Yazar Melih Cevdet Anday 1979 yılında Kapadokya’ya bir yolculuk gerçekleştirir. Bu yolculuğun duraklarından birisi de Hakkı Atamulu’nun şahsında Derinkuyu’yadır. 11 Ocak 1979 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yer alan  “Kapadokya Yolculuğu”nun Hakkı Atamulu ve Derinkuyu ile alakalı yazısını özetlemekle iktifa ediyorum.

   Anday’ın tespitleriyle sizleri baş başa bırakıyorum:

 “Anadolu kasabasında bir uygarlık girişiminin öyküsü Derinkuyu parkında geçiyordu... Derinkuyu da Kaymaklı gibi tenha bir yer izlenimi bırakıyor. Hele ilk bakışta oranın bir kasaba olduğu kolay kolay söylenemez. Fakat öğrendiğime göre. Bu kasabanın bütün altı oyuktur, demek üstteki genişlikte belki ondan da büyük bir kent daha var toprağın altında, ancak bu yeraltı kentini ortaya çıkaracak kazı için gerekli para bulunamamaktadır. Çok olasıdır ki Derinkuyu'daki yeraltı kentinin, Kaymaklı yeraltı kenti ile bir bağlılığı olsun. Demek bu iki kazamızda (Kaymaklı belde), kimlerin yaptığı bilinmeyen ve şimdilik ancak turistik bir anlam taşıyan metrolar vardır.

      Kafiyemizdeki ev sahipleri, yontucu Hakkı Atamulu'yu ziyaret etme önerisinde bulundular. Bu öneriyi seve seve kabul ettik. Vakit öğleye yaklaşıyordu. Kış mevsiminin güneşli günlerinden biri idi. Tenha kasaba, ruhumda bir bırakılmışlığın hüznünü besliyordu. Az sonra göreceğim şaşırtıcı uygarlık atılımından habersizdim. İlginç yonutlar.

        Hakkı Atamulu, kendi girişimi ile başlatılmış bu yapıtların her gün biraz daha coşkusunu görenin hüznü içimde yaşayıp gidiyordu. 

       Burada bir tartışmaya, bir de karşılaştırmaya sıra geldi şimdi. Tartışma “kel başa şimşir tarak” deyiminin de özeti gibidir: Derinkuyu gibi geri kalmış bir kasabada, sözgelişi şöyle temiz bir yolu olmayan bir yerde parkların, tiyatroların, kitaplıkların, yüzme havuzlarının ne gereği vardı. Ben bu tür tartışmayı ülkemizin başka sorunları dolayısıyla de bilir ve sıralama mantığına bir türlü akıl erdiremem. Bu konuda bir yazı da yazdığımı anımsıyorum Cumhuriyet’te. “Sırasıdır, her şeyin sırasıdır” diyordum özetle. Yoksa önce hastane sonra yol, sonra okul diyerek yapılan bir sıralamanın gerekçesi bulunamaz kanısındayımdır ben. Çünkü sözgelişi “Önce hastane” mantığı “Hastalarımızı iyi edelim, sonra çocuklarımızı okutmaya sıra gelir” anlamınadır. “Önce okul” derseniz, “Çocuklarımızı okutalım, büyüklerin tiyatro görmelerine sonra sıra gelir” savını öne sürüyorsunuzdur. Ve ben “sırası mı” mantığının işlediği yerlerde, okulun da, yolun da, tiyatronun da. Parkın yapılamayacağını düşünürüm. Biri çıkıp da “Efendim, daha kanalizasyonumuz yok” dedi mi? Orada yıllarca tiyatroya veda etmek zorunlu olur. Şimdi ben dil sorununu acarsam “Daha Ecevit borç para bulamadı dilden söz etmenin sırası mı?” mantığı ile susturulabilirim. Peki, baylar, Anadolu da uygarlık yapıtlarını ne zaman göreceğiz? Yontucu Hakkı Atamulu'nun adını nicedir bilirdim, onun kimi yapıtlarının fotoğraflarını görmüştüm: örneğin bunların en ünlülerinden biri olan. Nevşehir’deki İbrahim Paşa anıtını ise iki gün sonra görecektim ancak. O aydın sadrazamın vakur duruşunu resimlerinden anımsamakta idim. Bundan önceki yazılarımda da belirttiğim gibi. Damat İbrahim Paşa, Nevşehir’i onarmış (ona “yeni kent” adını takmış, orada unutulmaz yapılar bırakmıştı. Bugünkü Nevşehir halkı da. Sanatçı Hakkı Atamulu eliyle bu önemli adamın anısını anıtlaştırmıştı. Sayın Hakkı Atamulu’nun bir katlı küçük evine girince ilk izlenimim bu evin ne ince bir beğeni ile döşenmiş olduğu idi. Duvarlar gerçekten değerli sanat yapıtları ile donatılmıştı, bunların arasında hat sanatımızın, diyebilirim ki, en güzel örnekleri vardı. Burada hat sanatının bu örnekleri ile karşılaşmak şaşırtıcı sayılmasın, Nevşehirli İbrahim Paşanın, Padişahı III. Ahmet. Büyük bir hat ustası idi. Hakkı Atamulu'nun zarif evinde çok değerli kilimler, resimler de vardı. Sanatçının evinde idik Ev sahibimizin ikram ettiği konyağı, küçük cam kadehlerden içerken onu dinliyorduk, yapıtlarını, özellikle de Hacı Bektaş'a yeni diktiği Hacı Bektaş Veli yonutunu anlatıyordu. Az sonra bahçenin arkasındaki atölyeye geçtiğimizde bu yapıtın ayrıntılı fotoğraflarını da gördük.

    Hakkı Atamulu, Hacı Bektaş Velî'yi, hem bir bilgin. Hem de bir eylem adamı olarak düşünmüş, tasarısını ona göre hazırlamıştı. Hacı Bektaş Veli’nin Asya'dan Anadolu’ya güvercin olup geldiğine ilişkin masalı ansıtmam üzerine ise, bu usta sanatçımız, yonutun bir yanında yer almış olan güvercini bana gösterdi. Atölye modern. Aydınlık ve büyüktü.”

    Yazar Melih Cevdet Anday bu gezi yazısında Hakkı Atamulu ile Cevat Şakir Kabağaçlı arasında kıyaslama da yapar. Benzer yanlarından da söz eder.Bu kıyaslama için yazarın gezi yazılarını kitaplaştırdığı Kapadokya Yolculuğuna bakılabilir, diyelim ve sözü tekrar Andaç’a verelim:

     “Hakkı Atamulu da, Orta Anadolu bozkırının bu geri kalmış kasabasında kendi isteği, istenci ile kalmıştı Fakat kaderleri başka oldu.

    Eğer o Belediye Başkanı olmak isteseydi yaptıklarının hiçbirini yapamazdı. Hakkı Atamulu'nun talihsizliği, Belediye Başkanı olması ile başlamıştır denebilir.

    Hakkı Atamulu’yu girişmelerinde dımdızlak bırakan etken Belediye Başkanlığı savaşımı olmuştur.  Belki de O’nu geriletmek için türlü siyasi dedikodulara başvurmuşlar.   Kasabada bir park. İşte asıl önemli olayın öyküsünü bundan sonra dinlemeye başladım. Yıllardan beri Derinkuyu’da oturan, oraya yerleşmiş olan Halkı Atamulu, son seçimlerden önce Derinkuyu’nun CHP'li Belediye Başkanı idi; bu sıfatı ile Derinkuyu’da büyük işlere girişti.

     Ev sohbetimizin atölyelerindeki güzel işleri gördükten sonra sokağa çıktık ve onun Belediye Başkanı iken başlattığı yapıtları görmek üzere kasabanın parkına yollandık. Bu park, Hakkı Atamulu'nun başlattığı büyük bir yapıttır. Nerdeyse Sultanahmet Parkına yakın büyüklükte, dikdörtgen, ağaçlarla, yontularla süslenmiş bir park. Bir ucunda Hakkı Atamulu'nun elinden çıkmış büyük bir Atatürk anıtı, bundan başka gene onun işleri olan taştan çeşitli figüratif stilize ya da nonfigüratif yonutlar. Bunlar parkın köşe bucağını modern bir beğeni ile güzelleştiriyordu. Fakat daha oraya girer girmez bakımsızlık, çöküntü durumu gözümden kaçmadı. Bunu biraz sonra daha iyi anlayacağız. Hakkı Atamulu, parkın çeşitli ağaçlarını kendi elleriyle diktiğini anlattı.     Yonutcu Belediye Başkanı Hakkı Atamulu, bu güzel parkı kurmakla kalmamış, parkın güney ucunda bir acık hava tiyatrosu. Bir modern biçimde (üslupta) camı, bir açık hava kitaplığı, bir yüzme havuzu da yapmıştı. Bunları görmeye gittiğimizde şaşkınlıktan ne diyeceğimizi bilemedik. Açık hava tiyatrosu yarım kalmıştı. Çünkü Hakkı Atamulu Belediye Başkanlığından ayılmıştı. Acık hava kitaplığı ile yüzme havuzu çökmeye, bozulmaya bırakılmıştı. Cami ise modern olduğu için yarıda kalmıştı, beğenilmemişti. Çünkü Birkaç yıla kalmaz bu onarım yapıtı silinip giderdi. Anlaşılan park tiyatro, kitaplık, yüzme havuzu buraya çok görülmüştü... 

      Modern cami gelelim, modern cami yapısı konusuna. O gün öğle yemeğini yerken bu konu. Orada söylediklerimi özetliyeyim. Mimarlık tarihinin başlıca sorunu, “orta” sorunudur. Başka bir deyişle duvarları çıkmak kolaydır. İçerde büyük mekân elde edebilmek için duvarları tonozla, kule ile kubbe ile kapama yollarını bulmuşlardır mimarlar. Daha çok doğu yapı tekniğinde yeni olan kubbe ise çok kubbeli yapılardan tek kubbeli yapılara doğru bir gelişim çizgisi izlemiştir. Yüzüstü kalmış İşte Derinkuyu’da Hakkı Atamulu’nun yaptığı cami de böyle yeni bir denemenin ürünü idi, anlaşılan eski cami biçiminin kutsal sanılmasından, sayılmasından ötürü bu yapı yüzüstü bırakılmıştır.”

     Hakkı Atamulu, modern caminin yapımını halkın yardımlarıyla yapmak amacındaydı. Bu nedenle cami yaptırma derneği kuruldu. Fakat halk caminin modern oluşu nedeniyle önceleri benimsenmedi. Camii inşaatı sürüncemede kaldı. Araya 12 Eylül darbesi girdi. 12 Eylül döneminde tüm parti ve dernekler kapatıldı. Dolayısıyla cami derneğim de kapatıldı. Dernekler tekrar açılınca caminin inşaatı da başladı ve tamamlandı.

   Atamulu Moskova’da bulunan Uzay Müzesinden esinlendiği camii Park veya Sanayii (sanayi bölgesinde olduğundan)olarak ibadete açıktır.

   Hakkı Atamulu, “Ben bir yontucuyum ve çağımdan sorumluydum. Gereklerini de yerine getirdiğime inanıyorum. Hakkı’nın adı geçtiği yerde Derinkuyu’nun adı, Derinkuyu’nun adının geçtiği yerde de Hakkı’nın adı geçecek. Bu nedenle de yaşadığım zamanı sanatımla gelecek kuşaklara aktardım.” Demiştir.

     Derinkuyu ilçemize güzel eseler yakışır. Kim ilçemize hizmet ederse, tanıtırsa ona teşekkür borçluyuz.