Okul öğretmenlerinden Sabri Elkatmış, Ertan Kahveci, Yusuf Kaya, Hülya Korkmaz, Zeliha Uğurlu, Derya Ünal, Osman Olgun ve Burcu Bağdatlı?dan oluşan değerlendirme komisyonu ilkokulda toplam 86 mektup, ortaokulda toplam 118 mektup içerisinden ilkokul ve ortaokulda dereceye giren ilk üç mektubu belirledi.

Yapılan değerlendirme sonucunda; kolejin ilkokul bölümünden Sevgili Peygamberime mektubuyla 2-A sınıfından Gülce Naz Özdemir Birinci, Sevgili Atam mektubuyla 2-D sınıfından Miraç Kağan Özyurt İkinci ve Şanlı Şehidim mektubuyla 4-C sınıfından Ahmet Erdoğan Üçüncü olurken

Ortaokuldan bölümünden Değerli Alexander Graham Bell mektubuyla 6-E sınıfından Sualp Tutku Alper Birinci, Sevgili Fatih Dedem mektubuyla 7-B sınıfından Beyza Erdoğmuş İkinci ve Sevgili Mimar Sinan mektubuyla 5-B sınıfından Mustafa Çağrı Karakaya Üçüncü oldu.

Altınyıldız Koleji İlköğretim Okulu Müdürü Mehmet Eravcı yaptığı açıklamada yarışmaya katılan tüm öğrencilerimize teşekkür ediyor dereceye giren öğrencilerimizi de tebrik ediyoruz diye konuştu. Özel Altınyıldız İlköğretim Okulu öğrencilerinin mektupları şu şekilde;


SEVGİLİ PEYGAMBERİM
Öncelikle seni görmedim. Ama seni çok seviyorum. Konuştuğum herkes, okuduğum kitaplar senin ne kadar dürüst, iyi kalpli, yardımsever ve çocukları çok sevdiğini öğretti bana. İnsanlara birbirini sevmeyi, ihtiyacı olana yardım etmeyi, temizliği, çocukları ve hayvanları sevip korumayı, ağaç dikerek çevreyi güzelleştirmeyi insanlığa öğretmen gerçekten kahramanlık örneği. Herkesin bir kahramanı vardır. Benimki sensin peygamberim. Sana biraz da bugünlerden bahsedeyim: Çocuklar kaçırılıyor, insanlar kavga ediyor, ülkeler birbirleriyle savaşıyor, çocuklar dövülüyor, ağaçlar kesiliyor, çevre kirletiliyor? Keşke yaşayıp bunlara ?Dur!? diyebilseydin. Sevgilerimle. Gülce Naz ÖZDEMİR 2/A

----------------------------------------------------------------------------

SEVGİLİ ATAM
Ben seni görmedim, görmeden sevdim. Yurdumuzu kurtarmışsın atam seni çok seviyorum. Anneme hep seni soruyorum, o da bana senin çok güçlü bir komutan olduğunu söylüyor. Ben de senin gibi olmak istiyorum. Her sabah okula senin gibi olmak için gidiyorum. Okuyup mühendis olacağım, yurduma araba yapacağım, adını Mustafa Kemal Atatürk koyacağım. Şimdi sen Anıtkabirde uyuyormuşsun ama bizleri duyuyormuşsun. Sana söz Atam yurduma faydalı bir insan olacağım. Sen rahat uyu. Miraç Kağan ÖZYURT - 2/D

 ---------------------------------------------------------------------------

SEVGİLİ ŞANLI ŞEHİDİM
Nereden, nasıl başlasam bilmiyorum. O kadar özledim ki daha görmeden sizi. Sizi düşündüğümde hem çok mutlu oluyorum hem de içim burkuluyor. Mutlu oluyorum çünkü başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere siz; bizim bu okullarda okumamızı, bu güzel şehirde yaşamamızı, ülkemizde mutlu, huzurlu bir hayatımızın olmasını sağladınız. Üzülüyorum çünkü aklıma 5 yaşında, 2 yaşında ve daha doğmadan öksüz kalan masum çocuklarınız geliyor. Ama ruhunuz şad olsun ki, geride bıraktığınız sizin gibi cesur çocuklarınız diyor ki; ?babama çok teşekkür ediyorum ki, bu şerefi bize yaşattı.? Ben de size teşekkür ediyorum ki, askere ayran dağıtan anamızın adını bıraktın bize ?Anadolu?. Şehidim Şanlı Askerim, Size borcumuzu ne yapsak ödeyemeyiz.

Ancak bize emanet ettiğiniz bu vatanı son nefesimize kadar koruyup, sizin sayenizde bulunduğumuz bu okulda büyük başarılar sağlayıp, iyi mevkilere gelecek ve bize armağan ettiğiniz bu ülkenin en iyi yerlere gelmesini sağlayacağımıza size söz veriyorum. Unutmuyorum ve unutmayacağım, biliyorum ki şehitler ancak unutulduklarında ölürler. Biz ve bizden sonraki nesiller sizi asla unutmayacağız. Sizleri hiç görmedim. Adınızı, yaşınızı bilmiyorum. Benim için sizin adınız ?Kahraman?, yaşınız ?
18?. Tüm dünya sizin gibi kahramanları ne gördü ne yazdı. Kanınla, canınla, gücünle, cesur yüreğinle savunduğun bu vatan bugün cumhuriyet?in 91. Yılını kutluyor. Sonsuz şükran sizlere? Biliyorum ki, dünya bir araya gelse senin yaptığın kahramanlığı yapamaz. Atam ve cesur askerleri, ben sadece yüreğimden geçenleri yazdım. Ruhunuz şad olsun. Ahmet ERDOĞAN - 4/C

----------------------------------------------------------------------------


DEĞERLİ ALEXANDER GRAHAM BELL
Sizin telefonu icat ettiğiniz 1886 yılından bugüne 128 yıl geçmiş. 128 yıl sonra icat ettiğiniz telefon sayesinde artık mektup yazmayı hayatımızdan çıkarmış insanlarız. Buluşunuzun 2014 yılındaki halini ve insan hayatına etkisini anlatmak için bu mektubu yazıyorum. Açıkçası icatlarınızın etkisini merak ettiğinizi düşünüyorum. Öncellikle icadınızın son halini size anlatmak istiyorum. Artık telefonlar sadece uzağımızdaki kişilerle sesli iletişime geçmek için kullanılmıyor. Akıllı telefon denilen aletlerle arık konuşmak istediğimiz kişilerle görüntülü de konuşabiliyoruz. Herkesin cebinde taşıyabileceği küçük telefonlar üretildi. Böylece artık her an ulaşılabilen insanlar olduk.

Ayrıca mektup yazıyor, yazılı bir sistem olan mesajlaşma da bu telefonun bu telefonun özellikleri arasına kondu. Böylece mektup gibi günlerce iletilmesini beklememize gerek kalmadan, anında yazdığımız yazılar karşımızdaki kişiye ulaşmaktadır. Siz telefonu icat etmeden yaklaşık elli yıl önceki bir buluş olan fotoğraf makinelerini de akıllı telefonların içinde kullanabilmekteyiz.

Sadece konuşmak için icat ettiğiniz telefonlarınızın son halinde fotoğrafımızı çekip istediğimiz kişiye anında gönderebiliyoruz. Aaa bir de sizden sonra internet adında bir buluş oldu. İnternet sayesinde dünyanın her yerindeki bilgiler arasında bağlantılar kuruldu. Sanki tüm dünya tek bir mahalleymiş gibi düşünebilirsiniz bu sayede. Herkes herkesi biliyor, herkes herkese ulaşabiliyor ve en önemlisi herkes acil durumlarda her yere yardım edebiliyor.

Akıllı telefonlarımız ile hesap yapmaktan, kitap okumaya kadar artık aklınıza gelebilecek her şeyi gerçekleştirebiliyoruz. İkinci olarak icadınızın bugünkü halini, hayatımıza etkisini anlatmak istiyorum. Daha önceden de anlattığım gibi tüm dünya anında birbirinden haber alarak yaşıyoruz. Dünyanın öbür ucundaki annemizle her gün yüz yüze konuşabiliyoruz. Bunu yapabilmek çok güzel. Çünkü herkes yakınınızda.

Daha cesurca hareket edebiliyoruz. Çünkü herkese anında ulaşabileceğimiz telefonumuz cebimizde, kalbimiz kadar bize yakın. Ancak buluşunuzun son hali hep iyi etkilemiyor insanları? Örneğin; artık telefona bağımlı insanlarız. Çünkü her şeyi bulduğumuz telefonlarımız gerçek hayattan daha eğlenceli geliyor bize. Diğer ülkelerde neler olduğunu merak ediyoruz. Bize çekici geliyor. Yanımızdakini unutuyoruz. Etrafımızla daha az konuşur tolum oluyoruz. Ayrıca herkes bildiğini istediği gibi ulaştırabiliyor. Her bilgi doğru olmadığından gereksiz ve yanlış bilgiler öğrenilebiliyor. Bu da hatalar yapmamızı kolaylaştırıyor. Daha çok telefonla yaşayan insanlar olduk.

Böylece mektup yazmaya, mektubun ulaşmasını beklemeye katlanamıyoruz. Vee mektupla beraber gelen o güzel kişiye özel kokular, kişiye özgü yazılar hep yok oldu. Kimse kimsenin el yazısını tanımıyor.

Sanırım hem güzelliklerden vazgeçmeden hem de yeniliklere açık olarak yaşamayı hala öğrenemedik. Kısaca icadınızın son halinden, hayatımıza etkilerinden size bahsetmek istedim. Bunu da artık kullanılmayan mektup ile yapmanın daha anlamlı olacağına inanıyorum. Umarım şu an bulunduğunuz yerde mutlu ve huzurlusunuzdur.

Çünkü tüm kötü etkilerine rağmen icadınız bizim çok faydalandığımız buluşlardan biri. Hayatımızı kolaylaştırırken kötü etkileri oluyor tabi. Bu telefonun kötü icat olmasından değil. Biz insanların her faydalı icadın zararlarını da sevip kullanmamızdan kaynaklanıyor. Özellikle belirtiyorum huzurlu olun. Saygılarımla. Sualp Tutku ALPER - 6/E

----------------------------------------------------------------------------


SEVGİLİ FATİH DEDEM
Yüzyıllar geçmesine rağmen senin yerin kalbimizin başköşesinde. Senden sonra milletimiz o kadar değişti ki insanlar artık birbirlerine hoşgörü ve sevgiyle bakamaz hale geldi. Aynı ırktan aynı dinden olmamıza rağmen çok küçük sebeplerden dolayı kırgınlıklar, düşmanlıklar çok fazlalaştı. Oysa sen caminin yanına kilise yaptırarak onların dinlerini rahatça yaşamalarını sağlamışsın.

Fakirlerin de hallerini düşünmüş, onlar için yardım vakıfları kurmuşsun. Şimdi ise aynı apartmanda yaşadıkları halde birbirlerini tanımayan yabancılar haline geldik. ?komşusu açken tok yatan bizden değildir.? demiştir peygamberimiz. Hatta sen fakirlerin ihtiyaçlarını gidermeleri için sadaka taşları yaptırmışsın.

O sadaka taşlarına insanlar ellerini sokarlar ve kimin içinden para aldığı kimin para koyduğu bilinmezmiş. İhtiyacı olan ihtiyacı kadar parayı alır, durumu iyi olunca belki aldığından daha fazlasını oraya koyarmış. Şimdi ise hırsızlıklar, çalma o kadar çoğaldı ki her tarafta hırsızlık haberleri duyuluyor. Polisiye tedbirler yetersiz kalıyor.

Oysa senin zamanında esnaf bir işi olduğunda oraya giderken kapısı açık gidermiş. Yardıma ihtiyacı olan insan bulmak çok zormuş. Şimdiki gibi kötü beslenme olmadığından hastalıklar çok az olurmuş.

Hatta Fransa?dan gezmeye gelen bir doktor İstanbul?da fazla muayenehane olmadığını görünce sevinmiş, buraya gelirsem çok kâr ederim diye düşünmüş ve dediğini yapmış. Fakat günler, aylar geçmesine rağmen işler hiç iyi gitmemiş.

Sonunda muayenehanesini kapatmak zorunda kalmış. Şimdi bakkallar ve marketler daha çok satış yapmak için kendilerini çok iyi diğerlerini kötü gösterme çabasındadır. Ama senin zamanında bir esnaf dükkânını açar siftah yapınca sevinir ve ikinci bir müşteri geldiği zaman daha siftah yapmayan komşusuna gönderirmiş. Güvenlik o kadar üst düzeydeymiş ki hiçbir zaman toplumsal ayaklanma olmazmış.

Hatta komşu ülkeler bile zor durumda kalınca senin askerlerini çağırırlarmış. Hani bir keresinde komşu bir ülke başka bir ülke onlara savaş açtığında asker istemiş. Sen ise askerlerin üniformalarını gönderip, komşu ülkenin askerlerinin bu üniformaları giyerek düşmanın görebileceği bir şekilde devriye gezmelerini söylemişsin. Bunu gören diğer askerler, Osmanlı yardıma gelmiş diyerek hemen ülkelerine kaçmışlar.

Hani sen küçükken baban tahtı sana devretmiş. Bunu fırsat bilen Avrupalılar büyük bir ordu ile memleketimize saldırmaya kalkmış. Sen o zaman babana ?Padişah sensen ordunun başına geç; yok eğer padişah bensem emrediyorum ordunun başına geç.? demişsin ve yine düşmanlarını yenerek perişan etmişsin. Şimdi biz gençler o muhteşem zamanlara özlem duymaktayız ve yine o zamandaki gibi dünyaya barışı getirmek isteğiyle büyük bir gayret göstermekteyiz. Beyza ERDOĞMUŞ ? 7/B

-------------------------------------------------------------------


SEVGİLİ MİMAR SİNAN
Ben Nevşehir?de yaşıyorum. Adım Mustafa, 10 yaşındayım. Kayseriliyim. Sizin de Kayserili olduğunuzu biliyorum. Bundan dolayı çok gururluyum. Hayatınızı okuyunca biraz üzüldüm. Dedeniz vefat edince yalnız kalmanız beni üzdü.

Ama inşaat alanında yetenekli, saray mimarlarının yanında çalışmanız, azminiz beni size hayran bıraktı. Yaptığınız eserler siz öldükten sonra bile bizlere örnek oldu. Sizi ölmüş kabul edemem. Çünkü ölümsüz eserler bırakmışsınız.

?Kalfalık eserim? dediğiniz Süleymaniye Camii de bir dünya harikasıdır. Süleymaniye?nin muhteşem kubbesi bütün iyi denilen eserleri gölgede bırakmıştır. Ustalık eseriniz Edirne Selimiye Camii sizin ne kadar usta olduğunuzun kanıtıdır. Bu eserleri ne yazık ki görme fırsatım olmadı.

Yalnızca kitap ve televizyondan gördüklerim kadarıyla biliyorum. Ama gerçekten yakından görüp bu mimari eserleri nasıl incelikle yaptığınızı incelemek isterdim. Günün birinde eserlerinizi yakından görmeyi umuyorum. Ama doğduğunuz yeri ziyaret ettiğim için mutluyum.

Babam da yaptığınız eserleri yerinde gezdireceğine söz verdi. Şimdiden heyecanlıyım. Sizin bu kadar ince düşünerek yaptığınız eserleri görünce zekânıza hayran olamamak mümkün değil. Bu arada teyzem de mimar. O da eserlerinizi hayranlıkla anlatıyor. Sizinle ilgili okuduğum bilgilerden aklımda kaldığı kadarıyla çok alçak gönüllü olduğunuzu düşünüyorum.

Çünkü inşa ettiğiniz bu kadar çok esere, görkemli camilere, medreselere rağmen, Süleymaniye Camii?nin avlusunda oldukça mütevazı bir türbede yattığınızı öğrendim. Siz küçük bir türbede yatsanız bile benim gönlümde çok büyük bir yedesiniz.

Bıraktığınız eserler nice nesillere ışık tutup, örnek olmaya devam edecektir. Ülkemizin adını dünyaya duyurduğunuz için size çok teşekkür ederim.

Mektubuma burada son verirken ellerinizden öperim. Eserlerinize sahip çıkacağıma söz veriyorum. Sizin gibi olduğumuzu düşündükçe çok çalışmak istiyorum. Sizler gibi büyüklerimiz olduğu için çok gururluyum. Mekânınız cennet olsun. M. Çağrı KARAKAYA - 5/B