Hutbede; “Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: Ey iman edenler! Kendi sorumluluklarınıza dikkat edin. Hidayet üzere olduğunuz müddetçe yanlış yola sapanlar size zarar veremez. Dönüşünüz Allah´adır ve yapmakta olduğunuz her şeyi Allah size bildirecektir.

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Nerede olursan ol, Allah´a karşı gelmekten sakın. Şayet bir kötülük yaparsan onu affettirecek bir iyilik yap. İnsanlara da güzel ahlâkla davran!. Varlık sebebimiz,  her şeyden önce Hakkı tanımak, O´na tabi olmak ve yaratılış amacımıza uygun bir hayat sürmektir. Bu hayat Kur´an hayatıdır. Bu hayat, alemlere rahmet ve rehber olarak gönderilen Efendimiz´in (s.a.s) hayatıdır. Bu hayat, sırat-ı müstakim üzere yaşamını tanzim edenlerin hayatıdır.

Günde beş vakit okuduğumuz Fatiha´da, Rabbimizden; bizlere hidayet vermesini ve bizleri dosdoğru yola ulaştırmasını niyaz ederek rükûlarımıza, secdelerimize, dualarımıza başlarız. Bu dosdoğru yol peygamberlerin, salihlerin, yoludur. Bu yolda ubudiyet, muhabbet, teslimiyet, sadakat ve samimiyet vardır. Bu yol, yolcusunu selamete, huzura ve felaha ulaştırır. Bizler bu yola kelime-i şahadetle Rabbimizin varlığını ve birliğini, sonsuz kudretini, O´nun âlemlere rahmet olarak gönderdiği kutlu elçisi Muhammed Mustafa´nın (s.a.s) peygamberliğini kabul ve ikrar ederek başladık.

Bu, sıradan bir kabul ve ikrar değildi elbette. Bu şahadetle ağır bir sorumluluk üstlendik. Bu şahadet azığımız oldu. Dünya hayatında karşılaştığımız türlü hengâmelerde, çıkmazlarda bu şahadetle ayakta kaldık. Bu şahadetle başıboş yaratılmadığımızı, sorumluluk sahibi mükerrem bir varlık olduğumuzu öğrendik. Öyleyse Rabbimize, kendimize ve bütün yaratılmışlara karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmek asli görevimizdir. Mümin olarak Rabbimize karşı sorumluluğumuz, teslimiyet ve sadakat sahibi bir kul olmaktır.

Her vesile ile Allah´ın rızasını aramaktır. O´na itaatsizlikten, ateşe düşmekten korkarcasına sakınmaktır. O´na, göndermiş olduğu kitaba ve peygambere karşı samimi olmaktır. Kendimize karşı sorumluluğumuz, Yüce Rabbimizin bize vermiş olduğu maddi ve manevi imkanları meşru ölçüler çerçevesinde kullanmaktır. Allah´ın her birimize bahşettiği akıl ve bedeni, bilgi ve tecrübeyi, gücü ve kudreti insanlığın hayrı için seferber etmektir.

Ailemize, akrabamıza, kardeşlerimize karşı sorumluluğumuz onlara sevgi, insaf ve merhametle muamele etmektir. Yaptığımız iyiliğin, yardımın, fedakârlığın karşılığını yalnızca Allah´tan umarak yanlarında yer almaktır. Onların onur ve haysiyetlerini, hak ve hukuklarını korumaktır. Diğer insanlara karşı sorumluluğumuz ise,onlara adaletle davranmaktır.

Allah´ın var ettiği bir değer olarak her insanın canına, malına, şeref ve onuruna hürmet göstermektir. Hayatın birlikte anlam kazandığını, dünyanın hepimize emanet olduğunu unutmamaktır. İsraftan haksız kazanca, gıybetten iftiraya, yalandan dolandırıcılığa, hakaretten zulme; İslam´ın yasakladığı bütün davranışlar, günah olmanın yanında birer sorumsuzluk örneğidir. Hem Allah´ın hem de insanların hakkını ihlal etmektir.  Müslüman, şerre alet olmamaya ve kötülükle anılmamaya dikkat eder. Çünkü Allah Rasulü´ne (s.a.s) göre Müslüman; insanların, elinden ve dilinden zarar görmedikleri kişidir. Mümin ise, insanların canları ve mallarını kendisine karşı güvende bildikleri kimsedir.

Ne acıdır ki insanlık ailesinin ortak bahçesi olan dünyada bugün çiçekler solmuş, ekinler kavrulmuş, nehirler kurumuş bir haldedir. Kendisinden başka kimseye hayat hakkı tanımayanlar, mazlum ve masum canlara acımasızca kıymaktadır. İnsanca yaşamaya, hasret kalmış nice mağdurlar evinden, yurdundan hatta canından olmaktadır. Sorumsuzluğun sebep olduğu acının en derin örnekleri başta İslam dünyası olmak üzere, birçok bölgede yaşanmaktadır.

Bizler, hakka ve hukuka inanmış, adaleti yüceltmiş bir medeniyetin mensuplarıyız. Bizler biliyoruz ki, hiçbir haksızlık, hiçbir zulüm ebedi değildir. Yapılan zerre miktarı iyilik ya da kötülük, şaşmayan hak terazisinde bir gün karşılığını mutlaka bulacaktır.Rabbimize karşı samimi, kendimize karşı dürüst, yakın çevremize karşı merhametli ve insanlığa karşı da adaletli olduğumuz sürece yolumuz sırat-ı müstakim olacaktır. Hiç kimse bizi bu yoldan saptıramayacak, hakkı tutup kaldırdığımızda Rabbimiz de bizi yüceltecektir” ifadeleri yer aldı.