TDK’ya göre bir yere veya bir eve geçici bir süreliğine gelen kişi, diğer adıyla misafir.

   Annemin meşhur bir sözü vardı. MİSAFİRİN İYİSİ UÇAR BİR KUŞ GİBİ, KÖTÜSÜ OTURUR BAYKUŞ GİBİ derdi.   O gün bu gündür, gittiğim her yerde gereğinden fazla kalmamaya, yük olmamaya, sıkıntı vermemeye çalışırım.

   Her ne kadar “misafir nasibiyle gelir”, “misafirin yediği ev sahibinin artırdığıdır”, “veren el alan elden üstündür” gibi hepsine de katıldığım meseller varsa da “misafir de ne kafir” gibi ata sözü de vardır.

   Her neyse bu minvalde söylenmiş epey söz var ama sanırım misafirliğini kısa tutan kişi en eftal kişidir.

   Uzunca bir zamandır ülkemizde “konuk” olan Suriyeliler artık konuk olmaktan çıkıp ev sahibi konumuna gelmeye başladıkları için bir süredir  yazmayı düşündüğüm yazının yazılma vakti geldi sanırım. 

   Dünyanın hiçbir ülkesi –İslam ülkeleri dahil- bizim kadar bu konuya duyarlı davranmadı, bizim kadar özverili olmadı. Konuklarımız için harcadıklarımız, vaat edilenlerden misli misli fazla. Hepsi bir yana ülkenin geneline dağılan bu insanların –hemen her ilde- ilçede varlar- büyük bir bölümü perişan vaziyetteler. Devletimiz elinden gelenin çok fazlasını yapmasına rağmen, doğal olarak 4 milyon civarındaki konuğa, standartların üzerinde bir hayat sağlamak mümkün değil.  

    Çok değil daha birkaç hafta önce Urfa’da gözlemlediğim barınma merkezlerinde yaşayan insanlara her türlü olanak sağlanmasına rağmen, sonuçta başka bir ülkede zor şartlar içerisinde yaşama mücadelesi veriyorlar.

    Çoğunluğu, geldikleri yerlerde de ortalama yaşam standardının altında bir hayat sürdükleri için buradaki zorlu yaşamı, savaş korkusuna yeğlemiş olabilirler ama en zor durumda olanlar kadınlar ve çocuklar.

   Gün geçtikçe de artan nüfusları bir süre sonra bizim için de sorun olmaya başlayacak. Şimdilerde özellikle CHP’li belediye başkanlarının almış oldukları karar doğrultusunda il dışına çıkarılmaları, paralarının kesilmesi, iş yerlerinin kapatılması ve Arapça dükkan isimlerinin sökülmesi gibi, bir takım radikal tedbirler alarak bunun önüne geçilmeye çalışılıyorsa da genel anlamda bir çözümün bulunma zamanı geldi sanırım.

    Akla en mantıklı gelen çözüm sınır ötesi tampon bir bölgede yapılacak yaşam alanlarında başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, insani yardım kuruluşları desteğiyle normal yaşam standartlarına geçene kadar bakılmalarıdır.

   Pek çok ilde yaptığım ziyaretlerde- yüzde üzerinden ifade etmem gerekirse doksanı- bu konukseverliğin istiap haddini doldurduğu yönünde.

     Yani kısacası vatandaşın dediği, annemin dediğiyle aynı. MİSAFİRİN İYİSİ UÇAN BİR KUŞ GİBİ, KÖTÜSÜ OTURUR BAYKUŞ GİBİ