Nedir bu promosyon? Faize bulaşmış olur muyuz? Almasak da bankada kalsa olur mu? Şayet alırsak bu parayı ne yapabiliriz?

Bankalar yapılan yasal düzenlemelere istinaden son yıllarda maaş sahiplerinin yani memur, işçi ve emeklilerin maaşlarını kendi bankalarına yatırmaları karşılığında promosyon (özendirmek amaçlı hediye) vermektedirler. Bu verilen paraların hükmü nedir? Bu konuda araştırmacı İslam âlimleri iki görüş beyan etmişlerdir:

PROMOSYONUN HÜKMÜ

  1. Bankalar, çalışan insanlar maaşlarını bizim bankamız üzerinden alsınlar ve maaşların aylık ortalama bekleme süresinden elde edilen faizden kendilerine bir ön ödeme verelim yani memurun maaşı her ay iki gün önce yatarsa biz bu paradan 12 ayda şu kadar kazanırız, üç sene maaşını bize bağlamayı taahhüt eder ise kazanacağımız, mesela, 10 bin liradan memura 2 bin lira promosyon verelim derler. Bu apaçık bir ön ödeme faizidir. Alan da veren de Allah’a savaş açan kesime dâhil olmuş olur.

“Allah, faizi yok eder de, sadakaları artırır. Allah, günahkâr kâfirlerin hiçbirini sevmez.” (Bakara Suresi 276. Ayet)

“Şayet böyle yapmazsanız, Allah’a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin.” (Bakara Suresi 279. Ayet)

Bu ayetlerin muhatabı olmayı, Allah ve Resulüne karşı asla kazanamayacağı bir savaşa girmeyi kim, neden göze alır?

  1. Bu verilen bir promosyondur. Promosyon hediye demektir, özendirmek için verilir. Paralar bizim bankada kalsın mantığıyla verilen, bankanın dağıttığı kalem, defter, ajanda gibi bir promosyondur. Haramlığı kat'i değildir diyen bir kesim ilahiyatçının görüşü de vardır. Promosyon görüşünde bir kaç sorun ortaya çıkıyor.

A-Verilen hediye, hediye olsa hediyede pazarlık olmaz. Ama memurlar “Falan kesim 5 bin alıyor onlara 2 bin promosyon veriliyor, bizim maaş 10 bin, biz 4 bin isteriz.” diye pazarlık yapıyorlar. Her ne kadar adı hediye de olsa işlevsel olarak dağıtılan hediye gibi değildir. Sadece faiz yerine promosyon demek suretiyle faizi bize süslü göstermeye çalışıyorlar. Banka ile yapılan pazarlıklar, promosyon dediğimiz bu şeyin hediye işlevinin ötesinde bir ticari anlaşma olduğunu göstermektedir. İslam’da şuna bakılır, helal de haram da bellidir. Adı helal bir isim de olsa haram vasfına giriyorsa bu şey haramdır. İsmi haram da olsa haram şartlarını taşımıyorsa helaldir.

Sarhoş eden bir içeceğin adı meyve kokteyli de olsa o alkol hükmündedir. Başka bir içeceğin adı şarap bile olsa sarhoşluk veren bir yapısı yok ise helaldir. Konulan hüküm isim ile değil mahiyet ile alakalıdır.

B-Ola ki verilen şey hediye hükmünde olsa bile gelirinin aslı nemadan olan bir kuruluşun hediye ettiği bir kalem, bir ajanda nasıl kullanılamaz ise böyle bir hediye de hüküm bakımından direkt haram denilmese de kullanılamaz.

Birinci görüşe göre promosyon kat'i haramdır ki fukaha ekseriyetle bu görüş üzerinde net beyanda bulunmuştur. İkinci görüş direkt faiz diyemeyiz ama aynı zamanda yiyemeyiz diyen kesimin görüşüdür.

PROMOSYON BANKADA MI BIRAKILMALIDIR?

Madem bu promosyon haram olan ya da haram şüphesi olan bir şey, hiç almayıp bankada bırakmak doğru mudur? Hayır, değildir.

Zira bankalar faiz işlemleri sebebiyle Allah’a savaş açmış kurumlardır. Bazı Müslümanlar paralarını bankaya yatırıp faiz talep etmeyerek o sistem için bulunmaz adam konumunda olmaktadırlar. Zira banka onun havuzdaki parasını “Falan inançlı adam yatırdı bu parayı havuzdan ayırt edelim de adam harama ortak olmasın, onun parasını faize kullanmayalım.” demezler. Bütün paralar işletilip elde edilen gelirin bir kısmı faiz olarak dağıtılacak iken benim inançlı kardeşim faiz almadığı için faiz müessesesi daha da güçlü kalacaktır. Yani banka için en kıymetli adam vadesiz mevduat hesabı açıp parasını bankaya yatıran kişidir. Tabii asla faiz alıp yiyelim demiyorum ama anladığım kadarı ile “bankaya parasını yatırıp faiz almayan kişi faiz alan kişiden daha çok yanacaktır.” Çünkü müessesenin gelişmesine en büyük destek faizsiz mevduat hesabı açan kişi olacaktır. Velhasıl, promosyon hiçbir şekilde bankada bırakılmamalıdır.

Anı:

Bir gün arkadaşlar ile Gaziantep'egidiyorduk. Yolda bir tesiste mini bir kumar makinesi vardı. Buraya 1 Lira para atınca denk gelirse sigara veriyordu. Arkadaşlar “Atalım mı?” diye sordular. Ben de atmayalım dedim. Zira hem kumar hem de çıkarsa başımıza başka bir bela almış oluruz, çıkanı ne yapacağız? Ben lavaboya gidince bir liradan bir şey olmaz diye parayı atmışlar ve sigara düşmüş. Allah’ın inandık diyen kullarını imtihanı. Sonra da bu sigara ne olacak diye işi gücü bırakıp derde düştük. Bu işler iki ucu pis birer değnek gibi. Değil bankaya para yatırmak, bu şirketler ile ilişkileri komple kesmek için çaba sarf etmek inançlı insanlar için en önemli konudur. Şaka dahi olsa bu işlere bulaşılmaz. “Ne olacak bize milli piyango mu çıkacak, çocukları kırmayayım diye aldım.” denilmez. Allah bir sınar, tepetaklak oluruz.

PROMOSYONLAR NE YAPILMALIDIR

Bir kere elimizde olmayan sebepler, gücümüzün yetmediği ilişkilerden dolayı istemesek de faize bulaşmış olmaktan dolayı Allah’tan af dilemek lazım. Bu paraların çekilebileceği PTT gibi meşru yerlerden çekilmesinin, buralara gidip sıraya girmek ve zahmet çekmek pahasına da olsa faize bulaşmanın kirinden daha hayırlı olacağını bilip bu meseleleri gündem yapmak en azından safımızı Allah katında belli edecektir.

Promosyon parası âlimlerin çoğuna göre haram, bazılarına göre harama bulaşmış bir paradır. Bazı ilim ehli bu paranın kamu kuruluşlarına verilmesini, kamu yararına olacak işlerde kullanılmasını tavsiye etmişlerdir. Bazıları ise fakirlere dağıtılmasını uygun görmüşlerdir. Bunun dağıtılmış olmasından bir sevap hâsıl olur mu bilemeyiz ama en azından paradan kurtulmuş oluruz. Şayet bu promosyonu alan kişi, o paranın dağıtılacağı fakir konumunda ise kendine de zaruretten kullanabileceği yönünde de görüşler vardır. Diyelim ki borçtan haciz gelme durumu var, işler kötü, en azından boğazdan geçmeyecek şekilde Allah’tan af ve mağfiret dileyerek kullanılmak isteniyor ise, tabii bu zaruret hakikaten olmuş ise son seçenek tercih edilebilir. Maişetini iyi kötü karşılayan birinin bu parayı kesinlikle ve kesinlikle kullanmaması gerekmektedir. Hiçbir konumda fetva makamı olmayıp mesuliyete girmeme adına meselenizi, şayet bu parayı kendiniz kullanacak iseniz, ilim irfan sahibi insanlarla istişare edip durumunuzun bir zaruret oluşturup oluşturmadığı konusunda bir netliğe ulaştıktan sonra bu vebale girmek gerekir.

Görüyorsunuz bir COVID salgını geçirdik, hepimiz Azrail’in nefesini ensemizde ve evimizde hissettik. Minarelerden Allah’ım bizi koru diye dualar ettik. Biraz aşı haberi gelince sanki dirilten ve hayat veren aşı imiş gibi hemen eski hayatımıza döndük. Elbet virüs olsa da, olmasa da takdir edilen gün hangi gün ise o gün öleceğiz. Allah’ın huzuruna çıktığımızda hayatımız ne kadar temiz ve nezih kalırsa o kadar güzel olur.

Faiz başımıza ummadığımız belalar açar.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) faiz yiyene, yedirene, faiz muamelesini yazan kimseye ve bu muamelenin şahitlerine lanet etti! Ve 'Onlar günahta eşittir!’ buyurdu” (Müslim)

“Bir adam uzun yollara çıkmış (Allah rızası için) saçı başı dağılmış (din için çabalarken kendine bile vakit ayıramamış) sonra ellerini semaya açmış ‘Ya Rab! Ya Rab!’ demiş. Yediğinde haram vardı, içtiğinde haram vardı. Allah onun duasına neden icabet etsin?”(Müslim)

Bu iki hadisten şunu anlıyorum, faize bulaşan kişi peygamberin bedduasına uğrar. Peygamberimizin bedduası o kişiye lanet gelmesidir. Lanet ise uzaklaşmak ve irtibatın kopmasıdır. Allah artık o kişiden yardım elini çeker, onu kendi haline bırakır. Tabiatta başıboş dolanan herhangi bir canlı gibi olur. Şimdi sorarım hangi günah bizimle Allah arasında irtibatın kopmasına, Allah’ın yüzümüze bakmamasına sebep olur? El cevap, faiz...

Hayatta Allah ile ilişkimizin kesilme riski olan bir mesele bence hayatın anlamı kadar ciddi bir meseledir!