12 Aralık 1995 tarihinde İzmir´in Bornova ilçesinde dünyaya gelmişim. Bu durumdan pek memnun olduğum söylenmese de bu yönde iddialar var tabiki... Pek çok şehirde kısa dönemli bulundum ancak en uzun zamanım Tokat, Amasya ve Nevşehir´de geçti. İlkokulu Tokatta okudum. Liseyi Amasya da başladım Nevşehir´in ilçelerinin yarısını gezdim bitiş noktası hala belirsizliğini koruma aşamasında. Kayseri Erciyes Üniversitesini kazandım. Doğduğum günden süregelen disiplinsizlik ve örgün eğitim karşıtlığı karşısında o da fazla sürmedi iki ay gidip kendime kafa izni verdim. Bir yıl kadar bir süre Gürcistan´ın Batum şehrinde ticaret nasıl katledilir denemesi yaptım. Ve şimdi tekrar Nevşehir´deyim. Çalışmıyorum, üniversiteye de ara verdim gitmiyorum. Sınava tekrar girmeyi düşünüyorum. İlerleyen zaman da elbette şartlar ve koşullar değişecektir.

Köşe yazarlığı konusunda İLK Yazım´ı sizlerle paylaşıyorum.

 

YAŞASIN ASİL YOKSULLUĞUM

Her şey seninmiş gibi hissederken hiç bir şeye sahip olamamak... Erken teşhis koysan canın yanar, peki hiç anlamazsan? Hayatımız anlayışsızlık üzerine mi kurulu? Zaman zaman düşünmüyor değilim. ´´Ne var ne yok´´. Aslına bakarsan kimi için her şey var kimi için hiçbiri yok. Başlangıçtan bitiş üzerine kurulu bir hayatı yaşarken gönlümüzü ferah tutmak, işte tam anlamıyla bardağa olduğu gibi değilde Polyanna gibi bakmak bu. Yemek yiyoruz tekrar acıkıyoruz, uyuyoruz tekrar uyanıyoruz hatta hiç uyanamayacağımız güne kadar bu rutinleri ısrarla tekrar ediyoruz. Sanırım hayatın temel mantığı bu, kaybetmek için kazanıyoruz ve kaybedip tekrar kazanmak için çabalıyoruz. Doğduğumuz günden itibaren aldığımız eğitim; iyi ücretli ve devamlılık arz eden bir meslek sahibi olmak adına oluyor. İlkokul, lise, üniversite ve devam eden meslek hayatı... Rutini yaşamak için eğitilip kendi adımıza iyi bir şeyler yapmaktan aciz kalıyoruz. Bu mutsuzluk bu boşluk bu amaçsızlık tamamen kendi adımıza iyi bir şeyler yapamayıp tamamen sistemin yarattığı dünyaya ayak uydurma çabası. Bir yer de mecburuz kaliteli yaşayabilmek için kazanmaya. Ama kazanırken kaybettiklerimiz kazancımıza değmeli, kaybederken kazandıklarımız da kaybımıza değmeli... Hiç bir kazanç kişiliğimizden, benliğimizden, ödün verdirmemeli. Maddi olarak çok olana sahip olmak bizi zengin kılabilir ancak maddiyatın kendisi, ötesi ve gerisi için Friedrich Nietzsche´nin dediği gibi: ”Az şeye sahip olanın köleliği de az olur, yaşasın asil yoksulluğum!”.