İİBF konferans salonunda düzenlenen konferansa; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Öcal, Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Şükran Güngör Tanç ve Dr. Öğr. Üyesi Murat Demirel, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Açılışta konuşan ve İİBF olarak konferans serisinin üçüncüsünü gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirten İİBF Dekanı Prof. Dr. Mehmet Öcal, “Bu konferanslarımızda güncel konulara da değinerek özellikle üniversite camiamızda yapılan tartışmalara bilimsel bir zemin hazırlamak istedik. Kendisi Rusya ve Orta Asya uzmanı da olan Kapadokya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar hocamız bizlere bugün ‘Bölgesel Gelişmeler Işığında Türk Dış Politikası ve Rusya’ üzerine konuşma yapacak. Türk dış politikasında Rusya Federasyonu’nun özel bir yeri vardır ve bu ilişkiler köklü bir geçmişe dayanmaktadır. Ekonomik ve ticari ilişkiler açısından Rusya en önemli dış ticari ortaklarımızdan birisi olup, iki ülke arasındaki karşılıklı yatırımlar 10’larca milyar dolar düzeyindedir. Enerji ve turizmin yanı sıra iki ülke arasında sosyo-kültürel boyutlarda Rusya ile akrabalık ilişkileri de süratle ilerlemekte, iki ülke halkları arasında evlilikler de artmakta. Rusya’da yabancılarla evlilikte Türkler ilk 3’e girerken,  Türkiye’deki Rus gelin sayısı 100 bini geçmiş durumda. Moskova’da 30-40 bin arası Türk yaşıyor ve Rusya’nın genelinde ise Türklerin sayısı 100 binin üstünde” diye konuştu.

Konferansa konuşmacı olarak katılan Kapadokya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar ise, “Türk Rusya ilişkileri bugün başlamış ilişkiler değildir, bin yıllık geçmişi olan bir ilişkiye sahiptir. 1967’de genç bir  başbakan ve mühendis olan Süleyman Demirel’in 100 kişilik bir heyetle Sovyetler Birliğine giderek burada 20 güne yakın yaptığı girişimler sonucunda ikinci sanayileşme hamlemiz geldi. 1967-1975 arasında tamamı Sovyet kredisiyle Türkiye’nin halen kullandığı en büyük sanayi tesisleri olan bugünkü adıyla Aliağa Rafinesi, Mersin Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum tesisleri kuruldu. O yüzden Türkiye’deki bu Sovyet yatırımlarından dolayı da 70’li yıllarda Sovyetlere karşı sempati oldukça yüksekti.  Daha sonra 1984 yılında Türkiye, Sovyetler Birliğinden doğalgaz alma anlaşması yaptı ve 1987’den beri de Türkiye Rusya’dan doğalgaz almaya devam ediyor.  Enerji arzı güvenliğinde Ruslara güvenilir. Çünkü, 1987’den beri aramızda pek çok kriz yaşanmasına rağmen bir gün olsun gazımız kesilmedi, teknik bir sorunla karşılaşmadık.

Sovyetlerin Birliğinin dağıldığı 1990’lı yıllar, yakın bölgemizde Körfez Savaşı’nın çıkması, birinci ve ikinci Çeçen Savaşlarının yanı sıra Bosna’da ve Karabağlarda yaşanan katliamlarla doludur. Arkasından 11 Eylül saldırıları tarihin kavşak noktalarından biri olarak karşımıza çıktı ve bu saldırıdan 40 gün sonra Afganistan savaşı başladı. Halen bu kanlı savaş devam etmekte. 2003 yılına geldiğimizde de Saddam’ın elinde nükleer silahlar bulunduğu gerekçesiyle Irak’ı ABD ve İngiltere öncülüğündeki “uluslararası koalisyon” olarak işgal ettiler. Burada inanılmaz bir şey oldu ve Irak, Iraklıktan çıktı. Aynı şekilde Suriye, Suriyelikten çıktı. Türk dış politikası bu yaşananlar ile birlikte “sıfır sorunlu” politika çözümüne giderken, bu maalesef değişik sorunlara neden oldu. Hem Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinde, hem ABD- Türkiye ilişkilerinde hem de Rusya Federasyonu-Türkiye ilişkilerinde Türkiye’nin orta güçlükten artık bölgesel üstü küresel güce geçmeye çalışması kendini büyük güç olarak gören AB ülkeleri ve Rusya Federasyonunun bize bakış açılarında biraz değişikliklere neden oldu. Türkiye’nin orta güçlükten bir bölgesel ve küresel güce geçmesinde birkaç engel bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi ekonomik engel ve ikincisi ise stratejik olarak sert güç dediğimiz askeri güçtü. Askeri güçte de bundan 20 yıl öncesinde dışa bağımlılık oranımız %50-57 arasında iken şu anda çok düşük seviyelerde. Bunlardan önemlisi ve güncel konulardan bir tanesi S-400 meselesi. Aslında Rusya S-400’ü 1997’lerde Türkiye’ye teklif etmiş ancak Türkiye bunu ‘Biz istemeyiz, NATO’ya üyeyiz ve NATO bizi koruyacak’ diye istemedi. Türkiye şimdi yeniden bunu Rusya’dan almak için girişimlere başladı ve anlaşmalarını yaptı. ABD Kasım ayında Türkiye’ye kurulması beklenen bu sistemin kurulmaması için de ellerinden geleni yapıyor. Hatta Türkiye’ye bunun yerine patriotları verelim diye önerilerde bulunuyorlar”  diye konuştu.

Soru cevap kısmıyla devam eden konferans sonunda İİBF Dekanı Prof. Dr. Mehmet Öcal, Rektör Hasan Ali Karasar’a teşekkür ederek kendilerine plaket takdiminde bulundu.