahale etme gereksinimi duymuştur. Artık kediler fare yakalayamamakta hatta o duyguları yok olduğu için fare gördüklerinde şaşırmaktalar. Köpekler de sonra yeme düşüncesiyle eline geçen kemiği toprağa gömme işini bıraktılar. Aç kaldıklarında o toprağın altındaki kemiğin kokusunu zaten alamamaktadırlar. Bunun temel sebebi bizlerin merhamet adı altında hayvanlar aç kalmasınlar diye etrafa hazır mamalar bırakmaya başlamamız gibi hareketlerdir. Buna alışan köpekler zamanla avcılık maharetlerini, doğada ayakta kalma becerilerini yitirmeye başladılar. Hatta bazı kediler evden kaçtıklarında hemen sokakta ölmekteler. Muhtemelen yakında arılara acıyıp kovanların önüne çiçekler de dikeceğiz. Ya da denizlere balık yemi falan atacağız. Evet, bunlar merhamet kapsamında olan işlerdir. Ama aynı zamanda yanlış işlerdir, zira hayvanın kabiliyetlerini ve yetilerini öldürmekteyiz.

Geçenlerde oğlum sokak köpekleri için kocaman bir mama paketi almış. Bununla ne yapacağını sordum. Akşamları dolaşıp aç kalan köpeklere bir şeyler vereceğini ifade etti. Buna alışan herhangi bir köpek orada bekleyecek ve biz bunu bir sorumluluk olarak görüp vazife edineceğiz. Akşam evimizden çıkıp o köpekler için mama bırakmadıkça yastığa başımızı huzur içinde koyamayacağız. Bunu söylemekteki maksadımız hayvanları aç bırakmak değildir. Tabii ki yemek vereceğiz, tabii ki mama alacağız, etrafımızdaki her hayvana yardım edeceğiz ama ne zaman? İhtiyaç duydukları zaman yardım edeceğiz. Mesela köpek yavrulamıştır, küçük eniklerin gıdaya ihtiyacı vardır ve annenin karnını doyurmak için uzun mesafeler kat etmesi gerekmektedir. Bu uzun ayrılıklarda yavruların başına bir şey gelebilir. Mümkünse o süreç atlatılana kadar oraya bir yerlere mama bırakalım. Bu bizler için sadaka olur. Başımıza gelecek musibetler ve belalar hatta hastalıklar sadaka ile tedavi edilir. Veya başka bir örnek olarak, kar yağmıştır, hava şartlarından dolayı kediler, köpekler ve kuşlar için gıdaya ulaşma sorunu vardır. Hele o yaz döneminde doğmuş hayvanlar daha kışın ne olduğunu bilemez bu süreçlerde hayvanlara yardım etmek en önemli vazifelerimizdendir. Kış günleri bir kaç kez dostlarıma yazmıştım. Evde yemek olmayıp hazır almak zorunda kaldığımız günlerde arada kızarmış tavuk falan yiyelim ki kalan kemikler bu soğuk günlerde hayvanlar için de bir sadaka olsun diye. Ama bu tarz uyarılarda bulunurken başkasının hayatına her yönüyle sahip çıkmaya çalışmayalım. Gereksiz bir vazife üstlenmiş oluruz.

İnsan tabiatın düzenleyicisi değildir. Canlıların rızık dağıtıcısı da değildir. Varlıklar başıboş da yaratılmamıştır. Hükümran olan Allah’tır. Ağaçlara bakıyorum, mesela bir çam ağacını düşünelim. Ağacın şekli kozalağı gibidir. Ama insanoğlu altında gölgelenelim diye ağacı budamıştır. Ağaçlar aşağıdan yukarıya doğru büyüdükleri için şemsiye gibi bir ağaç çıkmıştır karşımıza. Tabiattaki canlının şeklini değiştirdik. Oysa ağaçlar fazla dalları olduğunda o dalı alt taraftan itibaren kuruturlar. En alttaki fazla dallar boşa çıkar. Belki bizler kuru dallardan kurtulmasında bu ağaca yardımcı olabiliriz ama şekline varana kadar her şeyine müdahale etmemize gerek yoktur.

Bunu şöyle de düşünebiliriz. Fakirlere yardım edebiliriz ama fakirin her işini üstlenir isek onun çalışma, rızık arama gibi becerilerini öldürürüz. Bilinen bir tabir vardır “Balık verme, balık tutmayı öğret.” Mesela yetimler en hassas noktamızdır, onlara bakacağız çünkü bakımını üstlenecek kişi vefat etmiştir. Onlar artık Müslüman topluma emanet bırakılmıştır. Peki ne zamana kadar? Bakıma ihtiyaçları kalmayana kadar.

Kıymetli okuyucular etrafımızdaki ihtiyaç sahiplerine, tabiattaki varlıklara hatta hayvanlara karşı bile vazifelerimizi bilelim. Bilelim ama haddimizi aşmayalım.