EDEBALİCE

                Siz hiç “Serhatte” yaşadınız mı?

                Ben de yaşamadım!..

                O insanların duygularıyla duygulandınız mı hiç?

                Ben duygulandım. 

                Korkularını hissettiniz mi?

                Ben iki kez hissetti.

                @ @ @

                Birisi, Kilis’te!..

                Suriye Savaşının tam ortasında…

                Her an bir bomba düşeceği korkusuyla…

                @ @ @

                Diğeri, Kars’ta!..

Ani Harabelerinde…

Arada sadece bir Arpa Çayı var. Karşısı Ermenistan toprakları. 

Ermenistan’da demir direklerden oluşan bir “Gözetleme Kulesi” var. İçerisindeki askerlerin hareketleri görülebiliyor. Her an silahlı çatışma olabilir, korkusu. 

Arpa Çayı’nın üzerinde yıkılmış, iki başı kalmış, Kafkasları Anadolu’ya ve Asya’ya bağlayan “İpek Yolu Köprüsü” bulunmaktadır. 

@ @ @

Kars’ta, şehir merkezinde… 

Güzel bir lokanta da yemeğimizi yerken, dikkatimizi çeken bir şey vardı. Bakırdan bir köşe yapmışlar. Kırmızı, güzel bir kumaşla dekore etmişler. İçerisini de “Türk Bayrağı” ve “Atatürk” resmiyle süslemişler. Yemekten sonra dostum Hacı Urhan dışarı çıkmıştı. Sordum kasadaki kişiye: “Türk Bayrağı ve Atatürk’le süslemişiniz köşenizi. Siz ce neyi ifade ediyor, Türk Bayrağı ve Atatürk?”

Adam derin bir iç çektikten sonra; 

“Bize çok şeyler ifade ediyor” dedi ve şöyle devam etti, anlatmaya.

“Buralar 93 Harbinden beri tam 40 yıldır Rus işgali altında idi. Bu millet açlık, yokluk içinde çok çekti. 

Özellikle Ermeni çetelerinin yaptığı katliamlar sel olup aktı, derelerden. Ne zaman ki Erzurum’dan Kazım Karabekir’in Kuvva’yı Milliye’si geldi, bizi kurtardı.”

Dersimizi almış dışarı çıkarken; “Kars Kalesi’ni de gezmeyi unutmayın! Özellikle kalenin eteğindeki Ulu Cami’yi mutlaka görün!” diye sesleniyordu. 

Dediği gibi yaptık. Kars Kalesi’ni zorla da olsa gezdik. Kalenin eteğindeki Ermeni kilisesinden bozma Büyük Cami’de (Meryem Ana Kilisesi) inceleme yaptık. Yolun üzerindeki ‘Ulu Cami’ye sıra gelmişti. Uzaktan birisi; “Size orayı ben gezdireyim. Anlatacağım çok şey var.” dedi. 

Ahıska Türk’ü olduğunu söyleyen bu kişi dedelerinin 93 Harbi’nde Rus zulmünden kaçarak Kars’a geldiklerini, amcasının birinin de Bünyan’a gittiğini anlattı. Bize “gönüllü mihmandarlık” yapacaktı. Yaptı da!..

@ @ @

Merdivenlerden Ulu Cami’ye çıkarken ilk önce bir şadırvanla karşılaşırsınız. Sonra camini kuzeyindeki giriş kapısına ulaşırsınız. 

Girişe yakın Ermeni zulmünü anlatan tabela bulunmaktadır. Mihmandarımız bize Ermeni Çetelerinin Ulu Camide 276 Müslüman Türk’ü nasıl yakarak katlettiklerini anlatırken, ben tabelanın resmini kayıt altına aldım. 

Camiye girdik. Sağ taraftaki duvarda ahşap, iki tane pano vardı. Panoda ikişer, üçer tane el ayası büyüklüğünde siyah kan lekesi bulunuyordu. Akşam olduğu için lambadan vuran ışık nedeniyle yağ parıltısı vardı. Gönüllü mihmandarımız; 

“İşte bu kan lekesi ve insan yağı parıltısıdır.” dedi.

Aynı şeyler mihrapta da vardı.

“İnsanlar öyle çaresiz kalmış ki, birkaç santimlik boşluğa sığınmışlar, kurtulmak için.” Ama kurtulamamışlar!.. 276 Müslüman Türk yanarak can vermiş.

Bir daha iyi anladık Kars’taki lokantadaki adamın dediğini.