Geçenlerde bir okul ziyaretinde bulundum ve duvardaki bir yazı çok hoşuma gitti. Bu yazı Mümin Sekman’ın “Başarı bilimi” adlı kitabında geçiyor.   Aslı ona mı aittir bilmiyorum ama yazı şu “BİLGİ BEŞ HARFLİDİR BEŞTE DÖRDÜ İLGİDİR”

   Tek cümle ile anlatmak istediğimizin tamamını anlatıyor bu cümle.

   1900lü yılların başında tüm Avrupa bilim sanat ve fen alanında gelebileceği en uç noktalara doğru yol alırken, siyasi ve ekonomik çalkantılarla daha sonrasında savaşlarla belini doğrultmaya çalışan Türkiye, içine düştüğü durumdan kurtulur kurtulmaz Mustafa Kemal Atatürk’ün “muasır medeniyetler seviyesi”ne çıkma yolunda adımlar atmaya başladı.

   Gelişimin, büyümenin, diğer ülkelere eşdeğerde olabilmenin, onlarla her alanda baş edebilmenin yegane yolunun bilim sanat ve fen alanında ilerlemek olduğunu her fırsatta dile getiren Atatürk, bunun başka bir yolu olmadığını biliyordu.

    Halim Yağcıoğlu “Atatürk’ten son mektup” adlı şiirinde “bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar, ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.” Diyor. Ben sadece bir beyitini aldım ama bu şiirin tamamını tüm öğrencilere ezberletmeli bence.  “Bilim ve kitaplar ağartsın saclarınızı ki ancak böyle aydınlanır karanlıklar” derken işin özüne noktayı koymuştur.

   “Halil İncekara Bilim ve Sanat Merkezi” uzun zamandır ziyaret etmek istediğim bu okula Osman Aytekin ve okul aile birliği başkanı Kenan Pehlivanla birlikte gittik. Kurum müdürü Ahmet Emre Ergin, genç dinamik, çalışkan bir öğretmen. Rehberliğinde okulun tüm birimlerini dolaşarak bilgi aldık. Zeka oyun odaları, müzik, resim ve okuma odaları, bilim atölyeleri ve hatta kaynak makinesi, testere ve matkapların dahi kullanıldığı sanayi aletlerinin bulunduğu odalar.

   Her öğrencinin kendine ait dolabı var. Okul zamanları dışında buraya gelerek kurumun tüm olanaklarından yararlanabiliyorlar. İki yüz elli civarında öğrenciye, çeşitli branşlarda görev yapan 14 öğretmenle hizmet veriyorlar.

   Daha önce yurt olarak kullanılan bina okul müdürünün ve okul aile birliğinin çabaları ile, projelerden elde ettikleri gelirle muhteşem bir binaya çevirmeyi başarmışlar. Her ne kadar yer itibarıyla çok da rantabl bir yer olmasa da “ilim çinde de olsa git ğren” düsturu ile hareket edildiğinde yerin kıyada köşede kalmasının da bir önemi olmuyor. Gönül isterdi ki böyle bir birim şehrin en güzel yerinde ve herkesin yürüme mesafesinde ulaşabileceği bir alanda olsun.

  Şu ana kadar TÜBİTAK ve AHİLER ajansından proje karşılığı elde edilen gelirler yanında bazı sponsorların verdiği destek ve değişik okullarda atıl durumda olan araçların hayata kazandırılması ile şu ana kadar başarıyla gelebilmişler ama bundan sonrası soru işaret.

     Çeşitli yaşlarda ve Nevşehir’in her yerinden gerek okulların seçtiği gerekse velilerin yönlendirmesiyle gelen gelişmiş zekaya sahip bu öğrenciler Nevşehir’in bundan on-on beş yıl sonraki makam, mevki sahipleri. İçlerinden mühendisler, alimler, akademisyenler ve yöneticiler çıkacak. Kısaca geleceğimiz olacaklar.

   Tek istedikleri girişte de belirttiğim gibi İLGİ.

   Kurumun; velilerden, öğretmenlerden, öğrencilerden ve destek olacak firmalardan tek isteği, bilgiye ulaşmanın yegane yolunun İLGİ den geçtiğinin bilinmesi.

   Yani daha açıkça nasıl ifade edeyim ki bilim ve sanat merkezi İLGİnizi ve İLGİlenmenizi bekliyor.