Uzak yol vardiya zabiti kime denir

Okyanus aşırı sefer yapan uzak yol gemilerinde 3. ve 4. kaptan olarak görev yapabilmek için sahip olunması gereken, eğitim standartlarını uluslararası denizcilik örgütünün belirlediği ve sahip olmak için denizcilik fakültelerinin güverte bölümünü bitirip, toplam 12 aylık açık deniz stajını tamamlayıp ,basbakanlıga baglı denizcilik musteşarlığının düzenlediği sınavda başarılı olunarak elde edilen kişidir.

Türkiye’de kadın uzakyol vardiya zabiti olmak nasıl bir duygu?

-Ben okula girdiğim zaman biraz daha önyargılı bir dönemdi meslek için. Fakat şimdi bakıyorum her şey gibi bu da çok sıradanlaştı. Benim alt dönemlerimde okula giren kız öğrenci sayısı çok fazla. İnsanların kaptan olma isteği arttı. Yine de bana çok özel geliyor yaptığım iş, bulunduğum yer. Türkiye'de olduğum için değil, başka bir ülkede de olsaydım yine özel hissederdim. Ne kadar gemide kirin pasın içinde, çoğu zaman da terlik ve pijamalarımızla çalışıyor olsak da farklı hissettiriyor. Burada yaşıyoruz, yemeğimizi alt katta yiyor iki merdiven sonra iş yerimize çıkıyoruz. Bu farklılığı seviyorum, uluslararası bir iş yapmayı seviyorum, sabit olmamayı seviyorum. Bir kadın olarak erkeklerin yaptığı işi yapıyor olmak bana haz veriyor demek istemiyorum, bence bu milletin kendini kabul ettirme şekli üstünlük göstergesi. Onlar yapıyor ben de yapacağım demek doğru olmaz. Elbette onlar gibi yapamadığım bir sürü şey var, aslan gibi değilim; ama zaten meslek benim için böyle bir şey değil. Bu bir meslek ve ben bunu tercih ettim. Bir insan bir işi öğrendiği sürece her mesleği yapabilir. Şimdilerde mesleğin sıradanlaşması, talebin artmasından ötürü bir kadın erkek ayrımı da kalmadı. Bazı şirketler hala kadınlarla çalışmak istemiyor, biz de çalışana gidiyoruz. Benim gözümde bu kadar basitleşti durum, sürekli kadavra gören doktor gibiyiz.

Erkek denizciler uzun seferlerinde gemilerde kadın olmasını uğursuzluk olarak söylerler, hiç tepki aldınız mı bu yönde?

-Kimse kadın uğursuzluktur demedi doğrudan; ama evet gemide kadın istemeyen çok zabitle ve kaptanla çalıştım.  Açık açık da biz kadın istemiyoruz dediler. Hatta çok acıdır çalıştığım birkaç zabit benimle doğrudan hiç konuşmadı, başkasına söyledi, onlar iletti. Sen ne yapacaksın güvertede? dediler mesela, otur evrak yap. Boya yapmak istedim, operasyonlarda koşturmak istedim ama öyle kargo ofisin kenarında dikildim. İş vermediler, hatta selamlaşmadılar bile. Fakat böyle gemilerde dahi beni seven sahip çıkan abilerim oldu. Onların sayesinde bir şeyler öğrendim, bu yerlere kadar geldim.  Beni hor gören diğerlerine de diyecek sözüm yok. Hepimiz aynı işi yapıyoruz, ben de yapıyorum, hala yapıyorum, demek ki yapabiliyorum. Ve henüz içinde bulunduğum hiçbir gemi batmadı, o kadar da uğursuz değilim sanırım.

 Denizcilik fakültesine girmeye nasıl karar verdiniz?

Hiç aklımda yoktu. Liseye girdiğim zaman okuduğum okul yeni fakülte oluyordu,  2008'de, Tüdev'den Piri Reis'e dönüyordu.  Hiç anlamadığım bir dünya, gemileri ben ters gidiyor sanıyordum açıkçası. Lise sona geçtiğimde bir furya vardı, herkes denizci olmak istiyordu. Okula benim üst dönemlerimden, o zaman İTÜ denizcilikte okuyan bir genç geldi, lisedeydim. O kadar ballandıra ballandıra anlattıki bölümü hemen araştırma ihtiyacı hissettim. Liseye geçerken duyduğum bir meslekti, sonra hiç hatırlamadığım. Neden olmasın ki dedim harikaydı gözümde, bir anda ilk tercihim oldu, yaşama sebebim oldu. Madem astronot olamayacaktım, o zaman kaptan olurum dedim.

Sizi bu mesleğe çeken en önemli etken nedir?

 -Çocukken ya astronot ya da asker olmak isterdim. Üniforma giymek istiyordum.  Bana her zaman çok karizmatik gelmiştir. Kendimi asla sıradan masa başında kumaş pantolon giyeceğim bir meslekte hayal edemedim. Sıkılırım çünkü. Değişik bir şey yapmam gerekiyordu. Hayatımdaki her karar gibi çok ani oldu, hadi dedim denizci olayım. Bir gün bile ben bu mesleği yapamam demedim. İnsanlar sürekli aileden uzak kalıyorsun özlemiyor musun diye sorardı ya da yaşlı teyzeler yavrum senin işin ne derdi. Beni çeken sanırım bu oldu. Uzaklaşmak. Bir süre boyunca gemidesiniz, her şeyden bir habersiniz, gemiden bir geliyorsunuz darbe olmuş, bir geliyorsunuz yeni müzikler çıkmış yeni filmler çıkmış. Dört beş ay boyunca ölüm haberleri almak zorunda değilsiniz, maddi işlerle uğraşmak zorunda değilsiniz, yarın ne yesem derdiniz yok, evi temizlemek misafir ağırlamak zorunda değilsiniz, bir yerden bir yere giderken akbilimde para var mı diye düşünmek zorunda değilsiniz, çevrenizdeki tüm problemlerden uzaksınız. Benim için öyle, gemiye çıktığım an şalteri indiriyorum, işime odaklanıyorum, kara ve gemi benim için iki farklı hayat. Bundan daha cazip ne olabilir.

Ailenizin tepkisi nasıl oldu?

-Benim ailemde hiç denizci yok. Hepimiz denizi çok severiz, vapura binince bile her aile üyem mutlu olur. Fakat meslek olarak ben dahil herkes çok uzaktık duruma. Önce biraz yadırgadılar elbette, bambaşka bir meslek; ama ne olursa olsun ailemden aldığım destek kocaman. Her zaman öyle oldu. Okumam için de işe girmem için de hiç konuyla alakaları olmasa dahi çok uğraştılar. Çok destek oldular, her adımımda çok mutlu oldular. Staj bulamadım dedim koşturdular, iş bulamadım dedim koşturdular. Muhtemelen şu an annemin benden daha çok denizci tanıdığı var.

Pişmanlık duyduğunuz oldu mu?

-Hayır. Yine şansım olsa yine denizci olurdum. Bir şekilde bu meslekle uğraşan biri olurdum. Pişmanlığım yok. Fakat zaman zaman kamarada uyandığımda yatağa oturup ben nerdeyim dediğim oluyor. Neden şu an gemide uyandım ki. Ama o yataktan kalkıp tulumu giyip güverteye çıkana dek geçen beş dakikalık bir zaman. Bareti taktıktan sonra o düşünce kayboluyor, işimin başındayım ve bundan pişman olmadım.

Gemide ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

-Meslek bence kolay bir meslek.  İnsan eğitimini aldığı her işi çok rahat şekilde yapabilir. Herkes denizci olabilir herkes kaptan olabilir. Ben yaptığım işin bi beyin cerrahının, bir askerin, bir devlet başkanının ya da kuantum fiziği hakkında tezler yazan birinin yaptığı işten daha zor olduğunu düşünmüyorum. Dünyanın en zor mesleği değil bu, çeşit çeşit insan var iyisi de var kötüsü de, ama herkes yapabilir. Benim mesleğimin diğer mesleklerden zor olan kısmı, gün içinde ne kadar yorulursanız yorulun akşam evinize gidememeniz. Sevdiğiniz dizi karşısında uyuyakalamamanız. Bir de insanlar, gemide aynı yirmi kişi ile aylarca yaşamak zorundasınız. Birini sevmediğiniz zaman, biri yüzünü astığı zaman iş çığırından çıkıyor. Kapalı bir kutu kaçacak yeriniz yok, ya  katlanacaksınız ya da kontrat bitmeden ineceksiniz. Bazen üst rütbenizle aranızda gerginlik olur, haklı olduğunuzu bile bile ağzınızı açıp tek laf edemezsiniz. Gemide başlıca şey hiyerarşidir. Denizcilik örf ve adetleri en önemli şeydir gemide, kurallara uygun olarak yaşarsınız, askeriye gibi. Fakat bizim meslekte bir eksiklik var, tabi benim görüşüm. Bizi hiç psikolojik testlere sokmuyorlar, bir pilot gibi eğitilmiyoruz. Oysa başımıza gelecek bir sürü felaket var, hepsinden nasıl sağ çıkacağımız hakkında sayısız ders almamıza rağmen, çıkabilecek miyiz acaba. Eğer gemi yansa ben serinkanlılıkla bana öğretmenleri mi yaparım yoksa çıldırmış bir biçimde ordan oraya mı koşarım, bilemiyorum. Geminin tüm sorumluluğu bana verildiğinde nasıl kalkarım altından, bilemiyorum. Gemide çok uzun süre kalıyor insanlar on ay on iki ay, nasıl duruyorlar, nasıl tüm hayatları gemi oluyor anlamıyorum.  Bence bu profesyonel bir yaklaşım değil, karadaki ve gemideki hayatını ayrı tutmalı insan, ne kadar gemide yaşıyorsak da gemi bizim evimiz değil, iş yerimiz.

Hiç maceralı yolcuğunuz oldu mu?

-Aslında çok değişik hikâyelerim yok, işin daha çok başındayım. Asıl maceralar korsan bölgelerinde ya da okyanus geçen gemilerde oluyor sanırım. Ben çok standart hatlarda çalıştım, Avrupa maceralı bir yer değil. Kurallara uymanız ve hata yapmamanız gereken bir yer. O yüzden bu soruya, hayır olmadı demek istiyorum.

Farklı yerleri ve ülkeleri görmek nasıl bir duygu?

-Zabit olduktan sonra Avrupa'nın neredeyse her yerini gezdim. Ancak ben tankerde çalışıyorum ve biz çok yoğun çalışıyoruz.  O sebeple dışarı çıkıp gezmektense vardiyam dışında bir saat daha uyumayı tercih ettim ya da şimdi çıkmamalıyım çıkarsam operasyonu öğrenemem diye düşündüm. O yüzden aslında gittiğim hiçbir ülkeyi görmedim. Ama ister istemez insanlarla tanışıyorsunuz. Sizinle Türkçe bir şeyler konuşmaya çalışan İngilizler, Fransızlar görüyorsunuz. Bazı ülkelerle bizim yaşayışımız arasında dağlar kadar fark var; ama çoğuyla o kadar aynıyız ki. İnkar etsek de öyleyiz.

Sevgili Naz senin Başarılı biri olacağın, Annen Bilgehan hanımın yönetmenliğini yaptığı Ürgüp Belediye Tiyatrosunda sahne çalışmalarını izlemeye geldiğin günlerde beli idi. Sana bundan sonraki yaşamında, hayatında başarılar diliyorum.  biliyorumdur  sendeki bu azim ve istek olduktan sonra sen tüm zorlukların üstesinden gelebilecek güce sahipsin. Bundan sonraki yaşamında ve hayatında sana başarılar diliyorum

Haber röportaj: Erdal Kesici