EDEBALİCE

   Dünyanın pek çok yerinde eğitim sorunu bir türlü çözülemiyor. Yeterli eğitim verilemiyor. İklime, doğa koşullarına bakarak bir kısmı daha rahat bir ortamda eğitim görürken, bir kısmı da zor şartlarda okumak zorunda kalıyor.

   Örneğin Meksika’da, yerliler ile İspanya’dan 1492’li yıllarda Kristof Kolomp ile gelmiş işgal güçleri farklı ortamlarda, farklı olanaklarla yaşamaktadırlar. Yerliler; sarp dağların tepesinde zor şartlarda yaşarlarken tarım ve hayvancılıkla hayatlarını sürdürmektedirler. Aç, sefil ve perişan haldedirler.

   Meksikalılaşan İspanyollar ise refah içinde yaşamaktadırlar.

   Meksika'da yerlilerin ancak %40 ı okuma yazma biliyor. Raramuri yerlilerinde bu oran daha da az.                                                                                        Eğitimde fırsat eşitliği yok.

   Raramuri yerlileri kabile dilini konuşuyorlar. İspanyolca bilmiyorlar. 

   İspanyolca konuşamayanlar işe alınmıyor. İkinci sınıf vatandaş olarak zor şartlar altında yaşıyorlar.

   Siera dağlarında yaşıyorlar. 1000 metrelik dağı, ayaklarında ilkel sandaletlerle çıkıyorlar sonra 1000 metre inerek okula ulaşıyorlar.      

   Yaklaşık iki saatlik yoldan yorgun gelen öğrenciler okulda başarılı olamıyorlar. 

   Aynı şartlarda eve dönüş zor ve tehlikeli!..

   Eve geldiklerinde günlük rutin işlerini yapıyorlar. 

   Ailelerine yardımcı olmak zorundalar, geçinebilmek için.

   Yakın köyden ve kasabadan gelenler uzaktan gelenlere göre daha çabuk öğreniyorlar. 

   Daha başarılı oluyorlar.

   Peki kim bunlar?

   @ @ @

   “Kim Bunlar?” sorusunun cevabını aslında Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan; tahminlere göre ilk insanların, 30.000 ile 25.000 yıl kadar önce Asya’nın kuzey doğusundan Berin Boğazı yoluyla Amerika’ya ayak bastıklarını belirtmektedir. ( Kızılderililer ve Türkler, s 37-38-39)

   Bu insanlar Asya kökenli, bakır tenli Kızılderililer, Kızılderililer ile akraba olan ön Türkler, Alpinler ve Mongoloidlerdir.

   “En eski göçler 32.000 – 11.000 yıl önce Asya’nın Sibirya ucundan, Bering Boğazı’nı geçerek Amerika’nın kuzeyindeki Alaska ucuna ayak basmış, buzullar yol verdikçe de güneye göçmüşlerdi.

   Hun Türklerinin 2.000 yıl kadar önce Bering yoluyla Amerika’ya girmiş oldukları hakkında bazı işaretler vardır. En eski Türk kökenliler ise milattan önceki yıllarda İtalya’nın batısına veya Mısır’a göç eden, Atlas Okyanusu’nu MÖ 3.000 yıllarında salla geçen Etrüsklerdir. 

   @ @ @

   Aslında Amerikan tarihini Kristof Kolomb’dan önce (KÖ) ve Kristof Kolomb’dan sonra (KS) diye ikiye ayırmak gerekir. Çünkü Kristof Kolomb’un Amerika’ya gelmesiyle “katliam” başlamıştır. Binlerce kişi yüzyıllar boyu katliama uğramış, Kızılderili nüfusu yok denecek kadar azaltılmıştır. 

   @ @ @

   Bir Kızılderili efsanesinde, bir dönem Amerika’ya derviş kılıklı beyazlar gelir. Kızılderililer bunları Tanrı’nın gönderdiğini zannederler. Amerika’yı batıdan terk ederlerken;

   “Doğudan yine geleceğiz derler!” derler, giderler.

   Dedikleri gibi MS 1492 yıllarında ( İstanbul’un fethinden 39 yıl sonra) Kolomp’la birlikte yine gelirler. 

   (Biz İstanbul’u fethederken, onlar Amerika’yı katliamla fethettiler.)

   Yerliler gemi ile gelen bazı yaratıkların sahile geldiklerini krallarına haber verirler. Bu yaratıkların bazen dört ayaklı, bazen de bölünerek iki ve dört ayaklı olduklarını söylerler. Atı ilk defa gördüklerinden uzaktan buna anlam veremezler.

   Kralları Kızılderili efsanesini bildiği için, gelenlerin tanrı tarafından gönderildiğini, hizmette kusur etmemeleri gerektiğini emreder. Yerliler bu garip yaratıkların her türlü ihtiyacını karşılar. Hürmette kusur etmezler.

   Aslında o bir dönüm noktasıdır. 600 askeriyle gemiyle gelen Kolomp ve yandaşları o andan itibaren delikli demir ile katliama başlarlar. 

   İşte Amerika Kıtası’nın özet tarihi budur. Kan ve vahşet üzerine kuruludur. 

   Bu katliamlar hem Amerika Kıtası’nda hem de dünyanın çeşitli yörelerinde hala devam etmektedir!.. 

   @ @ @

   Zor şartlarda okuyan Raramuri çocuklarına, ne olmak istedikleri sorulunca; 

   Lorenze;

   “Büyüyünce ya öğretmen olurum, ya da birçok hayvan beslerim."

   Bu şartlarda zorrrr!..

   Bu bir örnekti. 

   Aslında dünyanın pek çok yerinde aynı şeyler yaşanıp duruyor!..

Ali İhsan TOSUN

[email protected]