Merhaba sevgili okurlarımız. Bugün çok önemli konularımız var yazımızda. MÜSLÜMAN: YILBAŞI KUTLAMAZ. MÜSLÜMAN MİLLİ PİYANGO BİLETİ ALMAZ, HARAM YEMEZ, MÜSLÜMAN AĞAÇ KATLİAMI YAPMAZ. DÜNYANIN BİR ÇOK YERİNDE MAZLUM, MÜSLÜMAN KANI AKARKEN, YOKLUK SEFALET İÇİNDEYKEN, MÜSLÜMAN NASIL YILBAŞI KUTLAR?

Dünyada mevcut her milletin kendine özgü bir yaşam modeli vardır. Ve her millet, bu modellerin çerçevesinde hareket ederek, maddi ve manevi değerlerini kendi kaynaklarından beslerler.

Bir Müslümanın günde beş vakit Allah’ın huzurunda secdesi ve diğer ibadetleri varken; sair insanların da kendilerine göre, secde ve ibadet edecekleri değerleri vardır.

İslâm kültürünün Cuma namazı; nasıl ki Müslümanları bir araya toplayıp ibadete davet ediyorsa; İslâm dışı akımların kutsal günleri de, onları kendi çaplarında bir birliğe davet eder.

İşte İslâm harici akımların, bir gaye altında toplanıp aynı duyguları paylaştıkları birlikteliklerinden bir tanesi, yılbaşı ve Noel kutlamalarıdır.

Temelde İsa (a.s)’ın doğumunu lânse ettiren; aslında ise, İsa (a.s.)’ın doğum günüyle alâkası olmayan bu gecede, kendi inanç esaslarının da dışına çıkıp, bir peygamber doğumunun kutlanmasıyla ilgisi olmayacak hareketlerde bulunulması; bir dinin kendi kendini yalanlaması manasına gelir. Çünkü bir peygamberin, sabaha kadar içki içilip haddi aşkın eğlencelerle anılması, o peygamberin razı olacağı bir davranış olmayacaktır.

Bilindiği gibi yılbaşı ve Noel kutlamaları, Hıristiyan ve batı kültüründen doğmuş bir gelenektir. Uzun kış gecelerine göre ayarlanmış, İslâm dışı hareketlerle kutlanan bu gecenin; İslam’a dayanan hiçbir kökeni yoktur. İslâm zaten bu tür fuhşiyatı, ayet ve hadisleriyle men etmektedir.

Yüce Mevlâ’mız Kur’an-ı Keriminde, İslâm mensuplarına şu ayeti bildirir:

“Ey iman edenler! İyilik ve takva üzerinde (Allah’ın nehiylerinden ve şüphelilerinden sakınma hususunda) yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun; çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.” (Maide Suresi 2)

Hıristiyan ve küfür dünyasının bu geceyi kutlamalarına yönelik özel nedenlerinin olduğunu düşünebiliriz. “Küfür tek millettir” ilkesine bağlı kalarak;

İslâm düşmanlarının, Müslümanlara yönelik yapmış oldukları zulüm ve tecavüzleri kutlamak için;

Müslümanların eğitim haklarına, kıyafetlerine, siyasi ve sosyal bütünlüklerine yaptıkları baskıları kutlamak için;

Müslümanları dünya liderliğine değil de, dünya köleliğine sürükleme peşinde olduklarını kutlamak için;

İslâm birliğini yok sayıp, Avrupa ve haçlı zihniyetini dünyaya yayma isteklerini kutlamak için;

İslâm ülkelerini deşifre edip; dünya hâkimiyetini kendi ellerine geçirme ve Müslümanları sömürme arzularını kutlamak için;

Mazlumların akan kanları ve ağlayan gözleriyle; gülmek ve kahkaha atmak için, işte bütün bu ve bunun gibi birçok sebepler, küfür dünyasının yılbaşı gecesinde eğlenmelerine ve kadeh kaldırmalarına yeterli gelecektir.

Onlar, kendi zulüm çarklarını çevirmeleri ve küfri başarıları için, eğlenerek dans edip göbek atarken; “ben Müslüman’ım” diyen insanların, namaz kılıp oruç tutanların ve Allah’ın kulu olduklarını her fırsatta dile getirenlerin, böyle bir geceyi kutlamaları çok garip karşılanmaz mı?

Küfür kervanının yolcuları, biz Müslümanların Cuma ve bayramlarına nasıl katılmıyorlarsa, Kâbe’mize nasıl yönelmiyorlarsa, Allah’ımızın ve peygamberimizin isteklerinden nasıl uzak duruyorlarsa, biz Müslümanlar da; onlara özel! Gün ve gecelerden o derece uzak duracağız.

Taklitçilikte ne kadar ileri gitsek, asıl değerlerimize bir o kadar yabancı kalırız. Dünya durdukça; onlar bizden biz de onlardan razı olamayız. Bakınız Allah (c.c.) bizlere bu gerçekleri nasıl bildiriyor:

“Ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar onlara tabi olmadıkça asla senden razı olmazlar. De ki; Gerçek yol ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen bunca ilimden sonra onların hevalarına tabi olursan bir daha Allah’tan sana hiçbir dost ve yardımcı yoktur.” (Bakara: 120)

Değerli kardeşlerim!

İnsan; ancak sevdiğini, takdir ettiğini ve değer verip büyük gördüğünü taklit eder. Şekil taklitçiliği neticede itikadi taklitçiliğe götürür. Peygamberimiz (s.a.v.):

“Kim (şekil ve amelde) bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır”. (Cami-us Sağir: 104) Buyurur.

Söz açık ve nettir. “Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil.”

Allah’û Teâlâ, biz ümmeti Muhammedi, yılbaşı eğlencelerinin ve yılbaşında eğlenenlerin şerlerinden muhafaza eylesin

Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Hayatımızdan bir yıl daha geçti.

Şimdi de yeni bir miladi yıla girmeye hazırlanıyoruz.

Sahi yılbaşı nedir? Bir yıla veda edip yeni bir yıla girerken yüce yaratıcımıza isyan ile mi girilir. Yoksa geçen bir yılın muhasebesi yapılarak mı girilir. Tabi Müslümanca düşünüp Müslümanca yaşanacaksa elbette 31 Aralık gecesi muhasebe gecesi olacaktır. Nitekim Hz. Ömer (R.A.) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur:

“Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız. Hesaba çekilmek üzere, kıyamet günündeki en büyük arz, huzura alınma için gerekli güzel hazırlıklarınızı yapınız. O gün huzura alınırsınız, öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurur: ‘Ey insanlar! O gün hesap ve sorgu-sual için huzura alınırsınız. Öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak’ Buna binaen her gün, muhasebemizi şu şekilde yapmalıyız.”

Muhasebe iyi yapılmalı. Yanlış hesap iflasa sürükler. Ve hesap ölmeden önce yapılmalı. Öldükten sonra telafi etmeye fırsat da olmayacak. Yarın tövbe ederim, yarın ibadete başlarım türünden düşünceler boş safsatalardır. Zira tövbe etmeye bile fırsat bulamayabilirsin. Kur’an’ın “O sizin apaçık düşmanınızdır” (Bakara 2/208) buyurduğu şeytan insanı Allah ile aldatır. Kur’an’ın şu ayetine kulak verelim: “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın” (Lokman 33)

Gerçekten de öyle değil mi? Amaaan boş ver? Nasıl olsa Allah affeder, Allah’ın rahmeti geniştir denilerek her türlü günah mubah görülür. Hâlbuki o kul şeytanın dolduruşuna gelmiştir ama farkında değildir.


 

Şimdi tekrar soralım. “Noel baba neyimiz oluyor?” Bu soruyu kendinize ve çocuğunuza bir sorun bakalım. Noel Baba dedikleri bir Türk büyüğü mü? Bir İslam âlimi mi? Yoksa dünya çapında çığır açmış, çağ açmış çağ kapatmış bir Türk komutanı mı? Bizim bir Nasrettin Hocamız vardı hani? Bizim Hacivat-Karagöz’ümüz vardı? Nerde onlar. Bu nesil niye bunlara itibar etmez de bize 7 kat yabancı birinin peşinden gider? İşte kültürel istila dedikleri bu olsa gerek. Ülkeleri işgal etmek için top ve tüfeğe gerek yok. Bu istila hepsinden beter tesir eder.

Düşmanı uzakta aramaya gerek yok aslında. Çocuğunuz TV’nin karşısına geçmiş çizgi film izliyor. Siz ne var bunda diyorsunuz belki. Ama siz sadece çizgi fil izlediğini sanıyorsunuz. Ama gerçek hiç de öyle değil. O filmde Noel baba geliyor çocukları sevindiriyor, onlara hediyeler dağıtıyor ve gidiyor. Noel Baba o kadar sevimlidir ki çocuk narkozu damarından yer ve hiçbir şeyin farkına bile varmaz. İşte bir Hıristiyan ritüeli (Ayini) senin evine, senin yavrunun beynine böyle girdi. Sen de farkında değilsin belki. Bir başka sahne. Kilise de çanlar çalıyor. Kilisede ayin var… İlahiler söyleniyor. Ne mistik bir hava değil mi?

Bugünlerde Noel çılgınlığı her yerde kendini gösterecek. Medyada cadde-sokaklarda, mağazalarda vs. Özellikle büyük şehirlerde mağazaların vitrinlerine bir bakın. Süslenmiş Çam ağaçları, Noel baba kostümleri vitrinleri süslüyor.

Efendimiz (as) bir hadislerinde “Kim bir kavme benzerse o , onlardandır” (Ahmed b. Hanbel, Müsned,) buyurur. Anlıyoruz ki Müslüman Müslümana benzeyecek. Başka yabancı milletlerin taklitçisi olmayacak. İmtihan dünyasındayız. Bakalım bu zorlu imtihanı geçebilecek miyiz?

Yılbaşı, miladi bir senenin sona erip, müteakip yılın başlamasıdır. Ancak bu başlamanın, herhangi bir aydan öbür aya geçiş kadar tabii, sessiz ve sakin olması gerekir. Bu densiz abartı, bu şaşkın telaş, bu manasız ve mantıksız eğlence, bu mübalağalı hazırlık, bu köksüz tatbikat bize yılbaşı karnavalının arkasında bir pislik olduğunu düşündürmelidir.

Hristiyan âleminin yılbaşını kutlamaları, Roma imparatorlarının birincisi olan Konstantin ile başlar. Konstantin, Eflatunun ortaya koyduğu teslis (Trinite) yani üç tanrı inancını, papazlara yazdırdığı yeni İncil’e koydurdu ve Noel gecesini bayram ilan etti. İsa (as)mın İncil'inde ve Havariler ‘inden Barnabas'ın yazdığı İncil'de Allah'ın bir olduğu bildirilmiş.

İslamiyet’te, güneş yılının ayları içinde bir mübarek gün yoktur. Mesela, Mart ayının 21.Nevruz denilen günü, Mayıs ayının 6.Hıdırellez günü ve Eylül ayının 20.Mihrican günü de mübarek sanılmamalıdır.

İmam Rabbani Hz.leri buyurdu ki: Hinduların bayram günlerine, ateşe tapanların Nevruz günlerine ve Hristiyanların Noel gecelerine ve diğer paskalyalarına hürmet etmek, o zamanlarda onların adetlerini onlar gibi yapmak insanı imandan çıkarır. Dinimize göre, miladi yılbaşının, diğer günlerden farklı bir tarafı yoktur. Bu geceye ayrı muamele etmekte doğru değildir.

Noel'de, hindi kesmek, eğlence tertip etmek, oyun oynamak, çam dikmek, evi süslemek, mum yakmak haramdır, büyük günahtır. Çünkü bu hal Hristiyanlara benzemek olur.

Aralık ayının 25.Günü muhtemelen putperestlerin kış törenlerinden esinlenerek tespit edilmiş. Bu törenlerin en eski tarihi Noel ağacı ilk defa 1521 tarihinde Fransa'da görülmüş, onların itikatlarına göre cennet ağacını temsil ediyormuş. Noel baba kıyafetinin ise Alman göçmenler tarafından Amerika'ya götürüldükten sonra tekrar Avrupa’ya ve dünyaya yayıldığı biliniyor. Eldeki bütün bilgiler, putperest törenlerin, Katolik kilisesinin verdiği tavizler sonucu, Hristiyanların din ve toplum hayatına girdiği gösterilir. Putperest kavimlerin Hristiyan olması için bütün putperest adetleri, törenleri ve efsanelerinin yaşamasına izin verilmiş ve teşvik edilmiş. Puta tapanların, putperestlikten Hristiyanlığa geçmeleri için, sünnet olma mecburiyeti kaldırılmış.

İşte Noel kutlamaları ve törenleri de böyle bir anlayışın mahsulüdür. Hele çam ağacını süslemek, koca boynuzlu geyiklerin çektiği Noel hediyeleriyle dolu arabalar, uzun beyaz sakallı ve saçlı, kırmızı elbiseli papazların hediye dağıtması, tam anlamıyla kuzey kavimlerinin mitolojilerinden çıkıp zamanımıza kadar gelmiş bir putperest törenidir.

İnsanlara çağrıştırdığı şey ise putperest hurafelerle karıştırılmış bir Protestan Hristiyanlığı. Büyük mağazalarda kalabalık caddelerde yeni bir noel baba çılgınlığına rastlıyoruz. Noel baba kılığında yüzlerce insan ellerinde hediye paketleri küçük çocuk avına çıkmış vaziyette, ufacık çocuklar Noel babadan hediye almak heyecan ve telaşı içindeler.


 

“Çağdaşlaşma” deyiniz. Osmanlılar zamanında “muasırlaşma” diyen misyonerler,

Günümüzde de “Çağdaşlaşma” maskesini kullanmaktadırlar. Ne yazık ki bir kısım insanımız, hala bu ”Çağdaşlaşma” tuzağına kapılarak kendi dinini, kendi örf ve adetini bırakıp, bu oyuna gelmektedir. Memleketimizde kutlanan yılbaşı rezaletlerinin altında da hiç şüphesiz bu maksadın yattığını hatırdan çıkartmamak lazım.

Yabancılara karşı şuursuz bir sevgi, taklid ve benzeme kompleksindeki fertlerin ve cemiyetlerin“inanç erozyonuna” uğradıkları ve uğrayacakları dinimizde veciz bir şekilde anlatılmıştır. Daha öncede söylediğim gibi Resulullah Efendimiz ‘in Müslümanlara ışık tutan mübarek sözlerinde bu benzeşme, tüyler ürperten bir kesinlikle dile getirilmiştir: “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o onlardandır” diye ifade buyurulmuştur.

Kendi milli, dini, ahlaki, içtimai değerlerini çiğneyerek, bir başka inancın, çarpık geleneklerini taklit etmek, batıl ve temelsiz bir inancın bunalımlı insanlarına benzemeye çalışmak... Ne korkunç bir içtimai hastalık… Mevla, Ümmeti Muhammedi ve evladını muhafaza buyursun..

Hicri yılbaşı ise, Muharrem ayının birinci gecesi, Müslümanların yılbaşı gecesidir. Müslümanlar, kendi yılbaşı gecelerinde ve günlerinde müsafaha ederek, telefonla veya mektup yazarak tebrikleşirler. Birbirlerini ziyaret eder, hediyeleşebilirler. Yılbaşını mecmua ve gazete ilanlarıyla kutlarlar. Yeni yılın, birbirlerine ve bütün Müslümanlara

hayırlı ve bereketli olması için dua ederler. Büyükleri, akrabayı, âlimleri evinde ziyaret edip dualarını alırlar. O gün, bayram gibi temiz giyip, fakirlere sadaka verirler.

Fuhuş Faciası..:

Bu gecede eğlenmek adına yüzlerce genç kız bekâretini kaybediyor ve bunun dayanılmaz sonucu olarak fuhşun çirkef kollarına düşüyor. Bu tür manzaraları her yılın ilk haftasında gazete ve haber programlarından içimiz sızlayarak izliyoruz.

Bu gecede; özellikle fuhuş ticareti yapanlar işbaşında oluyorlar. Kendilerine sermaye kazandırmak için kollarını sıvamış adeta avının üzerine atlamaya hazır bir aç kurt gibi ağızlarından pis salyalarını akıtarak masum ve cehaletinin kurbanı yavrularımızı bekliyorlar.

Uyuşturucu ve İçki Faciası...:

Uyuşturucu maddeler, başlangıçta bir keyif ve neşe hali vermekte, daha sonra da gerçek yüzünü göstermektedirler. İşte başlangıçtaki bu keyif hali de bazı insanların kanmasına neden olmaktadır.

Yılbaşı facialarından biri de binlerce gencimizin eğlenme uğruna uyuşturucu ve içkiye mübtela hale gelmeleridir. “Acaba tadı nasıl ?” merakı ile başlanan uyuşturucu ve içki belası daha sonra yuvaların yıkılmasına, insanların komaya girerek genç yaşta ölmesine kadar uzanan acı bir serüven haline geliyor. "İçki bütün kötülüklerin anası" (hadis-i şerif) olduğu için de toplumda şuursuzca yaşayan bir topluluk meydana çıkıyor.

Kumar Faciası...:

İnsanları sefalete ve devamlı bir çıkmaza sürükleyen Kumar belasına özenti de çoğu zaman bu geceye mahsus olan Yılbaşı Piyangosu ile başlıyor.

Kumarda evini, arabasını, bütün servetini ve hatta hanımını kaybeden kumarbazları duymuşsunuzdur. Kolay kazanma duygusunun verdiği heyecanla birçok kişiler yine bu gece büyük paralar kaybederek ve bunun sonucu olarak bunalıma girerek belki de canına kıymak için ihtihara kalkışacak.

Neresinden bakılırsa bakılsın insanlara hiçbir şey kazandırmayan, özellikle Müslümanlara birçok değerlerini kaybettiren Yılbaşı kutlamalarının felaketleri bizi bir ahtapot gibi sarmış bulunuyor.

Orman Katliamı...:

Her sene olduğu gibi bu sene de Noel uğruna binlerce çam fidanı katledilecek. Türkiye'de her geçen gün yeşillik oranının azaldığına dikkat çeken orman mühendisi uzmanlar, kesilen çam fidanlarının bir günlük eğlence için feda edildiğini kaydederek, şunları söylüyorlar: "Binlerce çam fidanına yazıktır. Kutlamalarda çam fidanı kullanılsa ne olur, kullanılmasa ne olur? Türkiye'de her geçen gün azalan yeşil alanlar, yanıp kül olan ormanlar göz önüne alındığında, her yılbaşında 50 bin çam fidanını göz göre göre kaybetmek ihanettir."

Vatandaş Hazıra Alıştırılıyor: Piyango yüzünden vatandaşlar hem maddeciliğe hem de hazırı bekleyen toplum haline geliyor. Felsefe "kolay yönden köşeyi dön de nasıl dönersen dön". Bu sayede emeğe saygı yok ediliyor ve insanlar hazıra alıştırılıyor. Üretim yapması gereken ülkeler için çok sakıncalı bu durum, maalesef bugün Türkiye'de çok yaygın.


 

Prof. Hayrettin Karaman da Kur'an-ı Kerim'de Maide süresinin 90. ayetinde kumarın yasaklandığını belirterek şöyle diyor:

"Milli piyango biletinin alınması da, çıkacak ikramiyenin yenilmesi de caiz değildir. İslam fıkhı açısından milli piyango ve benzeri uygulamalar "kumar" dır.

Buradan elde edilecek gelir ile hayır da yapılmaz. Çünkü İslam; 'hayır yapacaksanız, kumar yolu ile değil, şuurlu bir şekilde yapın' diye emrediyor."

İbret verici bir menkıbe ile devam edelim.

Yılın son günü yaklaşırken, adamın içi içine sığmıyordu. Her yıl olduğu gibi, bu yılbaşını da doya doya yaşayacak ve torunlarına hediye aldıktan sonra evine dönüp, sabaha kadar televizyon seyredecekti. İçki stokunu, her ihtimale karşı sabahtan tamamlamış ve iç cebindeki yassı şişeye daldırdığı küçük bir borucukla, şimdiden demlenmeye koyulmuştu. Bilet gişesi önünde uzayıp giden kuyrukta da aynı işi yaparken, insanları çift görmeye başlayıp:

O Halde Müslümanlar:

Noel Baba gününde ve Hıristiyanların diğer bayram günlerinde onlara ayak uydurmak gayesiyle, onların yaptıklarını yapmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.

Hepimiz Müslümanız Elhamdülillâh. Ama hepimiz Müslümanlığımızın icabını yaşamıyoruz maalesef...

Biz, Müslümanlığın icabını yaşama hâline “dindarlık” diyoruz. Kim inandığı gibi yaşıyorsa, ona dindar insan sıfatını takıyor, dindar adam, diye yâd ediyoruz. Bu sıfat onun hakkıdır zaten.

Unutulmaması gereken bir başka husus ise, yıllara dini bir misyon yüklenmemelidir. Çünkü Hicri, Rumi, Miladi gibi takvimler dini yönden üstünlükleri bulunmayan ve zaman ölçmede esas alınan ayrı başlangıç noktasıdır. Hicri takvim İslam dinindeki bazı hükümlerin (Zekâtın verilmesi, Ramazan ayının başlangıcı, kandiller vb.) tespitinde önem taşıyor olmasını bu hususla karıştırmamak gerekir. İslam dininde Hicri yılbaşını bizim, diğer yılbaşını onların kabul etmekte doğru değildir. Bu sebeple Takvim olarak miladi takvimi kabul edip yeni bir yılın başlaması sebebiyle bir birlerimizle tebrikleşmede, birbirimize hayır dualar bulunmada ve yeni yılın bizler için hayırlar getirmesini istemede her hangi bir sakınca yoktur.

Sonuç olarak toplumumuzda “yılbaşı kutlaması” olarak yapılan eğlencelerin dinimiz ve kültürümüz açısından hiçbir temeli yoktur. Bu günlerde bize düşen, geçen bir yılın muhasebesini yaparak gelecek bir yılda hatalarımızı tekrarlamamak ve kendimizin, toplumumuzun ve Yüce Rabbimizin razı olacağı davranışları yapmaya gayret göstermek olmalıdır.

Biz Müslümanlar 1 Ocak günlerini Mekkenin Fethi olarak kutlarız.Çünkü 1 Ocak 630 tarihinde Kabe Putperestlerden ve taptıkları 360 tane Put'tan temizlenmiş ve müslümanların eline geçmiştir.Eğer 1 Ocakta bir kutlama yapılacaksa Mekkenin Fethi Kutlanmalıdır.

Hayırlı işler, Hayırlı Cumalar.
 

ALİ ÖZCAN / NEVŞEHİR.