Osman Aytekin

    Bir toplum nasıl ayakta kalır?

    Toplumu oluşturan bireylerdir. Bireyler ayakta kalmak için daima çaba içindedirler. Her ferdin uğraşı, mücadele yöntemleri farklıdır. Ne için çalıştıkları da. Büyük ve küçük hedeflerin yolu başarıya da başarısızlığa da mutlaka uğrar.

Anlayışlar varılacak yeri gösterir. Çok basit de olsa çalışmak gerekir. Ne için çalışmak? Orası da fikirlere, görüşlere kalmıştır. Kültüre önem verenler ile sıradan bir anlayışı hayatına hâkim kılmaya çalışanların hedefler noktasında yolları aynıdır; sonuca varmak, zirveye ulaşmak, emeline nail olmaktır.

       Gayeye matuf olarak hayal kurmak, fikirler geliştirmek ve gerçekleştirmek tutum belirlemekle, irade koymakla mümkündür. İnsandan insana farklı olsa da yapılmak istenilenlerin bir kısmını gerçekleştirebilir.  Her ferdin karşısına fırsatlar çıkar. Kimi küçük kimi de büyük. Zamanında belirlenmeyen tutum veya kararsızlık nedeniyle hayal edilen ve düşünülen fikirler gerçekleşmeyebilir. Zamanlama da fırsatların değerlendirilmesi veya kaçırılmasında önemli bir rol oynar.

      Çalışan, işine odaklanan, daima başarıyı düşünenler samimi olmalıdır. Yaptıkları işi dürüst ve temiz yapmalıdırlar. Yapacağı işe yüreğini koyan, halis düşünen ve uygulamaya çalışan yol alır ve sonuca da gider. Toplumumuzda her çalışan, iyi, güzel ve temiz olanlar maalesef bazı saiklere bağlı olarak hak ettikleri yere gelemiyor. Gelenler de var elbette ancak azınlıktalar.

      Batı toplumu kendi dışındaki başka milletlere, toplumlara ne kadar ikiyüzlü, çifte standartlı olsalar da başarılı olmak için çok çalışmaktadırlar. Doğunun insanlarında ise başarıya giden yolda “her yol mubah” anlayışının egemen olduğu görülüyor. Biz neden batılılar gibi kurallara uymuyoruz? Neden teknolojide vesair alanlarda geride kalıyoruz da ileri gidemiyoruz? Türünden sorularının cevabını aramalıyız. Bunu yapmıyoruz. Falan kişi öyle yapmış, yakınlarını işe yerleştirmiş… gibi sözleri sık sık duyarız. En ufak bir iş için araya bir kısım hatırlı insanları koyarız. Bunu da toplum olarak yaparız.

    Toplum olarak her işten anladığımız için de her şeyi biliriz. Bir söz vardır, “Cahil olmak ne güzel her şeyi biliyorsun.” Bilmediğimiz halde bilen birileriyle tartışırız. Ağzımız laf yaparsa tartışmadan da galip ayrılırız. Her şey hallolur! Elin adamı da lüzumsuz kısır tartışmalar yerine fikir geliştirir, üretime katkılar sunar. Yaptıkları yerinde, iyi örnek çalışmalarla kalite ürünlerine damgasını vurur. Biz ise o ürünlerin ya hilesini ya da benzerini yaparız.

    Değer görse de görmese de çalışan insanlarımız da vardır. Tebrik ve teşekkürü hak eder ancak bizler çalışanı takdir etmek yerine tehdit etmeyi kendimize bir hak telakki ederiz. Çünkü o kişiler bizim önümüze geçer!!!

     Zihinsel olarak iyi niyet besleyen, fikir üreten, geliştiren, ülkenin bilgide, tarımda, sanayi de ve insan kaynaklarını iyi kullanmada yetişkin ehil kimselere destek olunmalıdır.

     Gölge etmeden, ayak bağı olmadan, sıradan bir iş veya basit bir şeyde dahi birilerinin hakkına tecavüz etmeyen bireyler yetiştiremediğimiz sürece kalkınmamız, ileri seviyedeki milletleri geride bırakmamız çok zordur.

   Sevgiyi - saygıyı, büyüğü küçüğü, iyiyi – kötüyü, güzeli – çirkini görebilmeliyiz. Bizler zarafete, ince anlayışlara, yerinde davranışlara, güzel başarılara ve daha pek çok iyi haberlere hasret kalmayalım! Zira toplumu ayakta tutan terbiye, vicdan ahlak ve adalet duygusudur. Şahısların büyüklüğü de şanıyla şöhretiyle değil hizmetleriyle ölçülür. Hizmetleri sebebiyle şana erişebilir; en büyük payenin de Allah’tan olduğunu hatırımızdan çıkarmayalım.