İçerisinde bulunduğumuz bu hafta Mevlüt-ü Nebevi ve Nübüvvet’in doğum haftası. Karanlık bir gece gibi insanlığın, karakterini yitirip bağnazlaştığı- barbarlaştığı coğrafyalarda insanların otu-çöpü ilahlaştırıp egolarının esiri oldukları zaman. Alemlerin yaratıcısı katında yarattığı, kullarını aklı selim-e bilgiye ve güzel ahlaka, adalete- eşitlik ve hukuk kaidesine davet etmek, insanlara insanlığın yol haritasını hatırlatmak için zaman zaman Elçiler tayin etmiştir. Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar onlarca Peygamber, Nebî- Resul olarak insanlığa ( kavimlere) gönderilmiştir. Bütün Elçilerin çağrısı içerik olarak birbirine yakın benzer Allah’ın emir ve yasaklarıdır.

Peygamber’leri anlamanın yolu Kuranıkerim’i iyi anlamaktan geçer. Kuran, insanları ilkeli olmaya, dürüstlüğe ve ferdi sorumluluğa çağırmakta. Toplum, tek tek fert’lerden bir araya gelmektedir ve her fert bir zincirin halkaları gibidir ve her halka toplum için çok önemlidir ve bir halkanın diğerinden ayrıcalığı yoktur.

Eğer toplumda bir insan huzursuz, rahatsız ve bir ihtiyacı giderilmeye muhtaçsa.. “ Kuran, toplumu bir vücut gibi ifade etmektedir ki” orda, bir rahatsızlık var ve bir adım sonra o’ rahatsızlık toplumda “ vücutta” huzursuzluk kaynağına dönüşür..

Yani, Kuran konuya böyle bakmaktadır. Ve bu durumu değişik Sureler de “ bir insanı öldürmek insanlığı öldürmek gibidir- yaşatmak da, insanlığı yaşatmak” gibi ifade etmektedir..

Kuran, tebliği bir sevgi denizi içinde yapmaktadır. Nefret, düşmanlık hisleri beslemez. Peygamber, kendisine inanmayan, reddeden insanlara tekrar tekrar onlara gitmeye, onları kabul etmeye devam eder..

Kuran, insanları iki zamanlı bir yaşama çağırır ve bunu anlaşılır, aklıselim ile kabul edilebilir üslupla izah etmeye çalışır ve insanları bu duruma inanıp inanmama seçiminde serbest bırakır..

Kuran, bu hususta Elçi’lerine tebliğ etmenin ötesinde bir sorumlulukta yüklemez..

Hatta, Peygamberin yaptığı savaşlar din savaşı değil, nefsi müdafaa temelli bir savunma savaşıdır..

İnsanlar, yaratıcı Tanrı’yı insan duyuları ve netice de insan iradesi , akıl muazenesi kapsamında düşünmek durumunda olduklarında Allah’ı anlayıp O’na sonsuz güç ve kudret yüklemekte aciz kalmaktadırlar..” öldükten, toza toprağa karıştıktan sonra yeniden, nasıl vücut bulacağız” gibi..

Bazı durumlarda da insanlar Tanrı’ya inanarak kendi akıllarınca bir yol tutup biz “sefih akılsız ahmakların inandığı gibi Allah’a inanıp kulluk etmeyiz” demekteler..

•••

Diğer yakada da din adamlarının, Kilise Papaz’larının ve aşırılık yanlısı İslami din adamı/çevreler insanları, Kilise ve Mescit’ler de uzaklaştırmaktadır.

Kiliselerdeki istismar ve taciz vakaları. Ortadoğu’daki aşırılık yanlıları insanları, dinden uzaklaşıp Tanrı’ya yaklaştırmaktadır insanlar, Tanrı’ya inanmaktan vazgeçmemektedirler. Tanrı’ya yaklaşmak için amansız insani yardımlaşma fonları, vakıflar aracılığı ile dünyanın her yerine yardım ellerini uzatmak için her yolu denemekte insan haklarını genişletmek için mücadele etmektedirler.

•••

Cami ve mescitlerdeki düzensizlik her geçen gün artmakta. Hoparlörlerde okunan ezan seslerinin gerektiğinden çok yüksek sesli olması- bozuk cazırtı sesleri, nefes sesi- haşırtı, hışırtı..

Ses düzeni o kadar kötü ki ezanı, selayı ayırmakta, anlamakta güçlük çekiliyor, bozuk ses düzeni çevreye rahatsızlık vermekte. İç mekanlar da hoparlör sesi son ayara alınmış zangır zangır mesciti titretiyor.

Sonra, Cami içinde namaz süreleri dış hoparlörden hatta bazı Camilerde Minaredeki hoparlöre verilmekte. Herkes kafasına göre takılıyor. Hoparlör bozuk ezan , anlaşılmıyor desen “ bak kafire ezan okunmasın diyor, ezana karşı geliyor” denmekte..

••••

Tanrı varlığını haberdar etmekte kullarına karşı cömert davranmış defaten Elçi’ler göndermekle lütuf ve İhsan’da bulunmuştur.. ve insanlar da Tanrı’nın kulluğunu kabul edip etmemekte hür iradelerine bırakılmıştır..

Bizi varlığından haberdar eden Allah’a hamt O’nun bütün Resulü, Peygamber’lerine selat ve selam olsun..

Ve Allah’ın varlığına birliğine O’nun Peygamber’lerine inanan insanlara selam olsun.