Nevşehir Ülkü Ocakları İl Başkanı Yahya Leblebici, 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla bir açıklama yayınladı. Leblebici,  10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle, bir kere daha Dünya Türklüğünün ve mazlumlarının içinde bulundukları ahvâli idrak edip hatırlatmak istediklerini belirterek,

?İnsan hakları, en yalın ifadesiyle, insanın doğuştan iktisap ettiği ve insan olma vasfının doğal sonucu olarak haiz olduğu haklardır. İnsan hakları, bir statüye veya aidiyete bağlı olmadığı gibi, herhangi bir makamın onayına ya da herhangi bir kimsenin bahşetmesine de bağlı değildir.

İnsan hakları, yaşama hakkından başlayarak sağlıklı beslenme ve konut hakkından, barış içinde yaşam hakkına uzanan geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır? dedi.


Leblebici açıklamasında şu ifadelere yer verdi; ?Üzülerek ifade etmek gerekir ki, içinde bulunduğumuz an itibariyle, insan hakları kavramının içi boşaltılmış, işlevselliği yok edilmiştir.

Başta Türk ve İslam Dünyası olmak üzere Dünya?nın muhtelif yerlerinde, birinci nesil insan hakları olarak tasnif edilmiş hukuk önünde eşitlik, işkence yasağı ve yaşama hakkı gibi en temel haklar dahi hiçe sayılmaktadır.


Çin işgali altındaki 35 milyon Türk?ün yaşadığı Doğu Türkistan, bugün insan hakları ihlallerinin en belirgin yaşandığı coğrafyalardan biridir. Masum insanların herhangi bir adil yargılanmaya tabi olmaksızın idam edilerek yaşam haklarının ellerinden alındığı, insanların inançlarının gereği olan en sade ibadetlerinin bile yasaklandığı, barışçıl gösterilerin dahi şiddet yolu ile bastırılmaya çalışıldığı Doğu Türkistan, Dünya?nın insan hakları sicilinin en bariz yüz karalarından biri olarak karşımızdadır.


Daha 22 yıl önce, 613 Azerbaycan Türk?ünün modern dünyanın gözü önünde katledildiği Hocalı Soykırımı hafızalarımızda tazeliğini korurken, Karabağ?daki Ermeni işgali de halen devam etmektedir. Benzer şekilde Güney Azerbaycan?da da, Türk dili esaret altına alınmış;

kadim Türk topraklarında Türkler kendi kültürlerini yaşayamaz ve yaşatamaz hâle gelmiştir. Türk yurdunda Batı Trakya?da Türk kimliğinin inkârı devam etmekte, eğitim ve inanç özgürlüğü konusundaki ayrımcı ve asimilasyoncu politikalar ve vatandaşlıktan çıkarma gibi uygulamalarla Batı Trakya Türklüğü?nün hakları ihlal edilmektedir.


Bugün Irak ve Suriye sınırları içinde yer alan Türkmeneli ise, en hazin manzaraların müşahede edildiği Türk coğrafyaları olarak karşımızda durmaktadır. Türkmenler, evlerinden ve topraklarından koparılmış, aileleri dağıtılmış, açlıkla cebelleş bir hâlde can derdine düşmüşlerdir.

Aşağılayıcı muamelelere maruz kalan soydaşlarımız, terör ve başıbozuk çetelerinin insafına terk edilmiş vaziyette, katledilme korkusuyla yaşamaktadırlar. Hayatları tehdit altındaki soydaşlarımızın acı feryadı, maalesef yeterince işitilmemekte, devranın karmaşasında kaybolup gitmektedir.

Türk Dünyası?nda olduğu gibi, İslam dünyasında da evrensel insan hakları kaideleri hiçe sayılmakta, mazlum milletler her devrin ezileni olarak tarih sahnesinde gün doldurmaktadır. Bugün Filistin, Arakan darda, Afrika yüzyıllardır olduğu gibi açlığın ve ölümün pençesindedir.

Batılı milletler, temiz çevre hakkı, siyasal temsil gibi üçüncü nesil olarak tasnif edilen hakların mücadelesini verirken; mazlum milletler yaşama haklarını dahi dünya düzeni nezdinde tescil ettirememiştir.


İnsan hakları, günümüzde tüm insanlığın evrensel bir değerler sistemi olarak kabul edilmektedir. Ancak bir takım çevreler, insan hakları savunuculuğu kisvesi altında, Türk Milleti?ni hedef gözeten faaliyetlerini sürdürmekte, milli birliğimizi bozmaya, kardeşliğimizi yıkmaya çalışmaktadırlar.

Oysa insan hakları, sadece belirli bazı çevrelerin, siyasal hedeflerine ulaşmak için kullandıkları bir silah olarak kabul edilmemelidir.


Tarihin her devresinde hür yaşama iradesini ortaya koymuş bir milletin fertleri; Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre gibi evrensel bir insan sevgisini benimseyen ve bugünkü anlamıyla bilinmediği dönemlerde dahi ?insan hakları? kavramının özde ve öncü savunucuları olan şahsiyetlerin evlatları; tabutluklarda kalmış, tırnakları çekilmiş, 12 Eylül zindanlarında işkenceler görmüş, idam sehpalarına sürülmüş bir davanın neferleri olarak, Dünya Türklüğünün ve diğer mazlumların haklarını savunmaya devam edeceğiz.

Bu vesileyle tüm vicdan sahiplerini, zulme karşı saf tutmaya ve mazlumun yanında yer almaya davet ediyoruz.?
HABER: Alpaslan Körükcü