Açıklamada; "Aşı konusunda çalışmalar sürerken ne yazık ki bu süreç pek çok dezenformasyonu, bilimsel temeli olmayan söylentileri de beraberinde getirmiş durumda. Öncelikle ölümcül bir pandemi ile karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha hatırlatıyor; sadece bilime ve bilim insanlarına itibar edilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. Bu açıdan aşağıdaki açıklamaları yapmayı gerekli gördük:

Aşı çalışmalarında gelişmeler

Bugüne kadar tüm dünyada 72 milyona yakın insan COVID-19 virüsüne yakalandı. 1.643.339 kişiyi de kaybetmiş durumdayız (18.12.2020 itibariyle). İnsanlar korku ve endişeyle bu sürecin sona ermesini bekliyor. Ancak bir gün gözümüzü açtığımızda COVID 19 geçmiş olmayacak. Bu büyük felaket, ancak aşıyla ve ilaçla durdurulabilir. Bu nedenle tüm dünya COVID-19’dan korunma ve tedaviye odaklanmış durumda; şu anda 11 aşı, Faz III uygulamasını tamamlamak üzere; yani çok sayıda insanda bu aşıların etkinliği ve güvenilirliği araştırılmaktadır. Her ülke kendi kendine aşı geliştirmiyor. Aşı geliştirme süreçleri, dünyanın neresinde olursa olsun Dünya Sağlık Örgütü tarafından yakından izleniyor. Aşıyla ilgili bildirilen yan etkiler de yine Dünya Sağlık Örgütü’nün bağımsız bilim insanlarınca oluşturulmuş bir komitede değerlendiriliyor. Çeşitli ülkelerde aşı uygulamaları da başladı. Örneğin İngiltere, son bir haftadır tarihinin en yoğun aşı kampanyasını yürütüyor.

Aşı zararlı olabilir mi?

COVID-19 aşıları ile ilgili en çok kafa karıştıran konu, aşılar “Acil Durum Kullanımı” prosedürlerine göre yapılmaya başlanacağı söylendiği için yaşanan kitlesel güvensizlik hissi oldu. Nitekim İngiltere acil durum protokolü uygulayarak aşı kampanyasına başladı. Amerika bir aşıya acil durum kullanım izni verdi, diğer bir aşıyı da değerlendiriyor. Avrupa’da pek çok ülke de benzer bir yolu izleyecek.

Acil Kullanım Onayı ilk kez yapılan bir uygulama değil. Halk sağlığı acil durumları karşısında 1960’lardan beri uygulanıyor. Onay mekanizmaları uzun sürebildiği için bu sistem daha fazla can kaybı yaşamamak için devreye sokuluyor ve her ilaç ya da aşı için bu onay verilmiyor. Aşının hastalığı önlemede sonuç alıcı olduğuna dair güçlü kanıtlar olması gerekiyor.

COVID 19 aşılarının bilinen yan etkileri

Aşılama güvenlidir ve aşıların yan etkileri genellikle minör (basit, küçük) ve geçicidir. Kolda yanma veya hafif ateş hissedebilirsiniz. Daha ciddi yan etkiler de olasıdır ancak bunlar son derece nadir görülürler.

Hatırda tutmamız gereken ise şudur: Bir kişinin bir hastalıktan ya da COVID 19 enfeksiyonundan ciddi şekilde zarar görme olasılığı, COVID 19 aşısından zarar görme olasılığından çok daha fazladır.

Aşı karşıtlığı halk sağlığına zarar verir

Aşı yolu ile bağışıklama, hastalıkların önlenmesi ve ölüm oranlarının düşürülmesi noktasında çok değerlidir. Kolay ve maliyet etkin olması ise toplum sağlığı açısından değerini artırmaktadır. Bugün kullandığımız pek çok aşı onlarca yıldır milyonlarca insanda kullanılmış ve test edilmiştir. Yeni aşılar için, tüm ilaçlarda olduğu gibi, her aşının bir ülkede uygulanmadan önce kapsamlı ve titiz testlerden geçmesi gerekir. Kullanıldıktan sonra, onları alan insanlar için güvenli olduklarından emin olmak için sürekli olarak izlenmeleri gerekir.

Tıbbi ve güvenilir ürünler olan aşılar; yalnızca aşılanmış bireyi değil, aynı zamanda aşılanmamış bireyleri ve dolayısıyla toplumu da korumaktadır. Aşılar, milyonlarca insanın yaşamına sağlıklı olarak devam etmesini sağlamaktadır. COVID-19 pandemisinin gidişatı göz önüne alınırsa aşı karşıtlığı COVID-19 salgınının yıllarca sürmesi ve milyonlarca cana mâl olması anlamına gelmektedir. Böylesi bir salgında aşı yaptırmamak başkasının canına kast etmek manasına gelmektedir.

Dezenformasyonun karşısında bilime güvenmeliyiz

Türkiye'ye Çin’den gelecek COVID-19 aşısı için geri sayım sürüyor, söz konusu aşının aralık sonu itibariyle Türkiye’ye gelmesi öngörülüyor. Aşılamanın yüksek riskli gruptan başlayarak etap etap uygulanacağı biliniyor. Bir yandan da sağlık kuruluşları aşı uygulaması ile ilgili hazırlıklarına devam ediyor. Bir aşının ülkemizde uygulanabilmesi için öncelikli olarak Sağlık Bakanlığımızdan onay alması gerekmektedir. Sağlık Bakanlığının aşı ile ilgili biriminde, aşının daha önce uygulandığı kişilere ait klinik verilerin ilgili komisyonlarca değerlendirilmesi, aşı için gerekli laboratuvar araştırmaların eş zamanlı olarak sürdürülmesi, elde edilen sonuçların aşıyı geliştirmiş ülke sonuçları ile karşılaştırılması ve onaylanması aşamaları gerçekleştirildikten sonra ruhsatlandırılarak kullanıma sunulması söz konusudur.

Bilindiği gibi aşılar, hastalık yapıcı organizmaya ait protein yapıların vücut tarafından tanınması ve immünizasyonun başlatılması için, o organizmanın zayıflatılmış ya da öldürülmüş hallerinin (inaktif) enjekte edilebilen formüllerdir. Geleneksel (konvansiyonel) aşı üretimi, virüsün çok miktarda üretilmesi, daha sonra inaktif hale getirilmesi (hastalık yapıcı özelliğinin ortadan kaldırılması) ve enjekte edilebilir farmasötik forma sokulması aşamalarını içerir. Böylelikle vücuda uygulanan inaktif virüse karşı immün yanıt oluşturulur ve daha sonrasında karşılaşılacak hastalık yapıcı organizmaya karşı immün yanıtın daha çabuk ve etkili olarak gelişmesi amaçlanır. mRNA aşı prosedürü ise, hastalık yapıcı organizmaya ait proteinleri üreten genetik materyalin vücuda uygulanması ve vücut hücreleri içerisinde bu proteinlerin üretilmesi, üretilen bu proteinlere karşı immün yanıt oluşturulması aşamalarını içerir. Sonuç olarak, her iki yöntemde de amaç hastalık yapıcı organizmaya ait yapıların vücut tarafından tanınması ve bunlara karşı savaş başlatmasıdır. Çin’den gelecek aşı, konvansiyonel aşılar sınıfındadır. Yani, daha önce kullanımda olan aşıların üretim proseslerini içermektedir ve bu aşının güvenliği yüzlerce insanın katıldığı Faz 2 çalışmalarında kanıtlanmıştır. Bu sonuç, kısa vadede ağır bir yan etkisinin olmayacağı anlamına gelmektedir. Faz 3 çalışmaları ise Endonezya, Brezilya ve Türkiye'de sürmektedir. Bir başka deyişle, aşının güvenliğinin sağlaması yapılmış durumdadır, ancak koruyucu olup olmadığını önümüzdeki süreç gösterecek. Bunun yanı sıra toplumda koruyucu kalkan sağlanması için toplumun çok büyük bir kısmının aşılanması gerekiyor. Bu durum aşılama başlasa dahi tedbirlere devam edilmesi gerektiği anlamına geliyor. Aşının etkililiği ve güvenliği iki ayrı değerlendirme gerektirir. Bu aşıyı yaptırdığımızda bize bir şey olmayacak, bunu çalışmalar gösterdi. Ancak COVID-19’dan tam olarak koruyup korumayacağını henüz bilmiyoruz. Diğer yandan salgından korunmak için toplumun çok büyük bir çoğunluğunun aşıyı olması gerekiyor. O nedenle, sağlık çalışanları ve riskli hastalarımızdan başlayarak, aşımızı olacağız ve belirli bir süre geçene kadar da maske – mesafe – hijyen önlemleriyle yaşamaya devam edeceğiz. Pandemi dolayısıyla sağlık sistemi ile ilgili çok büyük bir yükle karşı karşıyayız. Sağlık sisteminin kapasitesi farklı açılardan aşılmış durumda ve her gün artan vaka sayılarına, pek çok insanın yaşamını kaybetmesine şahitlik etmekteyiz. Bu denli kısa sürede aşı çalışmalarının başarıya ulaşması ise bilimin hurafeler karşısında, bilim insanlarının COVID-19 karşısında zafer kazanmak üzere olduğunun göstergesi. Zaferin nihayete ermesinin önündeki temel nedenlerden birisi aşı karşıtlığı. Bu gerçek asla unutulmamalı, aşı konusunda sağlık erki, bilimsel otoriteler, sağlık meslek örgütleri, uzmanlar dışında kimseye itibar edilmemeli; aşılama konusunda temel politika ise aşıyı olabildiğince yaygın, ücretsiz şekilde uygulayarak salgının önüne geçmek olmalıdır." ifadelerine yer verildi.