NEVÜ Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından NEVÜ Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen, üniversitenin akademik ve idari personel ile öğrencileri katıldığı program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından panelin moderatörlüğünü de yürüten Doç. Dr. Günil Özlem Ayaydın Cebe’nin açılış konuşmasıyla başladı.

Cebe konuşmasında “12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen İstiklal Marşı’mız, 1923 yılında ilan edilecek olan hürriyetimizin henüz ilan edilmediği, bağımsızlık savaşının halen devam ettiği, adeta korkunç bir ortamda bize bir devlet olma bilincini aşılayan, bir millet olduğumuzu hayal ettiren en önemli metin olup, bugün de bu işlevini sürdürmeye devam etmektedir.  İçerdiği kavramlarıyla, ebedi yönüyle günümüzde bu coğrafyada çeşitli halkları bir arada tutan ve birleştiren en önemli metnimizdir İstiklal Marşı. Bu metin sayesinde bağımsızlık savaşı hız kazanmış ve kazanılmıştır. Aynı zamanda bu metin bir hak arayışıdır. Çünkü ‘Hakkıdır, Hakk’a Tapan Milletimin İstiklal’ diyen bir metindir. Buradaki ‘Hak’ hem inancı vurgular, hem de hak arayışını vurgulamaktadır. Tabi ki bu metnin, düşünceleriyle, davranışlarıyla ve tarzıyla bizlere yol gösteren çok sırada dışı bir şairi var. Bu da milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’dur.  Onu da bu vesileyle bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz” dedi.

Panele konuşmacı olarak katılan Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Tuğrul Balaban, Mehmet Akif Ersoy’un hayatını ve şiirlerinden yola çıkarak fikirlerinden söz etti. Balaban “Akif, edebiyat tarihi araştırmalarında üzerinde en fazla durulan sanatkarlardan biri olmakla birlikte, yaşadığı devri ve bu devre ait siyasi ve sosyal hayatı tüm yönleriyle şiirlerine konu almıştır. Akif’in Türk edebiyatında en fazla okunan şiir kitabı olma özelliğine sahip Safahat’ı 1911-1933 yılları arasında yayınlanan yedi kitaptan oluşmuştur. Bu eseri incelendiğinde tüm şiirlerin üç ortak paydada toplanabildiği görülür. Bunlardan ilki ‘İnsandır’ ki, kendi benliğinden ve gücünden haberdar olması ya da haberdar edilmesi gerektiği noktasında dikkatlere sunulur. Ayrıca bu insanda hangi kültüre, hangi millete ve hangi dine mensup olursa olsun, her türlü sıfattan, her türlü özellikten öte ‘İnsan’ olabilmenin temel kıstasları aranmıştır. Safahat’taki bahsedilen diğer hususlardan ikincisi cemiyet ve üçüncüde de dış ülkelerle olan ilişkilerdir” diye konuştu.

Milli mücadele içerisinde Mehmet Akif’in rolü ve İstiklal Marşı’nı yazma öyküsüne değinen Arş. Gör. Dr. Murat Gür, “Milli mücadele başladığında Mehmet Akif, işgal altındaki İstanbul’da Sebilürreşad dergisindeki yazıları aracıyla halka ümit, sabır ve cesaret aşılamaya çalışmaktadır. İstiklal Marşı’nı yazmayı kabul eden Akif’in Tacettin Dergâhında adeta dünya ile ilişkisini kestiğini söyleyen şairin halini yine bu dergahta kalan Konya Milletvekili Hafız Bekir Efendi bize ‘Üstat bir gece birden uyanır. Kağıt arar, bulamayınca kalemiyle yattığı yer yatağının yanındaki duvara marşın ‘Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım…’ mısrası ile başlayan kıtasını yazar. Ben sabah namazına kalktığımda üstadı çakısıyla duvardaki yazısını kazırken gördüm’ diye anlatır. 17 Şubat 1921 tarihinde Sebilürreşat Dergisinin ilk sayfasında ‘Kahraman ordumuza’ ithaf edilerek yayınlanan şiir, 26 Şubat tarihinde meclis görüşmelerine taşınır ve şiirin basılarak milletvekillerine dağıtılması kararlaştırılır. 1 Mart 1921’de başkanlığı Mustafa Kemal tarafından yapılan meclis görüşmelerinde İstiklal Marşı konusu ayrıntılı olarak tartışılır ve 12 Mart 1921’de mecliste yapılan türlü tartışmalardan sonra çoğunluğun oyuyla ‘İstiklal Marşı’ milli marş olarak kabul edilir.

Mehmet Akif, içinde yaşadığı dönemin hakikatini birçok aydından daha önce idrak etmiş ve eserlerinde bunu ifade etmiştir. O yalnızca eserleri ve eserlerindeki gelecek tahayyülü ile değil, kendi yaşantısı ile de gençliğe ve gelecek nesillere model bir şahıs olmuştur. İdealist bir düşünce ve sanat adamı olarak toplumun birçok sorununa değinen Akif, milli bilincin uyandırılması için durmadan çalışmıştır. Onun mücadelesini ve düşüncesini anlamak için eserleri tekrar tekrar okunmalı ve yeniden dikkatle gözden geçirilmelidir” diye konuştu.

Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinden hareketle eğitim ve öğretimin önemine değinen Arş. Gör. Dr. Aydan Ener Su ise, “Pratik ve yaşama uygun bir eğitim anlayışını savunan Mehmet Akif’e göre toplumdaki gerilemenin, pek çok sıkıntının temel nedeni eğitime gereken önemin verilmemesinden kaynaklanmaktadır. Akif, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak, ilimler asrını yakalayabilmek için ilk adımın ilme doğru atılmasını ve bu adımın da mahalle mektebi ile olacağını belirtir.

Akif’e göre ilim, müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa almalıdır. Sanatın ve ilmin milliyeti yoktur. Bu yüzden batının bilim, teknik ve sanatını almak gerekmektedir Ancak bu Batı’yı her yönüyle taklit etmek, orada ne varsa almak anlamına gelmemelidir. Çünkü bu her milletin iyi tarafları olduğu gibi kötü özellikleri de vardır. Akif, batının yalnızca ilim ve sanatının alınmasını, bunları alırken de kendi kültürümüzün, değerlerimizin kılavuz olmasını, aksi hâlde selâmetin mümkün olmayacağını belirtmiştir” diye konuştu.

Panel, konuşmacıların katılımcıların sorularını cevaplaması ve toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.