Taşğın gündeme dair yaptığı açıklamada ?İslam barış ve kardeşlik dinidir. İslam adına işlenen hiçbir cinayetin, hele hele savunmasız ve sivil insanlara kast eden caniliğin hoş görülmesi düşünülemeyecektir.

Müslümanların ismini kötüleyen ve karalayan teröristler lanetlenmelidir.
Ancak Fransa?daki suikast zinciri ne kadar lanetlenmeyi hak ediyorsa, Türk ve İslam alemini içine alan ve her gün yaşanan katliam girdabı bir o kadar lanetlenmeyi ve öfkeyi hak etmektedir. Şayet küresel barış ve düzenin temin edilmesi bağlamında bir endişe taşınıyorsa, evvela herkes ve her ülke sorumluluğunu, nerede durduğunu gözden geçirmelidir.

Ankara?n
ın güvenliği Paris?in güvenliğiyle; Bağdat?ın, Şam?ın, Kahire?nin, Sana?nın, Riyad?ın, Kabil?in ve Bosna?nın istikrarı Londra, Berlin, Madrid, Washington ve Brükselle bir görülmediği müddetçe insanlığın kaderi yine karışıklık ve kaos olmaktan kurtulamayacaktır. Bugün mizah dergisini basan katiller, yarın bir başka yerde öldürmeye devam edeceklerdir. Bize göre, tarihsel nitelikli ve kapanmamış hesaplar nedeniyle, dünyanın bir bölgesindeki terörist faaliyetleri hoşgörüyle izlemek, hatta el altından bu faaliyetlere destek vermek ateşle oynamanın diğer tanımıdır.

Teröre ve bölücü dinamiklere karşı; milletler ve devletler arasında sağduyulu ve istikrarlı bir işbirliği ağı oluşturulamadığı takdirde, bu nevi menfur saldırıların küresel bir virüs gibi her yeri vurması kaçınılmaz olacaktır. Ülkemizdeki kanlı saldırıları seyredenler hatta, teşvik ve tahrik eden ülkeler iyi bilmelidirler ki, terör sarmalı sizide saracaktır ve sardı. Nitekim Fransa?da da olan budur. Terörizmden çok çekmiş, binlerce vatan evladını hain saldırılar sonucunda toprağa vermiş milletimiz, hiç kuşkusuz bu konuda büyük bir hassasiyete sahiptir. Aynı duyarlılığı ve özeni başkalarından beklemesi en tabii hakkıdır.

Bilhassa Batı dünyasında bazı önyargılı odaklar, ne yazık ki İslam dini ile terörizmi aynı çerçeve içinde resmetmek için özel bir gayret göstermektedir. Herkes bilsin ki; İslam dininin özünü hoşgörü ve merhamet oluşturmaktadır. Müslümanın teröristi olmadığı gibi, teröriste de Müslüman denilemeyecektir. Her şeyden önce inançlarımız başkalarına saygıyı ve yaşama hakkını yüceltmeyi gerektirmektedir. Müslüman?ı teröristle yanyana getirmek, bu alanda İslamiyet?i zan altında bırakmak hiç kimsenin haddi değildir. ABD?de, 11 Eylül 2001 tarihinde kurgulanan senaryo şimdi Paris?de oynanıyor.

İslam dinini suç icat eden bir içeriğe sokmak bir defa ve öncelikle hala haçlı zihniyetinin işbaşında olduğunu göstermektedir. Ölümler, toplu cinayetler ne hazindir ki bugün dünyanın her yerindedir. Suçun, suçlunun, teröristin, katilin dini ve milliyeti yoktur. Bu nedenle, Fransa?da yaşanan son zamanlardaki olumsuz ve kötü nitelikli hadiseleri Müslümanların tümüne genelleştirmek yakışıksız ve yadırgatıcıdır. Türk milleti bunun acısını yıllarca çekmiştir. Kaldı ki bölücü teröristlere verilen destekten hep şikâyetçi olmuştur. İnsanımızın canına kast eden terör yıllarca Avrupa?da el üstünde tutulmuştur. PKK Cudi?de kan dökmüş, maalesef Paris?te ağırlanmıştır.

Diyarbak
ır?da kan kusmuş, Yüksekova?da nefret saçmış; ama gelin görün ki Avrupa?da gerilla, özgürlük savaşçıları ismiyle taltif edilmiş, hürmetle karşılanmıştır. Türk milletinin yaşadığı sorunlara yıllarca duyarsız kalınmıştır. Hatta eli silahlı çetenin mali imkânları güçlendirilmiş, insan ve lojistik ihtiyaçları değişik Avrupa ülkelerinden temin edilmiştir. Kerkük?te patlayan bombaların, Kaşgar?da alınan canların, İslam alemini gözyaşına boğan ağır ve kahredici kayıpların karşısında suskun kalanların ve sıra Fransa?ya gelince ayağa kalkanların bir vicdan muhasebesi yapması samimi dileğimizdir.

Dünya bilmelidir ki; vicdan, adalet ve insanlık dünyadan da büyüktür. Yaşamak sadece nefes almayla sınırlandırılamaz. Öğrenmek sadece kitaplara sığdırılamaz. İnsani vasıflar sadece laf ve beyanla sağlanamaz. Var oluşun bir bedeli, varım demenin ahlaki ve manevi sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk idraki bir canlıyı insan, bir insanı değerli yapar. Derisinin rengi, dilinin niteliği, doğduğu ve doyduğu yer neresi olursa olsun, insanı insan yapan hasletler erir ve emilirse kaos hakim olur İnsanlığın ortak hafızası kaybolur, insani kazanımlar yıkım ve yozlaşma kapanına sıkışırsa dünya nimetle değil ağır bir külfetle karşılaşır.

Böylece sahte yeryüzü cenneti aray
ışları kabusla sonlanır, barbarlık öne çıkar, barış ve beraberlik umutları uçurumdan aşağı düşer. Kanada?dan Somali?ye, Urumçi?den Moro Adaları kıyılarına, Asya steplerinden Avusturalya ormanlarına ve  Avrupa içlerine kadar insanlık kaybederse acı kazanır. İnsanım demenin manen gerek ve yeter şartları oluşmazsa geriye yalnızca insan suretinde gezen iki ayaklı bir canlı ve canavar kalır? diye konuştu. Haber: Erdal Kesici