Şayet “Ne savaşı ortada savaş mı var?” diye düşünüyorsanız,  başınızı kaldırıp dünyaya bakmanız yeterlidir. Sırplar evlerine silah yığarken Bosnalı komşuları onların ne yaptığını anlamlandıramıyor, akşama barbekü partisine davet ediyorlardı ta ki katliam başlayana kadar.

Ekonomik sıkıntıların arttığı bir dönemde Yunanistan’ı neden silahlandırıyorlar? Bakınız “Yunanistan neden silahlanıyor?” demedim, “Yunanistan’ı neden silahlandırıyorlar?” dedim. İsrail ile Yunanistan arasındaki 2.65 milyar dolarlık 22 yıllık en büyük savunma anlaşması bu ay imzalandı. Ve bu hazırlıkların hepsi hava sahasında yapılacak savaş içindir. Sevgili dostlar mesele biz Türk’üz, canımızı sıkmasınlar bir girelim Yunanistan’ı bir haftada alırız meselesi değil, savaşı onlar başlatır ama ağabeyleri devam ettirir. Yoksa batmış bir ekonomiye milyar dolarlık silahları hayırlarına göndermiyorlar. Şaka yapmıyorum ülke karışır ise bu duruma hazır mısınız? Bakınız İsrail’de nükleer silah geçirmeyen odası olmayan evlere yapı denetim tarafından ruhsat verilmiyor. Nükleer silah diye bir şey var ama daha bizde yok. Uçakla attığınız bir nükleer silah İstanbul halkını ortadan kaldırmaya yeter bir güce sahip.  Mesele ciddi.

Gelin biraz Dünya’yı dolaşalım. İlk önce Dünya üzerinde Dünya Medeniyeti denilen iki medeniyet vardır,  onları tanıyalım.

 1-İngiliz Medeniyeti

2-Yahudi Medeniyeti

Dünya bu iki medeniyetin çatışması ile devam eder. Ve bu iki medeniyet dünyaya hâkimdirler.            Ya Amerika derseniz, zaten Amerika’nın en büyük sorunu içindeki Yahudilerden kurtulma çabasıdır.    FED dediğimiz Amerikan Merkez Bankası sekiz Yahudi Bankasının ortak kuruluşudur. Paralar Yahudilerin elindedir. Teknoloji lideri “Silikon Vadisi” (vadideki orta ölçekli iki firmanın sermayesi Türkiye bütçesini geçmektedir.)  Yahudilerin elindedir. Siyaset lobileri ki komple Yahudilerdedir. (Fethullah Gülen “ İsrail’deki ölen çocuklara ağlıyorum” derken aslında kendine Amerika bileti almaya çalışıyordu.) Amerika’nın başkanlarına bakınız, birçoğu ya Yahudiler tarafından seçilmiş ya da Yahudi damatları olan liderlerdir. Medya zaten onlardadır. Akademi ve üniversiteler, sinema yine onların elindedir. Fetöcülerin çok şükür ki ülkemizde beceremediğini Yahudiler Amerika’da becerebilmiş ve paralel devleti kurmuştur. Ama sağlam kurmuştur.

 Yani beyaz Amerika’nın en büyük derdi Yahudi belasıdır. Yahudiler kendilerini korumak için CIA’yı kurmuşlardır. Beyaz Amerikalılar da kendilerini korumak için FBI‘ı kurmuşlardır. Hani ikiz kuleler olayı CIA ve FBI çatışması denildiğinde, birisini asker diğerini polis zannettiğimiz için bu bizlere mantıklı gelmiyordu. Hâlbuki savaş Amerika ekonomisini kim yönetecek sorusu idi? Hatta orada çalışan binlerce Yahudi için o gün işe gitmedikleri söylenmektedir. Amerikan ekonomisinin kalbi olan ikiz kulelerin yıkılması ile suçlu kesim Müslümanlar, karlı kesim Yahudiler olmuştur.

Nasıl ki biz Türkiye olarak güneydoğuda o bölgeye hükmetmesi için mobil karakollar yapıyor isek Yahudiler de Amerika üzerinden dünyanın her tarafına ulaşmak için mobil karakol ülkeler yapmaktadırlar. Yunanistan artık mobil karakol bir ülkedir.

Araplar Amerika’nın uşağıdır, derler. Bu cümle aslında doğrudur çünkü 1. Dünya savaşında yenilen Araplar ne yapacaklarını bilemez hale gelmişlerdir artık ülkeyi kime teslim edeceklerdir?  İngilizlere mi yoksa Amerikalılara mı? İngilizler işgal ettikleri ülkelere yerleşirler ama Amerikalılar ekonomik olarak sömürür, anlaşmalar yapar ve o ülkeyi kendi kahramanlarına teslim ederlerdi. İşgal edilmiş ülkeler kendilerini yüzyıl özgür zanneder ama vesayet altındadır. Araplar ülkeyi yapılan anlaşmalar ile 1936 da petrolden belirli bir oran karşılığında Amerikan mandasına teslim etmişlerdir.

Aslında biz Türkler de boğazlar gibi belirli imtiyazlardan sonra Amerikan mandasına (himayesine)  girmiştik ve içimizde, ordumuzun içerisinde bile Amerikan mandası doğru karardır diyenler olduğu gibi NATO ve İngiliz mandasına girmemiz gerekir diyen ve bunun için çabalayan kesimler de vardır. Ama olan oldu verilen imtiyazların günü bitmeye başladı ve Türkler baş kaldırdı. Cumhurbaşkanımız “Recep Tayyip Erdoğan ile artık Amerika’ya baş kaldırıp “Yok kardeşim siz bir medeniyet iseniz biz de bir medeniyetiz.” diye haykırdık. Türk-İslam medeniyeti 3. bir medeniyet olduğunu Cumhurbaşkanımız liderliğinde başlatılan bu hareket ile ilan etti. Tek Millet bir slogan olsun diye söylenmedi.

Tek Millet

Tek Devlet

Tek Bayrak

Tek Vatan…

Yani bu 3. Medeniyetin ilanıdır. Yoksa bu cümleler neden söylendi? Seçim sloganı mı zannediliyor. Ulusal alanda üzerimize gelinmesinin temel sebebi şu yaşadığımız Kurtuluş Savaşıdır. Bu zamanla daha da net anlaşılacaktır. Tabi Türkiye ne yazık ki ekonomik olarak sömürgeden tamamen kurtulamadığı için belki de Avrupa bizi ciddiye almıyor ve kendisi için tehdit görmüyor ya da planlar yapıyor olabilir.

Asıl sorun eski ve köklü bir medeniyet olmasına rağmen ortaya biz de bir medeniyetiz diye ilan etmediği halde, sadece ekonomik bir hamle olarak, dev gibi gümbür gümbür gelen ve hem Yahudi hem de İngilizleri tehdit eden en büyük güç Çin’dir.

Çin Afrika’yı ticari olarak ele geçirmeye başlayınca İngilizlere akan para suyunun yönü değişti. İngilizler Çinlilere, “Buralar benim sen git Rusya’yı al” dedi. Rusya kendisinin Çin’e bağışlandığını anlayınca denizlere gitmekten başka çaresi olmadığını, deniz kuvvetleri ile dünyayı tehdit edeceğini düşündüğünden deniz aramaya başladı. En yakın deniz Türkiye olmayacak ise Suriye idi. Aslında Suriye savaşı belki de Rusya’nın özgürlük savaşıdır.

Rusya boşuna mı silah yığıyor sizce, derdi nedir acaba? Bakın Rusya iyi teknolojim var diye duyuruyor. İstesek Ankara’yı vururuz diyordu yani 1500 km’lik bir mesafeden bahsediliyor.  Biz de “Yok canım 100-200 km atan füzeler tamam, hadi 1000 km olsun ama 1500-2000 km saçma” derken geçen senelerde hazar denizinden İşid’e atıyorum diye bir gemi ile 2000 km füze attı ve böyle bir teknolojimiz var haberiniz olsun dedi. Hatta şimdi saniyede dört km yol alan 8 bin km’lik menzili olan Bulava tipi balistik füzenin denemesini yapmaktadır. Denize çıkamasam bile masamdan sizi vururum, demektedir.

Yemeyelim içmeyelim ama nükleer olan veya olmayan silah sanayimizi güçlendirelim. Bir de ne zaman nükleer tesis kurulmaya kalksa ağaçlar gidiyor, ormanlar yok oluyor diye eylem yapanlar ülkenin geleceğine ihanet ettiğinin farkında değiller. Ermenistan 1977 de ilk nükleer santralini kurdu. Amerika’da 104 tane, dünyada 437 tane varken biz de yok. Yapılmaya kalkınca da birileri ağaçlar gidiyor diye bağırıyor. Geçen aylarda Kanada asıllı Centerra Gold şirketi Nevşehir’in Avanos ilçesinde altın çıkarma işlemi yapacaktı. Millet ağaçlar gidiyor diye veryansın etti. Ülkenin durumundan haberi yok, dünya ekonomisinden haberi yok büyük menfaat küçük zarar ve zararın telafisine vakıf değil, ne yaptıklarını kendileri de bilmiyorlar. Firma çekildi. Hadi orman dediğiniz 200 ağacı sulayın.

Bazen güçlü olan ahmak da olabilir. Amerika bugünlerde işte bunu fark etti. Karşısında 1 Milyar 440 Milyon nüfuslu ve 300 milyon ordulu bir devlet var. (Savaşta üç merminin birisi bir kişiyi öldürse bu kadar Çin askerini öldürmek için 1 Milyar adet mermi gereklidir. Bu sayıda mermiyi üretecek ne zamanımız ne de bu kadar paramız var.)

Çin tehlike olarak geliyor. Geçen ay Amerika başkanı J. Biden “Afganistan’dan 11 Mayıs 2021 itibari ile çekiliyoruz” diye açıklama yaptı. Yanlış yaptığını anladı ve “Ben yıllardır ne saçmalıyorum, burada oyun oynuyorum. Deaş, Kaide, kim ki bunlar ufak tefek örgütler ve milis çatışmaları ile yıllar geçti ama bir şeyi atlamışız Çin gümbür gümbür geliyor işime bakayım, toparlanayım, mobil karakollar kurayım, önlemlerimi alayım.”diyerek adımını attı.

Doğunun Batıya açılan en köklü kapısı Türkiye değildir. İran’dır. İran dünya siyasetinin merkezlerinden biridir. Kendini Amerika’ya karşı sağlama alabilmek için kendi kurduğu ordu Hizbullah ordusu Lübnan da İsrail’le sembolik savaşıyor. Düşmanın koynunda yaşıyorlar. Bir kuyrukları sıkışsa hemen milislerine ağır silahlar veriyorlar, demir kubbeyi delecek bu da İsrail’de paniğe sebep oluyor, onlar da ağabeyleri Amerika’yı arıyorlar sonra bir bakıyoruz İran’dan ambargo kalkıyor.

Çin İran’la 27 Mart 2021 de anlaşmıştır. Biden, Çin-ABD güç geçişi açısından bu anlaşma bir tehdittir, demiştir.  Yerine sığamayan Çin yakında hareket edecektir. Şayet dünya karışır ise zaten birçok ülkenin birçok ülkeyle yıllardır sorunu var, hepsi birden patlak verecektir. Biz bile filanca ülkeler arkasında olmasın hemen Kıbrıs’ı alırız ama dengeler buna müsaade etmiyor. Yakında dengeler bozulacak ve herkes hesabı olan herkesle hesaplaşacak.

Bir de Çin’in çip meselesi var. Dünyada 3 adet çip fabrikası var;

 1- TSMC Tayvan

 2- Samsung Kore

 3- İnter Corp Amerika

Bilgisayarlar, arabalar, telefonlar her şey artık çip ile çalışıyor. Ama Çin ekonomisi çip üretiminden dolayı zorluk yaşıyor. Dünyada Ford, Volkswagen (sadece Volkswagen 4 milyon çip talep ediyor), Iphone, General Motor hepsi çip olmadığı için üretimi durdurmak zorunda kaldılar. Çipi eline geçiren dünyada at koşturacak. Çip teknolojisi sanki petrolün de önüne geçti. Çin hemen yanında olan Tayvan ve Kore’yi dünya hükümranlığı için ele geçirme hamlelerine başladı. Senelik 439 milyar dolarlık bir piyasa ve hepsinden önemlisi Amerika’yı kesin bir esaret altına almış oluyor. Her gün Çin uçakları izinsiz Tayvan üzerinde uçuş yapıyor. Bir Amerikalı komutan 2027’de Amerika Çin’i alabilir diye sinyal gönderdi. Çin’in Cubiti askeri üssü de ayrı bir strateji…

Velhasıl dünya karışacak. Etrafınızda yaşlı sade bir vatandaşa ömründe kaç savaş gördün diye bir sorun? Yaşım tutmasa da aklıma gelenleri hızlıca söyleyeyim der: Irak-İran savaşları, Arap -İsrail savaşı, Bosna soykırımı, Rusya -Kore savaşı, Çeçenistan mücadelesi, Afganistan harbi, Cezayir bağımsızlık mücadelesi, Küba devrimi, 1 ve 2. Dünya savaşları, Vietnam, Sovyet Afgan, Körfez Savaşı, Nato-Yugoslavya savaşı, Suriye, Yemen, Suudi Arabistan savaşı saymakla bitiremez. Dünya da savaş hiç bitmeyecektir. Biz Türkler birinci ve ikinci dünya savaşı ile sadece soluklandık, PKK ile de antrenman yapıyoruz.

Sevgili dostlar ortalığın karışacağı günler uzak değildir, dikkatli olmak lazım.

Bakınız fetö olayları ile ilgili bir şey demek istiyorum; Halk tankın üzerinde olayı tamamen biz bastırdık diyor ama Her bir helikopterde 40 bin mermi olur. Şayet bir kıyım gerçekleşse idi halk bu kıyıma tek başına engelleyemez idi.  Halkın sokağa çıkmasının yanında asıl işi devletin ana unsurları arka planda halletti. Halk ise buna yardımcı oldu. Şerefli askerler, Ömer Halisdemirler, emniyet ekipleri vs gerekli noktaları kartal  gibi bastılar. Halk eğitimli orduların karşısında uzun süre dayanamazlar.

Ne demek istiyorum; Asıl olan devlettir.  Kötü günler yaklaşıyor, bizim halk olarak ordumuza ve devletimize sahip çıkmamız gerekmektedir. Seferberlik teşkilatı ve organize olmuş yapılara ihtiyacımız vardır.

Muhalefet de muhalefet etmeyi öğrenmelidir. Devletin devlet olması hasebiyle açıklayamayacağı meselelerin üzerinden siyaset olmaz. Devlet bazı işleri el altından idare eder. Suriye gerçeğini görür gerekirse muhaliflere el altından silah gönderir, para gönderir, suikast timi gönderir, gerekeni yapar. “Ama bu tırlar nedir?” derseniz devlet bunu izah edemez. “Bu ayakkabı kutusundaki para nedir?” derseniz devlet bunu izah edemez.” Bu 128 milyar dolar nerede?” derseniz devlet bunu izah edemez. Devlet devlettir. Halka resmi yoldan açıklayamayacağı şeyleri televizyon kanallarında, bazı diziler üzerinden sanal bir senaryo ile izah etmeye çalışır. “Aptallık etmeyin işte mesele bunun gibi anlayın artık.” der.

Muhalefetten ricam zor günler herkes için yaklaşıyor, devletimizi zora düşecek yerden prim sağlamaya, bunun üzerinden siyaset yapmaya çalışmayın. Bu ülke bölünürse ve dünya da kızışmış olursa hepimizin anası ağlayacaktır.

Tek Millet

Tek Devlet

Tek Bayrak

Tek Vatan…