Yaklaşık 20 yıldır bu topraklarda yaşayan mütedeyyin kesim ciddi yaralar aldı. Küresel sermayeye karşı bir güç oluşturma çabaları, dış güçlerin sermaye operasyonları ile yerle bir edildi. Yimpaş, Kombassan, İhlâs Holding ve İttifak Holding gibi dev güçler iflas bayrağını çekti. Para kaybedip canları yanan insanlarda da dindar insanlar sermaye kuruyoruz siz de gelin dediklerinde, sanki bunlar da bizi çarpacaklar mantığı oluştu. Ekonomik birleşmeler imkânsız hale geldi ve bu camia için ciddi bir ekonomik darbe olmuş oldu.

Fetö olayları ile de mütedeyyin insanların dini ve milli duygular altında birleşme yetileri ortadan kalkmış oldu. Türkiye’deki İslami kimliğimizi, değerlerimizi ve birlik olma vasfımızı muhafaza etmeye çalışmak, diğer cemaatlerin fetöye benzer yapılaşmaları gibi kadrolaşma çabaları, insanların zihninde cemaatler aynıdır, uzak durmamız gerekir anlayışını getirdi. Böylece dinin bel kemiğini oluşturan toplu hareket etme eylemleri de ciddi bir darbe almış oldu.

CUMHUR İTTİFAKI VE SİYASAL İSLAM

Rahmetli Erbakan Hoca ile başlayan siyasal İslam mantığı AK parti ile can buldu. Milliyetçi Hareket Partisi ile de sağda bir birleşme oluştu ve bu birleşmeye CUMHUR İTTİFAKI denildi. Bu kesim halk gözünde diğer siyasi partilere göre genel itibari ile mütedeyyin (din inancı daha baskın) olan kesim olarak ifade edildi. Şayet mütedeyyin insanların oluşturduğu bu siyasi kanat da bir darbe alır, bu kale de elden gider ise inanan kesimin artık iktidara talip olma davası da uzun süre bitmiş olur. CUMHUR İTTİFAKI’ndan sonraki süreçte başımıza gelecek olan insanların değer yargılarına bakılmaksızın ekonomiyi yöneteceğine inanılan insanlara yönetim teslim edilecektir. Ve artık her cephede yenilgi alan mütedeyyin insanlar birçok yerden saldırıya uğrayacakları ve daha önce görmedikleri zulümleri daha belirgin şekilde görecekleri öngörü dâhilindedir. Fetö olayından sonra “ben fetöcü değilim bakın ben içki de içiyorum” diye alkole başlayan bir kesim gibi yeni hükümete yaranmak için ortaya benim dini inançla hiç alakam yoktur, tavizini verecek kesimler çıkacaktır.

İlerleyen zamanlarda inançlı insanların tekrar iktidarı görmeleri için toplumun çok büyük acılar çekmesi, 28 Şubat’ların yaşanması, başörtü zulümlerinin olması, ikna odaları kurulması vs. birçok zulmün olması gerekir ki belli değerler etrafında tekrar toplanılmaya başlanılsın. Bunlar en kısa haliyle belki elli yılda ancak olacak işlerdendir.

Böyle giderse bu değerlere sahip yeni bir lider çıkmayacaktır. Zaten yeni lideri çıkaracak değerleri olan bir toplum da olmayacaktır. Bir lideri yok etmenin yolu toplumu yok etmekten geçer. Ancak süt yağlı ise tereyağı çıkar.

HİZMET DE BİR YERE KADAR

Ak parti ve Milliyetçi Hareket Partisi döneminde belediye ve hükümet hizmetleri bir yere kadar iş yaptı. Belediye hizmetine ihtiyacın çok olduğu dönemde Ak partinin ciddi parlamasına sebep olan iş belediye hizmetleri idi. Ama bir dönem sonra Türkiye’deki en çok hizmeti gören, rakamlarla bile ifade etmemizin zor olduğu hizmetlere gark olan İstanbul’da Ak parti yenildi. İstanbul’daki seçmene nankör insanlar demek sosyolojik verileri okumaya çalışmayıp kaçmayı tercih etmektir. Şayet Ak parti yenile yenile büyüyecek ise yenilgileri iyi okumak lazımdır.

“Neden insanlar İstanbul belediye seçimlerinde oy vermedi?” diye kafa yorup sorunu iyi görmeleri gerekmektedir.

EKONOMİK SIKINTILAR

Ülke olarak ciddi ekonomik krizden geçmekteyiz. Tabi bu kriz belki de bir senedir süren pandemi sürecinde tavan yaptı. Devletimiz süreci gücü nispetince dizginlemeye çalıştı. Kapatılmış özel sektör çalışanlarına aldığı maaş kadar olmasa da yarısı kadar maaş vermiş olması, vergileri affetmenin veya ertelemenin devletin en büyük geliri olan vergi sistemini zayıflatması, küçük ve büyük kuruluşlara faizsiz ciddi destekler ile ulaşması devlete çok ciddi bir yük oluşturmuştur. Hepimizin etrafında maaş desteği alan, vergi muafından faydalanan, pandemiden dolayı okuluna, işine gitmeyip tam maaşını alan işçi, memur veya esnaf vardır. 4 milyon insana işsizlik maaşı verildi, ciddi sağlık hizmetleri verildi ve dehşet paralar sonucu hazine boşaldı. Benim dönemimde ekonomi iyiydi diyen Ali Babacan’a kendisinin döneminde pandeminin olmadığını anlatmak lazım. Halkımıza da durum kalem kalem anlatılmalıdır.

Mütedeyyin insanların başa getirdiği siyasal İslam’ın yıkılmaması için ne yapmalıdır?

SADAKAT ÇAĞRISI

Yahudilerin hazreti Musa’ya “sen git Rabbinle beraber düşmanlarımız ile savaş” dedikleri gibi suçu birilerine atıp geriye çekilip bunlar böyledir dememek lazımdır. Düzeltilmesi gereken meselelerde mücadele etmek, hak olduğuna inandığımız konularda emri bil maruf yapmak, nasihat etmek ve dua etmek gerekir. Yoksa geçmiş dönemde yaşadığımız zulümlerin belki de daha ağırını çocuklarımız yaşayacaktır. Zor günler geçirdik, ciddi bedeller ödeyerek geldik bu günlere, unutulmamalıdır.

LİYAKAT Mİ SADAKAT Mİ?

Bir işyeriniz var diyelim, işin başına müdür olarak işi çok iyi bilen birini mi geçirirsiniz yoksa işi biraz bilen ama size sadakat gösterecek güvendiğiniz kişiyi mi geçirirsiniz? Bu soru önemli bir sorudur. Cumhur İttifakı işi liyakatten daha çok sadakate teslim etti, belki de doğru olan bu idi, sadık ve samimi dava adamları işin başında olmalı idi.

Cumhur İttifakının kahir ekseriyetini oluşturan fakir halk markette gördüğü fiyat artışına ve ezilmesine rağmen meselesine ve inancına sadakat ile sahip çıktı, ekmeğini böldü, hizmet gelse de gelmese de haline şükredip davasına olan sadakatini ispatladı. Yoksa iki kişi evine gitti ve birkaç şey vaat edildi diye oyunu satmadı, o davasına sadık bir insandı. Para ile iştigal eden insanlar ekonomik süreçten daha fazla kaygılandıkları için son zamanlarda hükümete seslerini yükseltmişlerdir ki meselelerinde haklılık payları da vardır. Ama bu insanlara ülkenin içerisindeki bulunduğu durum yeterince anlatılamamıştır.

Bu dönemde belirli makamlara gelmiş amir, müdür olmuş kişiler farkında mısınız acaba? Sizler liyakatinizden daha çok sadakatiniz için geldiniz. Ve bu sadakatinizi ispatlamak zorundasınız. Hükümet politikalarını halka doğru düzgün anlatmak gerekmektedir. Medyada şahsi reklamını değil hükümetin politikasını anlatmak, fedakârlık ve sadakat göstermek gerekir.

Siz siz olduğunuz için o makama falan gelmediniz. Makamdan inince kim olduğunuzu etrafınızda kalanlardan rahatça görebilirsiniz. Siz bir dava adamısınız, sizden daha önemli olan davanızdır. O halde kendi reklamınızı değil davanızın uzun soluklu politikasını anlatmak zorundasınız.

İhale kendisine verilen müteahhit, fabrikatör veya üretici kardeşim! Madem liyakatinden dolayı değil de sadakatten dolayı o işe layık görüldün o halde lütfen sadakatini göster. Yapman gereken işi en iyi şekilde yap, ibadet aşkı ile yap, elde ettiğin kardan feragat et, bunu fırsata çevirip kamunun malıyla cebini doldurmaya çalışma,

Sen hesabın ve ateşin var olduğunu daha iyi bildiğin için,

Sen samimi insan olduğun için,

Sen dava adamı olduğun için,

Sen paraya tamah etmediğin için,

Sen Allah’tan daha çok korkarsın denildiği için bu iş sana verildi.

Unutma yaptığın iş sadece sana mal olmayacak. Devletine, ülkene, toprağına, bayrağına ve inancına mal olacak. Yaptığın hizmetin ileride kendi evlatlarına kalacağını bil. Bu işe sadık bir insan olduğun için seçildiğini ispatla, bu günler sadakat günleridir.

Sayın müdürüm o makama gelmek için ne çabalar gösterdin, aralara kimleri soktun sen de biraz yıpran, çabala! Madem sana güvenildi o zaman sadakat farkını lütfen ortaya koy, daha fazla mesai yap, daha çok çalış ve sadakatini ispatla.

Cumhur İttifakı başta yakaladığı samimiyet ve güven rüzgârını kaybetmeye başladı. Bunun en temel meselesi sadakat için seçilen insanların sadakat sınavında yolda kalmalarıdır. Bu bizim için en büyük vebaldir. Bu yazı bir sadakat çağrısıdır.

Mütedeyyin insanlar siyasal kaleyi de kaybederler ise bedeli hepimiz ve çocuklarımız için çok ağır olur.

 Şahsi menfaatlerimiz zarar gördü diye okçular tepesini terk edenlerden olmayacağız. Buralara gelmek için çok bedeller ödendi. Hatalarımız olabilir ancak mesele hatalarımızı anlayıp onları düzeltmek, ayrıştırıcı olmamak, muhalefet olanlara hemen vatan haini veya fetöcü etiketi vurmamak, dinlemeyi ve sabretmeyi bilmek, geniş gönüllü olmak ve derviş olup bu konuda Allah’tan yardım dilemektir. Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah da onlar hakkındaki hükmünü değiştirmeyecektir.

 Ya ıslah oluruz, güzel hizmetler yapar toplum olarak kaynaşırız ya da zillete razı yaşarız. Unutmayalım mütedeyyin insanlar yenildi diye asla Allah yenilmiş olmaz.