EDEBALİCE

 Yeni bir çağa giriyoruz. Bu çağ korona virüsle başlayıp korona virüsle sona erecek yepyeni bir çağ!...

Yeni çağın adı; “Sanal Evren Çağı!...” Ya da; “Robotlaşmış İnsanlar Çağı!...” da diyebiliriz.

Evrensel bir karamsarlığa, küresel bir trajediye doğru gidiyoruz.

İnsanlığın bilinçaltına korku, endişe, gelecek kaygısı yerleşmiş durumda. Yarının ne olacağını hesaplayamamanın tedirginliği!...

Korona virüsü nedeniyle hayatı kararan insanlar!...

Bir gün içinde yüzlerce, binlerce insan ölüyor, öldürülüyor. Öldürülüyor diyoruz çünkü;  virüsün laboratuvar ortamında geliştirildiği düşünülmektedir.

@ @ @

Bu konuda Amerika Çin’de ortaya çıktığı için Çin’i suçlamakta; Çin Wuham’a Amerika askerleri tarafından bilinçli olarak getirildiği iddiasındadır.

Her ne şekilde olursa olsun, eğer söylendiği gibi ise, durum vahim!...

@ @ @

Virüsün özellikle 65 yaş üstü insanları etkilemesi amacıyla üretildiği düşünülmektedir. Çünkü “küresel güçler” böyle istemektedir. 65 yaş üstü emekli, geleneklerine, inançlarına bağlı insanlardan oluşmaktadır. Oysa “küresel güçler”; “yeni bir dünya düzeni” istemektedirler; “aynı şekilde düşünen hatta düşünemeyen, aynı insanlara hizmet eden, tek bir merkezden yönetilen; aynı inancı paylaşan mankurtlaşmış insanlar!...

Bu durum MÖ’ki yıllarda Kapadokya’da Helenleşme döneminde de yaşanmıştır. Bütün dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek tip insan yetiştirme anlayışı…

Dinler arası diyalog misali!...

Peki bu gerçekleşebilir mi?!...

Bence hayır!..

@ @ @

Başka dinlerde belki olabilir. İsevilikle Musevilik hatta felsefi dinler arasında, bugün olduğu gibi… Hristiyanlarla Yahudiler diğer kabile dinlerdekileri de yanlarına alarak aynı amaç için çalışmıyorlar mı? Hâşâ “Tanrıyı kıyamete zorlamıyorlar mı?” Söz birliği etmişçesine “Müslüman katliamı” yapmıyorlar mı?

Birkaç gün önce Beyrut Limanı’nda büyük bir bomba infilak etti. Zaten ekonomik sıkıntı içinde olan bu insanlara kim yardım edecek dersiniz?!...

Suudi Arabistan mı?

Diğer Müslüman devletler mi?

Her halde yine Türkiye Cumhuriyeti!...

@ @ @

Allah’ın hikmetine bakın ki; bu virüs “zengin fakir ayırımı yapmaksınız” herkesi götürüyor.

@ @ @

NASIL BİR DÜNYA?

“Zamanımız; göreceli ahlakın, göreceli insan haklarının, göreceli adaletin, göreceli demokrasinin utanç verici uygulamalarıyla dolu.” diyen hocam Hüseyin Özbay Prof. Dr. – halen Kapadokya Üniversitesi’nde ders vermektedir- “Küresel güçleri” bakın nasıl eleştiriyor: “Kendilerini sahip oldukları emperyal güçle hak sahibi gören ülkelerin insanları çok kıymetli. İleri ülkeler geri ülkeler ayrımı, ne yazık ki kökünde Hıristiyan ve Müslüman ülkeler karşıtlığını gösteriyor. Bir günde yüzlerce insan ölsün, vicdansızların umurlarında değil.”

“ Kamboçya’da ölüm tarlaları imal eden Pol Pot(Saloth Sar) Fransa’da, Paris’te yetişti. Doğuştan üstün ırk teorisi (rasisizm)nin sahibi Fransız Gobino. Darwin dünyadaki dengeyi “ doğal ayıklama” (Yani hayatın dengesi, güçlülerin zayıfları yemesiyle sağlanır)da gördü. Sonra Avrupa vicdanı “Büyük balık küçük balığı yutar.” dedi. Ünlü Alman filozofu Hegel, savaşın gelişmeye sebep olduğunu savundu. Hegel, savaşın olumsuz gösterilmesine karşı çıktı. Ona göre savaş sadece bir çözüm aracı değil, insanlığın yenilenmesi, bir bakıma “kan temizliği” ve ilerlemenin, gelişmenin tetikleyicisidir. Hitler böyle bir felsefi alt yapıdan geldi. Ünlü Alman filozofu Heidegger bu tiranın yanında durdu. Fransızların güya varoluşçu entelektüel yazarı J. P. Sartre "iyi amaçlı öldürme- kötü amaçlı öldürme" ayrımı yaratarak insanlığın en büyük katillerinden biri olan ve maalesef bizim ülkemizde de tapanlarının bulunduğu Stalin şerefsizinin yanında yer aldı.”

“Niçe’nin -öldürdüğü Tanrı’nın yerine koyduğu -“ Süpermen” kimdi? Hitler’e göre Alman’dı. “Deutchland Über Alles” demesi de bundan. Onarıcı kültüre karşı derinlerden yıkıcı, yok edici bir kültür, süpermenlik  iddiası ile  “doğal ayıklama”ya gitti. Vicdansız Avrupa kültürü, “zalim- mazlum” paradoksunu bütün insanlığın aleyhinde kullanmak üzere kördüğüm bir çelişkiye taşıdı. Bu paradoks, “ İleride zalime dönüştürmek üzere mazlum yaratma” vicdansızlığıdır. Süpermenlerin elinde ileride zalime dönüşecek olan mazlum İsrailoğulları-Yahudilerdir. Bugün İsrailoğullarının dünyanın gözünün içine baka baka “armagedon zaferi”ne hazırlanmaları ve kendilerini yaradıştan üstün görmeleri , “mazlumdan yaratılan zalim”i göstermez mi? Zaten “armagedon” da mağlup Yahudi’lerin günün birinde bütün insanlığı yerle bir edecekleri” kutsal bir galibiyet öngörüsü ya da mitolojik yemin” değil midir?”

@ @ @

Gelecekte bizleri nasıl bir dünya beklemektedir?

Aslında bunun provasını virüsten önce de yapmıştık, bazı iş kollarında, eve iş getirerek, sanal âlemde. Şimdi bu iş daha da yaygınlaştı. Yaklaşık 5 aydır okullar kapalı. “eba” üzeninden sınıf ortamı oluşturuldu. Öğretmen dersini anlattı. Öğrenciler ile tartışma ortamı içerisinde dersini işledi, sanki sınıf ortamındaymış gibi!.. Şimdi ise yeni dönemde nasıl bir eğitim ortamı oluşacak, belli değil!... Virüsün seyrine göre Milli Eğitim Bakanlığı bir hal çaresi bulacak sanırım.

Bağımsız mahkemelerde şimdilik avukatlara duruşma salonuna uzaktan bağlanabilmenin yolları açıldı. Başka bir şehirdeki duruşmaya binlerce km yol gitmeden savunma yapabilecekler. Böylece avukatlar hem daha çok iş yapabilecekler hem de avukatlık ücreti düşecek.

 Birçok iş kolunda belki de yönetim  “sanal âlemde”  toplanarak görüşme yapacak. Mühendisler “sanal âlemde” proje çizecekler. Doktorlar hastaneye gelmeden asistanları yardımıyla  “sanal âlemde” teşhis koyacaklar. Dr. Debacky gibi dünyanın bir ucundan operasyon yapabilecekler.

 Kısacası “Sanal Aletlerin” çalıştığı, ürettiği; hissiz, duygusuz, iletişimsiz, inançsız ya da küresel güçlerin istediği şekilde inanan insan tipindeki “sanal âleme” doğru geçiyoruz.

[email protected]