İki devlet arasındaki ilişkiler teknik olarak 1830 yılından, hatta, Amerika´nın millî bir devlet olarak ortaya çıktığı 1808 yıllarından itibaren başlar. 19. yüzyılda iki devlet arasındaki ilişkilerin her iki devlet için de o kadar önemi yoktur. Osmanlı İmparatorluğu´nda ulaşım ve iletişimin Amerikalılar´ca geliştirilmesi iki ülkeyi birbirine yaklaştırdı. Fakat iki ülkeyi ekonomik, politik ve kültürel açıdan gerçekten yaklaştıracak bir topluluk oluşmadı.

Hatta 19. yüzyılda bile iki devlet fiziki olarak birbirlerine çok uzaktı. I. Dünya Savaşı sırasında Türk – Amerikan ilişkileri kesilmişti. Ancak, Başkan Wilson´un 1918 beyannamesi ile birlikte iki devlet arasında küçük bir yaklaşım oldu. Amerika I. Cihan Harbi´nde Osmanlı Devleti´ne savaş ilan etmedi. 13 Kasım 1918´de İtilâf Devletleri´nin İstanbul´u askerî açıdan işgal etmelerine Amerika da katıldı. İstanbul´daki Amerikan Yüksek Komiseri Koramiral Mark L. Bristol, Türkler üzerinde iyi intiba uyandırdı. Ayrıca, Amerika´nın Yakın Doğu Yardım Komitesi, 1918 yılından sonra çok yönlü girişimleriyle Amerikan prestijini Türkiye´de devam ettirmede önemli rol oynadı. Ayrıca Amerika, manda sisteminde yer almak istemediği gibi, Orta Doğuda bir rol oynamak istemiyordu. Daha önce olduğu gibi Türkiye ile ekonomik ve politik ilişkiler fazla önemli değildi. İki ülke arasındaki önemli ilişkiler 1939 yılından sonra başlamıştır.Bu ilişkiler günümüze kadar bazen gergin bazen normal şekilde günümüze kadar geldi.

EN SON NOKTADA AMERİKA BİZİM MÜTEFİKİMİZ OLDU

NASIL BİR MÜTTEFİK:

Lozan anlaşmasını tanımayan, içimizdeki vatan hainlerini iç düşmanları destekleyen ve yardım eden , milli sınırlarımızı tanımayan,ülkemizde sürekli misyonerlik çalışmaları yapan, ermenistanın kurulmasını sağlayan ve destek veren müttefikimiz.

Anadolu´ya gelen Amerikan misyonerleri zamanla sıhhi eğitim, sağlık hizmetlerinin de önemli olduğunun farkına vardılar. Bu hizmetleri yürütecek Hristiyan doktor ve işçileri Anadolu´ya getirdiler. Misyoner okulları kreşlerden dinî eğitim veren okullara kadar çeşitlendirildi. Bunları popüler kılmak için spor ve atletizme önem verildi. Amerikan iç savaşı sırasında Hamlin Koleji, başka bir deyişle Robert Koleji, New York´lu Christopher Robert onuruna İstanbul ve Beyrut´ta açıldı. Buralarda Hristiyan talebeler kadar Müslüman öğrenciler de kabul ediliyordu4.

Fakat II. Abdülhamit, Müslümanların bu kolejlere girmesini yasak etti. Cumhuriyet´in ilanına kadar Robert Koleji Müslüman öğrencilere cazip gelmedi. İşte bu sırada Robert College daha çok Ermeni, Yunan ve Bulgar öğrencileri bünyesine aldı. 1908 İnkılâbı ve Cumhuriyet´in kuruluşu ile birlikte Türkiye´de faaliyet gösteren yabancı okullara bazı kısıtlamalar getirildi. Bu okullar bazı dersleri kendi dillerinde okuturlarken, programlarına Türkçe dersleri konuldu ve tarih eğitiminin Türkçe olarak verilmesi zorunluluğu getirildi.

 Türkiye tüm imkanlarıyla incirlikte çekiç güç stratejik yerlere konuşlandırarak Ortadoğu da hakim olmasını; devletin tüm imkanlarını kendi çıkarlarına açıkca kullanan dosttan çok düşmanlık yapan en iyi müttefikimiz amerika