CHP İl Başkanı Mehmet Değirmenci, Kadın Kolları Başkanı Mukaddes Eski, İl ve Merkez ilçe yöneticilerinin yanı sıra partililerin katıldıkları basın toplantısında açıklamalarda bulunan CHP İl Başkanı Değirmenci, ?17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet haftası.


Halkımız yoksul, çaresiz, bitkin, eğitimsiz, işsiz. Gençlerimiz günden güne uyuşturucu bataklığına saplanıyor. Çocuklarımız 12 yılda 10 defa değiştirilen eğitim sistemi ile denek haline getirildi. Son sistem 4+4+4 sistemi, 2.yılında piyasaya 246 bin ilk dördüncü sınıftan ayrılan, 180 bini kız olmak üzere yoksul cahil öğrenci dâhil etti.

330 bin öğretmenimiz ihtiyaç olduğu halde bir türlü atanmıyor. İşçilerimiz, taşeron işçiliğin kucağına atılmış ölüm sırasının kendilerine ne zaman geleceğini bekliyor.

Sendikalı işçi sayısı bu hükümet gelmeden önce 2 milyon 400 bin civarında iken, şimdilerde 600 bin civarında. Hükümetin en çok öğündüğü sağlık sistemi çöktü. Artık sağlık paralı hale getirildi.

Kurdukları sistemle uluslararası ilaç firmalarının en önemli pazarı haline geldik. Aspirin yazdırmaya en az 12 lira ödüyoruz. Türk halkının, bankalara olan borcu 2002 yılında 4 milyar lira iken, bugünlerde 300 milyar liraya dayandı. Neredeyse hepimiz borçluyuz.

İsviçre?de yapılan bir araştırmaya göre 41 milyon insanımız son altı ayda ne et, ne tavuk yemiştir. Türkiye Cumhuriyetinin dış borcu 750 milyar dolarlara ulaştı.

2015 yılında Türkiye gayri safi yurt içi hasılanın % 27 si kadar, yani 225 milyar dolar dış kaynak bulmak zorunda. Ülkemizde yaşanan hukuk skandalları sayesinde artık dış parasal kaynak ve yatırım gelmez oldu. Böyle hukuksuz bir ülkeye kim güvenebilir ki?

Cari açık tarihimizin en üst seviyelerinde. Anlayacağınız Türkiye?yi 2015 senesinde çok zor günler bekliyor peki bizler bunları hiç tartışıyor muyuz?

Hayır halkının yoksulluğu ve cehaleti üzerine inşa ettikleri pırıltılı dünyalarında saraylarda yaşayanlar, lüksün zirvesinde, arabalar, uçaklar, yazlıklar sahibi olanlar bizlere sürekli cambaza bak diyorlar.

Türk-Kürt ayrımı, Alevi-Sünni ayrımı, zengin-yoksul ayrımı, bedelli-bedelsiz ayrımı, dindar-dinsiz ayrımı, paralel hukuk-hükümet hukuku ayrımı, % 50-% 50 ayrımı ve biz diyoruz ki bütün bu olumsuzlukların tek nedeni yolsuzluk ekonomisidir.

Başımıza gelen bütün sorunların anasıdır. Yolsuzluk ve maalesef yıllardır süregelen bir organizasyondur Türkiye?de. Ancak bu hükümet döneminde zirve yapmıştır.

Önceleri birlikte hareket ettikleri, lideri için mübarek adam, kırk yıldır tanırım mükemmel adam dedikleri, Türkiye onu özledi artık dönsün dedikleri, cemaat devlete sızmış, buna kargalar güler dedikleri ve birlikte insanlarımızın canına.

Kanına girdikleri güya cemaat savcı ve polisleri her nedense, geçen yıl bu zamanlar Türkiye tarihinin, hatta dünya tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonuna giriştiler. Filmler, ses kayıtları, tapeler havalarda uçuştu neler neler yoktu ki.

Baba-oğul konuşmaları, iş adamı-başbakan konuşmaları, bakan-işadamı konuşmaları, milletin a?. sına koymaya kalkan iş adamlarının kendi aralarında ki konuşmaları. Montaj dedi dönemin başbakanı. Ancak yine de 4 bakanı istifa ettirdi.

Bakanlardan biri de onu istifaya çağırdı ama olmadı. Geçenlerde bütün ses kayıtlarının, tapelerin montaj olmadığı, hiç bir müdahalenin yapılmadığı, hepsinin orijinal olduğu adli tıp kurumu tarafından tespit edildi.

Ancak, dava düşürüldü hatta yakalanan paralar faizi ile geri ödenecek. E kolay değil, kim bilir ne zorluklarla kazandılar o parayı. Tabii ki iade edilecek.

Burada bizleri asıl kahreden olay, hükümetin bütün bunları yapıp, hiç bir şey olmamış gibi hala iktidar olmaya devam etmeleri değil. Halkımızın bütün bu olup bitenlere garip bir şekilde prim vermesidir.

Ne yaptılar bu ülkenin güzel insanlarına? Nasıl ipnotize ettiler, ne ilacı verdilerde yoksulluğuna neden olan bu yolsuzluklara bırakın göz yummayı, sahipleniyorlar.

Bizler bunları anlatınca, güzel halkımdan aldığımız cevaplar bizleri kahrediyor. Bal tutan parmağını yalar çalıyor ama çalışıyor. Çalıyorsa benim paramı çalıyor. Bunlardan öncekiler sanki çalmadı mı? Bunlardan öncekileri de sen seçtin sevgili halkım. Sen yoksulluğu kabul etmişsen seni yönetmeye ne var.

İnanınız bu cevapları verecek şu anda yeryüzünde başka bir millet daha yoktur. Halkımıza sesleniyorum uyanın artık. Yaşadığınız hayat yaşamanız gereken hayat değil. Hayat, karnını doyurmak, ısınmak ve üremek değildir.

Dünyanın bütün güzelliklerinden yararlanmak herkesin hakkıdır. Bu ülkenin kaynakları bütün insanlarımıza bunu sağlayacak ölçüde vardır. Yeter ki artık dürüst, namuslu, onurlu insanları göreve getirin. Evet ne yapacağız şimdi?

Evinde milyon dolarlar dolu ayakkabı kutuları çıkan banka müdürünü unutacak mıyız? Dedem, ?Fahişe ile memurun bahşişini baştan ödemek gerektiğini nasihat ederdi? diyen, devletimizin cari açık kapatıcısı rezayı unutacak mıyız?

Bu iyiliğinden, ona bir zarar gelmesin diye ?sen merak etme abi, gerekirse önüne yatarım? diyen bakanı unutacak mıyız? Hazır Reza İşviçre?de iken, Reza?ya ?Gelirken 800 bin liralık saat ısmarlayan? bakanı unutacak mıyız?

Çikolata seven, her cuma bir bakara-makara sallayan bakanı unutacak mıyız? ?Evet, bu imar değişikliklerinin hepsini yaptık. Ancak bu yaptıklarımızın hepsi başbakanın bilgileri dahilinde yapıldı? deyip kendisi istifa eden ve başbakanın da istifa etmesi gerekir diyen, sonra da cayan bakanı unutacak mıyız?

Evlerinde milyonlarca para çıkan, çelik kasalar çıkan, para sayma makinesi çıkan bakan çocuklarını unutacak mıyız? Evde ki paraları sıfırlama konusunda sınıfta kalan çocukları unutacak mıyız?

Yıllarca içeri atılan milletvekilleri, genelkurmay başkanı, generaller, gazeteciler, subaylar, astsubaylar, aydınlar için saçma sapan dijital verileri, sahte evrakları delil kabul eden adaletimiz, bu insanların yargılanması için daha nasıl bir delil arıyor? Anlaşılan bizler o günlerde hayal görüntüler izlemişiz.

Ama artık adalet istiyoruz. Adaletimizin önüne yine ?Yüce Türk? sözcüklerini koymak istiyoruz. Adaletimizin yalnızca baklava çalan çocuklara, doğasını, geleceğini, nefesini korumaya çalışan gençlerimize, parasız eğitim isteyen öğrencilerimize hükmedebildiğine, ama asıl suçlulara hükmedemediğine inanmak istemiyoruz. Korkuyla yaşamak istemiyoruz.

Adaletin herkese eşit uzaklıkta olduğuna inanmak ve adaletimizin savcısının, hâkiminin vicdanlarıyla hesaplaşmasını umut ediyoruz ve diyoruz ki 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunu unutmayacağız, unutturmayacağız. 17-25 Aralık Haftası ?Yolsuzlukla Ve Rüşvetle Mücadele Haftasıdır artık.

Bunları yapanlardan mutlaka bir gün hesap soracağız. Hesap sorduktan sonra bile 17-25 Aralık haftasını Türkiye?de ?yolsuzlukla ve rüşvetle mücadele haftası? olarak ilan edip, yıllarca anacağız? ifadelerinde bulundu.