Miting meydanlarında Liderlerin ilham veren istikbal söylemleri, coşkulu kalabalıkların alkış sesleriyle mavi göğün sınırsız boşluğunda gri bulutlara doğru yükselmekte.

Umudun beslediği sevgi duyusuyla, daha yaşanılır bir ülke, çevre, şehir ve dünya ideali için Liderin, etrafında kenetlenen halk yığınları. Kelebeklerin, Ateşböceklerinin ışığın etrafında öbekleşmesi gibi. Meydanlar da her sınıftan halk yığınları kenetlenip, fikir birliği, Ülküdaşlığı yapmakta.

Bu durum insanların siyasetten, siyasetçiden, politika ve politikacıdan umut kesmediğini, onların toplum, halk için bir şeyler yapabileceklerine inandığı için.

Ne var ki...

Günümüz de yaşadığımız dünya da, bu olası gözükmüyor. Sadece Türkiye’de de değil. Dünyanın pek çok demokratik toplumunun geliştiği ülkelerde de. Globalleşmenin getirdiği yüksek anafor kapital sermayenin önünde siyasetçi, tek başına toplum, halk yararlılığına yönelik güç gösterip kapital Kartellerin dirençlerini kırması beklenmemeli. Ne globalleşme ve ne de kapitalizm karşıtı olamayız.

Globalleşme eskiyen, kirlenen kaynakları her geçen gün tükenen dünyanın yeni yüzü, değeri. Kapitalizm ise, ömrünü tamamlamaya yüz tutmuş materyalist düşüncenin ölçüsüz, denetimsiz ve hiç bir değer tanımayan güç diasporası.

Aslında sosyolojik iklim de ifade edilemeyecek kadar çok kavram, kültür anele var. İster yararlı, geniş halk kitlelerinin değer atfettiği varlık, eylem inanış olsun, isterse kısıtlı dar yaşam alanları edinmiş marjinal ya da eskimeye yüz tutmuş değerler olsun.

Ne var ki seçicilik gibi bir lüksümüz yok olamaz da. Bir kısmını yaşatalım istemediğimizi yok edelim gibi düşünemeyiz.

Şunu yapabiliriz; denge oluşturabilir, rekabet gücünü sınırlanabilir ya da tek yönlü gelişimini engelleyebiliriz. Eğer tek yanlı çıkar Pazar söz konusu olacaksa vergilendirmesini o oranda artırabilir, kamu yararlılığına dönüştürebiliriz.

Bugün yaşadığımız büyük kentlerin kent merkezleri ölçüsüz, sayısız ve denetimsiz AVM’ler ile donatılmakta. Kimi kentler de şehrin merkezinde kaldırımın sıfır noktasına kadar kendine alan açmak isteyen bir AVM sektörüyle karşı karşıyayız.

Diğer yan da, gıda kartelleri perakendecilik sektöründe, yüzlerce zincir mağaza İle sektördeki, pazarlarını genişletmek istemektedirler. Bütün kentleri Ahtapotun kolları gibi sarmaktalar. Bir mahalle de elli’ye yakın zincir mağaza koleksiyonunun oluştuğu, gözümüzden kaçmıyor.

İyi de bu durumun karşı yakasın da halk var, o kentin milyonlarca insanı ve tek yönlü gelişen kent ekonomisi var. Bu durum orta gelirliyi yok ediyor. Yok olan orta gelirin yerini fakirlik, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çeken kent insanı alıyor.

Global sermaye şartları zorlayarak haklı olarak alanını, pazarını genişlemek istiyor.

Bu durum sadece AVM yönlü ya da gıda sektörün de değil yaşamsal ihtiyaçların karşılandığı pek çok alan da yaşanılmakta.

Almanya’da Uber Taksici esnafını zorlamakta. İstanbul’da Uber yine Taksi esnafının iktisadi anlamda pazar payını daraltmak istemekte. Ve benzeri bir çok sektör var ve her geçen gün bu pek çok sektör, kendi pazarıyla ilgili rekabet sıkıntısıyla karşı karşıya.

Perakende sektöründeki bu riskli durum Uluslararası ticaret pazarında da yaşanılmakta. Çin’in Huawei şirketi şu günlerde ABD İle başı dert de. İşin bu yönlü uluslararası yönü de ticaret savaşları olarak tanımlanmakta. Eleştirel yaklaşım, yakınma gündelik yaşamın değişmez iletişim lisanı. Ancak çözüm üretmek, uygulanabilir strateji geliştirmek bu yönlü STK “ Sivil toplum örgütü” örgütleri oluşturmak yaşadığımız toplumun kaçınılmaz asgari zorunluluğu.

Çünkü tek başına siyasetçinin bu globalleşmenin getirdiği anafor İle mücadele etmesi ve başarılı olmasını bekleyemeyiz. Buradan sonra siyaset, politika dünyanın pek çok ülkesinde globalleşme karşısında Fay kırılması yaşamakta.

İşin bir başka yönü de. Kamu artık ticaret yapmıyor. Yapamıyor.

Antalya’da yeni Konyaaltı sahil plajında yenileme, çevre düzenlemesi yapıldı. Çok da güzel oldu. Haklı olarak Antalya Belediyesi bu projeyi kendi inşaat şirketi ANTEPE’ye yaptırmış. Proje bitti açılışı yapıldı. Belediye burasını ALKOÇLAR Şirketine kiralamış.

Geçen gün sahilde yürüyüş yaparken aaa baktım ki ne görsem!!

Tamamlanmış projeye ilave olarak çimlerin üzerine çelik konveksiyondan yeni Cafeler yapılmakta. Bu ne demek? İlerleyen zaman da Konyaaltı sahili bütün görselliğini yitirecek, keşmekeşleşecek. Gecekondulaşacak.

Siyaset, politikanın Fay hattı globalleşme, karşısında kırılıyor demek.

Bunları gevezelik olsun diye yazmıyorum. Konyaaltı plajı, Şehir içinde olan dünyanın en güzel plajlarından birisi. Ve burası halkın, bizim mülkümüz, mülkiyet hakkımız var.

Konuyla ilgili bir kaç yeri aradım. Sorgulamaya çalıştım. Netice alacağıma inanıyorum.

Şuraya varmak istiyorum. Bu neden böyle oluyor? Devlet niye bakmıyor? Gibi sorulara bizim insanımız, şöyle cevap verir. Her insanın başına bir Polis mi verelim..

İşte o polis sensin. Eğer vatanımı, bayrağımı çok seviyorum diyorsan.

Sorumluluk al, çevreni temiz tut. Yakınmak yerine sorgula, ilgilen. Olumsuzluklara karşı şiddete kesinlikle kapı aralamaksızın hukukun, yurttaşa sağladığı ölçüler içinde kabullenemediğin eylemleri, dile getir. İlgili kurumlar üzerinde iletişime geç. Boş verme. Artık, bu durum yaşadığımız çağın zorunluluğu. Bunu böyle değerlendirmek gerek...