Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, üniversite akademik ve idari personelleri ile öğrencilerin katıldığı konferansta konuşan tarihçi Yavuz Bahadıroğlu, hükümetin öğrencilere dağıttığı ders kitaplarının içeriğinin değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Uygulamanın sevindirici olduğunu ancak kitaplarının içeriklerinin daha önemli olduğunu söyleyen Bahadıroğlu, “Ders kitaplarını çocukların masasına koyuyoruz ama içeriğinden ne haber diye de sormamız gerekiyor. Ben en üst düzeye de bunu sordum. Hala İngiliz kralına ‘Aslan yürekli Richard´, kendi padişahına ‘Hain Kızıl Sultan´ diyen kitapları okutuyorsunuz çocuklarınıza. Ya da buna yakın aşağılayıcı sıfatların yer aldığı kitaplar okutuyorsunuz” diye konuştu.

Teknolojinin olumsuzluklarından da bahseden Bahadıroğlu, “Kültürü birbirimize aktardığımız mekanları yok ettik. İnternet, televizyon ve de cep telefonu bizi istila etti. Sohbeti muhabbeti unuttuğumuz gibi konuşmayı da gülmeyi de unuttuk. Gülme yerine birbirimize artık şekil gönderiyoruz. Şaka etmiştim sen zeki değilsin bu işareti görmesen ne zaman gülmen gerektiğini bilemezsin demeye çalışıyoruz” dedi.

Taklitçiliğin bırakılması gerektiğini söyleyen Bahadıroğlu, “Her şeyi başkalarından duyarak başkalarını taklit ederek biz kendimizi nasıl inşa edebileceğimizi düşünüyoruz. Kendi gideceği yeri bilmeyen, geçmiş kültürüyle ilişki kuramayan bir insanın Türkiye´yi sırtında nasıl taşıyacağını umuyorsunuz. Seçimler gelir geçer ancak biz kendimizi doğru düzgün inşa edemezsek geleceğe nasıl yön verebilirsiniz ki? Onun için derler ki büyükler gideceği yeri bilmeyen insanın hiçbir yolu hedefine götürmez” şeklinde konuştu.

Köşe yazarlarını da eleştiren Bahadıroğlu, “Bağırarak köşe yazarı oluyorlar. Türkiye´de tartışmacılar ve köşe yazarları olmasa Türkiye bu kadar gerginleşmez. Siyasetçilerin gerginleşmesi bizi germiyor. Siyasetin doğasında bu vardır. Ama TV programcıları ve köşe yazarları o kadar bağırıyorlar ki iki arkadaş birbirine düşebiliyor” dedi.

Bahadıroğlu şöyle devam etti: “Tarihte yazılmayan bir şey yok. Ama bizim kusurumuz istediğimizi yazmak galiba. Olandan ziyade o günün şartlarına göre eğip bükerek istediğimizi yazmak. Konferanslarımda gördüğüm kadarıyla kızlar çok fazla. Bu beni çok mutlu ediyor. Çünkü bu memlekette kadınlar şişlenir, öldürülür, dövülür, çocuk yaşta evlendirilir, mağdur edilir, sokağa atılır. Erkeklerin dünyayı ne hale getirdiğini görüyoruz.

Osmanlının başarısı hiç eğip bükmeden insana verdiği değerden kaynaklanır. Bizim başarısızlığımız insanı ezmeye çalışmamızdan oluyor. İnsana insani değerleri teslim etmememizden kaynaklanıyor. Birbirimizi hor ve hakir görmemizden kaynaklanıyor. Biz hoş gören bir toplumuz. Avrupa´dan hor görmeyi öğrendik. Öyle ki Avrupa yeniden hoş görmeyi öğrendi yeniden sevelim sevilelim noktasına gelirken biz hala sevgisiz nefret söylemi, ötekileştirme dışlama noktasında devam ediyoruz.” Haber: Alpaslan Körükcü