EDEBALİCE

Yıl 1907, 

İmparatorluk temelinden sarsılıyor, batmak üzere. 1699 yılından beri ordu sürekli yeniliyor. Yunanlılar, Sırplar, Romenler ayrılıp bağımsız devlet kurmuşlar. Bulgarlar, Arnavutlar, bağımsızlık istiyorlar. İçte karışıklık.

Meşrutiyet henüz ilan edilmemiş.  

Memleketin hali perişan.

Halk sürekli savaşlarla bitkin halde. Yokluk kol geziyor. 

Q Q Q

Selanik’te, Beyaz Kule’de bir barda bir masa… 

Masada beş arkadaş: Kolağası Mustafa Kemal, Tevfik Rüştü (Aras), Yüzbaşı Fuat (Bulca), Yüzbaşı Nuri (Conker), Hatip Ömer Naci.

Konu; memleketin hali!..

Q Q Q

Gerisini İsmet Bozdağ’ın “Atatürk’ün Avrasya Devleti” adlı esrinden okuyalım:

“Mustafa Kemal’e soruyorlar: “Ee.. Sen ne diyorsun?” Kalemi cebinden çıkarıp bir kağıt istiyor; veriyorlar. Mustafa Kemal, Osmanlının Balkan Savaşı öncesi haritasını çiziyor, sonra haritanın bazı yerlerini karalamaya başlıyor ve uzatıyor, çizdiği haritayı arkadaşlarına:

İşte Osmanlı Devleti Aliyyesi’nden, çok yakında bu kalacak!

Arkadaşları, kâğıdın beyaz bırakılmış parçasına merakla eğiliyorlar.

Halep’i içine alan, Bağdat’ı dışında bırakan, İran’a dokunmayan, Batı’da Selanik’e kadar uzanan Osmanlı haritası! Masadan kahkahalar yükselir:

Bu içki sana dokunmuş oğlum, kadehi bırak!

Rüyanda gördünse, abdestsiz uyumuş olmalısın!

Amma yaptın be Kemal!..

Mustafa Kemal, çizdiği haritayı, -ana yakasından akrabası olan- Yüzbaşı Fuat’a (Bulca) verir.

Sakla bunu… Sadece on – on beş yıl sonra göster bu efendilere; boylarının ölçüsünü alsınlar! 

Kimin, kime güleceği o zaman anlaşılır! der.”

Q Q Q

Atatürk, müneccim değildi. Gelecekten haber veremezdi. Sezgisi güçlü biriydi.

O yıllarda birçok imparatorluk yıkılmış, topraklarında birçok yeni devletler kurulmuş, batılıların “hasta adam” adını verdikleri Osmanlı Devleti’ne sıra gelmişti. Sınırları içerisinde birçok milleti barındıran Osmanlı’nın dağılması an meselesi… Osmanlı ile hiçbir bağı kalmamış. Ne din birliği ne soy birliği…

Atatürk’e göre bu son kaçınılmazdı. Hiç olmazsa Türklerin anayurdu Anadolu’yu kurtarmak...

Çizdiği harita aslında Misak-ı Millî’nin taslağı sayılırdı. Bazıları buna güldüler ama o gerçeği çok iyi biliyordu.

Sonraki yıllarda Atatürk’ün hayali gerçekleşti, az bir farkla. Halep, Musul, Kerkük dışarda kaldı. Hatay sorununu halletti. Selanik’te çizdiği haritayı gerçekleştirmeye ömrü yetmedi.

Atatürk’ten sonra gelen devlet adamları konuyla ilgilenmediler. 

1939 yılında II. Dünya Savaşı başladı. Almanlar, bir anda Bulgar sınırına dayandı. Yokluk içinde Anadolu savaşa katılamadı.

Q Q Q

Asıl misak-ı milli işte bu harita ile çizilmişti. Konuyu Ali Fuat Cebesoy, sınıf Arkadaşım Atatürk adlı kitabında; “Mustafa Kemal ‘Misak- millî programının ilk müsveddelerini 1907’de tespit etmiş; devleti, Türk çoğunluğunun yaşadığı kısım üzerine oturtmak, tasfiyeyi düşmanlar yapacağına, bizzat yapmayı ve başına buyruk bir Türk Devleti kurmayı tasarlamıştı.”

Q Q Q

İsmet Bozdağ’ın kitabındaki dipnotta; “Fuat Bulca’nın damadı, Bursa Milletvekili Haluk Şaman, Atatürk’ün çizdiği haritayı, kayınpederinin evrakı arasında gördüğünü, bana söyledi ve içeriğini anlattı.” şeklinde geçmektedir. Haritanın nerede olduğu hakkında bilgi vermemektedir.

Ali İhsan TOSUN

Gsm: 0506  553 73 02