Ne onlarla, ne onlarsız… İsyanımız, sevdamız, can damarımız, baş belamız, baş tacımız.

Analarımız, bacılarımız, ninelerimiz, teyzelerimiz…

Anadolumuz.

Uğruna ölüp, uğruna öldürdüğümüz. Namusumuz.

Kadınlarımız.

Eli öpülesi, kutsalımız… Analarımız.

Velhasıl hala dönüyorsa dünya; yüzü suyu hürmetinedir anaların.

Nazım´ın dediği gibi;

Ve kadınlar, bizim kadınlarımız; korkunç ve mübarek elleri, ince küçük çeneleri ve kocaman gözleriyle; anamız, avradımız, yârimiz… ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız… KADINLARIMIZ…

Bir melek görmek ister misiniz? Bir annenin yavrusunu severkenki haline bakın, bir demet çiçek verdikten sonra yüzüne bakın, evinde huzur olan bir kadının haline bakın, çocukları mesut olan bir kadına bakın, mesleğinde başarı kazanmış bir kadına bakın, taltif edilmiş bir kadına bakın veya yaptığı yemeği beğendiğinizi söyleyin, elinize sağlık deyin, yüzüne bakın

Bir canavar görmek ister misiniz? Sıkıysa annesinin yanındaki bir çocuğa zarar vermeye kalkın. Biraz önce yüzünde minik bir gülücükle dolaşan veya sakin sakin çocuğuyla yürümekte olan annenin ne hale geldiğini göreceksiniz. Asla karşılaşmanızı istemem. Bu onun doğal refleksidir. Yavrusunu koruma iç güdüsüdür.

Ben onlardaki sabra hayranım. Bir annenin çocuğunu büyütmede olduğu kadar, eşine karşı, işine karşı, evine karşı göstermiş olduğu sabrın binde biri yok bizde.

Yirmi üç nisanda bir saatliğine de olsa koltuklar çocuklara bırakılıyor ya... Ben diliyorum ki bir aylığına tüm yönetim erkini bırakalım kadınlara yemin ediyorum hiçbir derdimiz sıkıntımız kalmaz, iki gün içinde Yunanistan´a sirtaki yapmaya, Şam´a şeker yemeye gideriz.

Yani barışçı ve duygusaldır kadınlarımız.

Tüm kadınlarımızın dünya kadınlar günün kutluyor önlerinde saygıyla eğiliyorum.