Çetin mesajında, “Aramızdan ayrılışının 80. Yılında ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet ve şükranla anıyoruz. Aslında O, aramızdan hiç ayrılmadı, En büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yaşıyor, yaşayacak. Atatürk de bizler gibi ortalama bir aile çocuğu olarak doğdu, yetişti. Bizim şu anda okuduğumuz okullara benzer okullarda okudu, zamanla büyük bir asker ve devlet adamı oldu. O, nasıl başarılı oldu?. Büyük Atatürk zekasının yazınında bir defa çok çalışkan bir insandı. O’nun çocukluğu ve gençliği merak etmek ve her şeyin en iyisini öğrenmek ile geçti. Yani iyi bir öğrenci idi. Bunun yanında, tarih, coğrafya, felsefe, özellikle Tük tarih kültür ve medeniyeti konusunda çok istekli idi. Ayrıca Batı Aydınlanmasını ve Fransız ihtilalinin getirdiği hürriyet, cumhuriyet ve eşitlik gibi kavramları derinlemesine değerlendirebilmiş ve bunları ülkemizde yerleştirmeyi düşünmüş, bu hususlarda gençliğinden beri kafa yormuştur. Tarih O’na bu fırsatı vermiş ve O da bu fırsatı Türk milleti adına değerlendirmiştir.  O, mesleğinde ve tüm hayatında akıl ve bilimsel metoda önem vermiştir. Geliniz, O’nu en büyük eserim dediği Cumhuriyet üzerinden değerlendirelim.

Cumhuriyet egemenliğin kayıtsız şartsız millet tarafından yürütüldüğü halk idaresi biçimidir. Cumhuriyetin ikinci özelliği sınıfsız ve ayrıcalıksız oluşudur. Yani hiç kimseye ayrıcalık tanınamaz ve özel muamele yapılamaz. Herkes hakta ve vazifede eşittir. Eşitlik birilerinin veya bir grubun lehine veya aleyhine bozulamaz. Cumhuriyetin üçüncü özelliği, yönetenler başta yasalar olmak üzere millete karşı sorumludurlar. Bu sorumluluklarından vaz geçemezler. Zira o zaman millet yok sayılmış olur. Nitekim Ulu Önder, Amasya Genelgesinde bu durumu beyan etmiştir: Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir. “İstanbul’daki hükümet aldığı görevi yerine getirememektedir. Bu durum milleti yok saymaktadır.” Cumhuriyette milletten alınan vergiler millet ve ülke yolunda harcanır, millet malı korunur ve milletin yararına kullanılır. Öz kaynaklarının başkaları tarafından kullanılan bir millet egemen değil, köle olur. Bu çok önemli bir ölçüdür. Cumhuriyetin dördüncü özelliği ulus devlet oluşudur. Çünkü biz bir imparatorluk kaybetmiş uluslar topluğuyuz. Cumhuriyetle birlikte bir millet olma yoluna girdik ve onuruna eriştik. Adımız Türk milleti, bayrağımız ay yıldızlı Türk bayrağı, vatanımız Türkiye. Bu söylediklerimizden hiç kimse farklı bir anlam çıkarmasın. Çünkü Atatürk, Türk milletini şöyle tanımlamıştır: ¨Kurtuluş savaşına katılan ve Türkiye devletini kuran halka Türk milleti denilir. Cumhuriyetin beşinci özelliği ise halkın teba değil yukarıda saydığımım özellikler ve haklar ile donanmış yurttaş olmasıdır. Yani yurttaşın kimseye minnet borcu yoktur. Memleketin gerçek sahibidir. Cumhuriyetin altıncı özelliği ise Türk milletinin cehaletten, sefaletten ve salgın hastalıklardan kurtarılması, refah ve mutluluğunun sağlanmasıdır. Şimdi Atatürk’ün yaptığı bütün devrimler bu gerçekler ve ilkeler etrafında değerlendirilir: Birinci olarak egemenliğin Osmanlı ailesinden alınıp Türk milletine verilmesi saltanatın ve halifeliğin kaldırılması ile mümkün olmuştur. İki, Medeni kanun ve Ticaret ve Borçlar kanunları ile Türk toplumu çağdaş, eşit ve imtiyazsız bir düzene kavuştuğu gibi kapitülasyonlar ile ülkemizde hukuki ve ticari ayrıcalıklar elde etmiş olan yabancıların kendi halkımız karşısındaki bu ayrıcalığına son verilmiştir. Yine Medreselerin, Tekkelerin kaldırılması, soyadı kanunun getirilmesi, bey paşa, efendi, ….zade gibi geçmişten gelen ve toplumda ayrıcalık yaratan ünvan ve lakapların kaldırılması, keza şapka giyilmesi hakkındaki kanun hep eşit ve ayrıcalıksız toplum oluşturma düşüncesinin çağdaş yaklaşımlarıdır. Bu gün belki şapka giymiyoruz ama o zamanlarda kıyafet ve şapka yerine giyilen bir takım başlıklar bu anlama geliyordu. Üç, Eğitim öğretimin devlet tarafından yapılması, Okuma yazma seferberliği, Millet mekteplerinin açılması, yazı devrimi, Çağdaş yöntemlerle çalışan üniversiteler, okullar, hastaneler, müzeler, çocuk esirgeme kurumlarının kurulması, vb. Türk halkının korunması, yaşatılması, cehaletten kurtarılması gibi halkçı ve milli anlayışın gereğidir. Dört, Milli Ekonomi anlayışı: Kapitülasyonların Lozan Antlaşması ile kaldırılması, milli bankalarımızın kurulması, sermaye birikimi sağlanması gayretleri, Demiryollarının, limanların, Posta işletmelerinin, çeşitli maden ocaklarının yabancılardan satın alınması, bunlar için gerekli düzenlemelerin yapılması. Açılan fabrikalarla halkımızın beslenmesi, doyurulması, giydirilmesi. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu her alanda, vatansever ve başarılı gençlerimizin yurt dışına tahsil için gönderilerek birer yetişkin mühendis, uzman, bilim adamı vb. yeni açılan birçok kurumun ileriye taşıyıcı kurucuları olmalarının sağlanması. Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu ile Türk tarihinin, dilinin, kültürünün bilimsel yöntemlerle araştırılması. Akıl ve bilim metodu ile çağdaş uygarlık yolunda Türk milletinin her alanda var olması, yarışması ve başarılı olması hedefindendir. O, emperyalizmi ve köleliği çok iyi kavramış, bilgisiz, çağdaş kurumlardan mahrum, liyakatsiz ve üretmeyen bir toplumun uşaklık etme seviyesinden öteye geçemeyeceğini, Türk milletinin ise köklü geçmişi ve yüksek vasıfları dolaysıyla asla köle edilemeyeceğini, böyle yaşmaktansa yok olmanın daha doğru olacağını tespit etmiş ve kendisi medeniyet yolunu tercih etmiştir. Cumhuriyeti fazilet olarak değerlendirmiştir. Konuyu ve Büyük Önderi pek anlayamadığımız ortadadır” dedi.