TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) İstanbul Şubesi Başkanlığı’nca organze edilen İstanbul Edebiyat Festivali her yıl organize edilerek gerçekleştiriliyor. Bu organizelerden biri de “Ustaların İzinde” teması işlendi. “Ustaları İzinde” etkinliğinizdeki konuşmaları TYB İstanbul Şubesi Başkanı Mahmut Bıyıklı kitaplaştırdı.

  “Ustaların İzinde” adlı kitapta kültür ve düşünce alanında önemli yerleri olan Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Cemil Meriç, Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil ile ilgili konuşmalar yer aldı.

   Bu kitap biyografi alanında eser vermek isteyen inceleme ve araştırma yapmak isteyenler için iyi bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Kültür ve düşünce adamların kendine has bazı özellikleri açısından da kitap bir ipucu niteliğindedir.

    “Ustaların İzinde” çalışmasında yazarlar için nasıl tespitlerde bulunmuşlar bir bakalım.

     Üdebanın Temsilcisi Necip Fazıl

    Necip Fazıl Kısakürek, zihin dünyasına hitap eden, hayatın ve toplumun merkezinde olan iyi bir şairdir.

      Prof. Dr. Bedri Gencer’in tespitlerine göre Necip Fazıl Kısakürek ulusal devletler devrinde edebiyatın temsilcisidir.  Gencer’in Necip Fazıl ile ilgili tespitleri şöyledir.

  “  Necip Fazıl’ın başlıca misyonu Namık Kemal’in izinde ulus – devletleri devrinde Müslüman halka bir tarih ve İslam şuuru vermek olmuştur. Yazar Gencer, Cumhuriyet devri Müslümanlarına modern kavramlarla ideolojik sosyalleştirme; ideolojik dini şuurun Necip Fazıl tarafından verildiğini öne sürer.

A.Ali Ural Necip Fazıl’ın şairlik yönünde durarak şairin tek aracı olan şiirde mesajı aktarırken tebliğ etmeyip telkin etmesidir. Fakat bu kolay değildir diyerek, Kısakürek, yöntem olarak fikrin damıtılıp hisse dönüştürülmesini önerdiğini ileri sürer. Ural Necip Fazıl’ın inandırıcılığı, geniş kitleleri etkilemesini de şiirlerinde kendine çağrıda bulunarak bir hesaplaşma, uyandırma gayreti içinde olduğunu belirtir.

   Necip Fazıl ile ilgili incelemeleriyle bilinen Muzaffer Doğan’da, Yakup Kadri’nin, Nurullah Atac’ın, İsmail Habip’in, Peyami Safa’nın, Mustafa Şekip’in Necip Fazıl’ın şairliğini takdir ettiklerini, Yaşar Nabi’nin de, onu “Bir mısra bir millete şeref verecek şair diye takdim edildiğini belirtmektedir.

    Büyük Doğu ile ilgili bir anekdot…

  Büyük Doğu çıkıyor, Sezai Karakoç Necip Fazıl’ın yanında kendisine diyor ki, “Üstat iyi gidiyoruz ama sermaye bitti.” Büyük Doğu parasızlık nedeniyle çıkamayacak. Necip Fazıl, Büyük Doğu bu milletin bu davanın temsilci bir yayınıdır: eline kına yakacak olanlara ben Büyük Doğu kapandı dedirtmem”, diyor ve bir manşet atıyor ve dergi süresiz kapatılıyor. Yani dergi kapanmamış, kapatılmış oluyor.

     İsyan ahlakının abidesi Nurettin Topçu

     Büyük fikir adamı Nurettin Topçu D.Mehmet Doğan’ın dediği gibi kitleleri peşinden sürükleyen biri değildi. İyi bir fikir adamı olduğu için anlaşıldı. Fikir açıcı, her söz ve konuşmaları vecizdi. Düşünmeye önem verirdi. Bu bakımdan Mehmet Sılay’a göre Topçu’nun gündeminde Kur’an’ı çok okuyor az düşünüyoruz. Hürriyetimizin kaynağı tefekkür yani düşünmektir. Hür insan düşünen ve üretendir. Düşünenlerin dünya ve ahiret hayatı genişler. İdealsiz nesillerin bütün hayatı zalimi övmek ve  mazlumu dövmekle heba olmuştur: Yüksek bir gayesi ve gayreti olan idealist  gençler mutlaka millete hizmette ulaşırlar.”

    Nurettin Topçu’dan yakındakilere önemli bir tavsiye: “Arkadaşlar, çok olacağımız, kırk elli kişi olacağımız günü beklemeyin; hemen kalemi elinize alın, yola çıkın. Usta olacağınız günü beklemeyin. Egzersiz ve patrik yaparak usta olunur. Önce on okuyun, bir yazın. Sonra ikinci dönem on yazın, bir yayınlayın. Üçüncü dönemde on yazın, on yayınlayın.”

   Okumaya ve ilme önem veren Nurettin Topçu, “felsefenin çağa gücü yetmelidir. Filozof da felsefeci de aslında çağa gücü yetebilecek bir dille okumaya sahip olmalıdır”, demiştir. Prof. Dr. Ergün Yıldırım’a göre Topçu, moderniteye meydan okuyan bir fikir adamıdır.  Yıldırım, Topçu’nun farklı bir entelektüel tutuma sahip olduğunu belirterek, moderniteyi topyekün olarak gören ve onunla ilişki kuracağımızı değil onuna niçin ilişki kurmamız gerektiğini soran birisidir, demektedir. Topçu’ya göre, modernitenin ahlakını değil, bilimini almalıyız.

   D.Mehmet Doğan’ın şu sözü Topçu’nun kişiliğini, idealizmini tarif etmiş, “Bütün büyükler isteklerini sonsuzluktan istedi. Topçu’ya göre siyasetin çözümleri kısa vadelidir, etkisi kısa sürer, sonuçları da tahmin edilemez. Zamanımızın meselesi irade meselesidir.

     Kırk sene öğretmenlik yaptım. Mabede nasıl giriyorsam, sınıfa da öyle girerim”, diyen Topçu ibadet yerine geçsin diye ders ücretini almadığını da kitaptan öğreniyoruz. Paraya sıkıştığı anlarda, “ben fazla alamam benim maaşım o kadar”, diyen erdemli biri.

   Topçu’yla ilgili daha pek çok insanın yolunu aydınlatacak fikirlerden söz edildiğini belirtelim. Topçu’ya anlamak için “Ustaların İzinde” ve fikir adamımızın kitaplarını okunmalıdır.

   İç gözleri gören gerçek bir münevver Cemil Meriç

    Necip Fazıl Cemil Meriç için, “Allah’ın iç gözleri daha iyi görsün diye dış gözünü kapadığı gerçek ve sahici bir münevver”, demiştir. Necip Fazılı sorduklarında Cemil Meriç şu tespiti yapmış, “Necip coşkun bir ırmaktır, fakat bazen bulanık akar.”

   Bir irfan adamı olan Cemil Meriç’in evindeki kitapları tavana kadar İngilizce, Arapça, Fransızca… Türkçe kitap pek fazla gözükmezmiş kütüphanesinde.

   Recep Garip, Cemil Meriç’in şu tespitine yer verir, “Avrupa’da kültürün aracı akıl, Asya’da coşkudur. Aklın dili söz, coşkunun musiki. Avrupa’da söz musikiden kopmuştur. Asya’da ise musikinin kendisidir. Avrupa zekânın vatanı, Asya gönlün. Zekânın dili nesir, gönlün şiirdir. Avrupa’da şiir düşüncenin emrindedir, biz de düşünce şiirin emrinde, şiirin yani musikinin.

    Cemil Meriç’e göre, “Din medeniyetten, din insandan ve din sanat, edebiyat ve şiirden asla ayrılmaz. Düşünce, fikir, felsefe toplumu atan nabzıdır. Bu nedenledir ki medeniyetimizin sözcülüğünü edebiyatçılar yapmıştır.

   Cemil Meriç’e göre edebiyatçılarımızdan birkaçına dair görüleri:

     Akif damarlarında tarihin nabzı atan bir halk çocuğu. Sömürgeciliğe bütün gönlü ile düşman, ilerici ve samimi, insaf ve vicdan sahibi “tam bir asrısaadet Müslüman’ıdır. Tevfik Fikret; fildişi kulesine mahpus, yüzde yüz ferdiyetçi bir sağ, küçük burjuva, anarşist. Necip Fazıl mütefekkir değil, şairdir ve şiir tarafı büyüktür. Bir Yahya Kemal ile Mehmet Akif’le kıyas edilebilir. Orhan Veli’yi zavallı bulur, onun dışında ele alınacak şair de bulamaz. Behçet Necatigil ile Oktay Rıfat hiçbir zaman ciddiye almam der. Şiiri bir iman sanatı olarak gören Cemil Meriç yine de Namık Kemal, Abdulhak Hamid,  Muallim Naci, Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Nazım Hikmet ayrıcalıklıdır.

     Çağın Bilgesi Sezai Karakoç

      Sezai Karakoç ulaşılmaz biri değildir. Mahmut Bıyıklı bu konuda şöyle bir olayı naklediyor: Bir genç Sezai Karakoç’u ziyarete gitmiş, “Efendim sizi ziyarete geldim” deyince Sezai Karakoç da “Ben türbe miyim? demiş… Bu gibi aslı olmayan şeylerle gençler ile Sezai Karakoç arasında son yıllarda duvar oluşturulduğunu gördük.

   Prof.Dr. İlhami Genç, “Sezai Bey bana göre klasik edebiyat şairlerinin kendi çağlarındaki şiirlerini aldı ve yaşadığımız çağın şiiri haline getirdi. Bir anlamıyla klasik edebiyatı kendi çağında diriltti.” Demektedir. Genç, Mona Roza’yı da klasik edebiyatın önemli unsurlarından biri olarak görür.

      Çağın bilgesi olarak Sezai Karakoç’u nitelendiren Yusuf Kaplan’a göre ise Sezai Karakoç’u üç merhalede anlayabilmemiz gerekiyor. Sezai Karakoç gibi öncülerin öncüsü olanları çağın ufkuna taşınmalı. Yani yeniden okunmalıdır. Karakoç’la ilgili, onu sürdürebilecek ve biraz daha ileriye taşıyabilecek bir kavramlaşmadan söz ederek; düşünürümüz, sanatçımız ve ahlak anıtımız olarak Karakoç’un örnek hayatıyla yaşayan bir sahabe olmasıdır.

   A.Haydar Haksal’da Karakoç’un fikir hayatından bazı örnekler verir. Bu fikirlerinden bazıları:

     “İnsan, Allah’a olan inancını yenilemeli, tazelemelidir.

      Kültür, inanıştan doğar: sonra inkâr, bir tepki halinde belirir. İnanış öz,  inkâr tepkidir. Alıp götüren inanıştır: tutan, alıkoyan, bağlayan inkârdır. İnkârın metafiziği büyü, inanışın büyük düzeni dindir. İnanış kutbunun askeri melek, inkâr kutbununki şeytan oldu. Fakat inkâr, kuvvet bakımından orada durdu. Ama inanış, melek tabakasında da durmadı. Onu da aştı.”

   Edebiyatta klâs duruşlu yazar ve düşünür Nuri Pakdil

    Prof. Dr Turan Koç’a göre Nuri Pakdil, ideolojik düşünen, tavır alan ve dille eyleyen bir dil kullanır. Bütün yazılarında hayatından kesitlere göndermelerde bulunması veya yazılarını doğrudan doğruya hayatına yaslanması, onun ahlaki duyarlılığı ile yazarlığı arasındaki ilişkinin boyutlarını göz önüne seren, birinci elden bir belge niteliğindedir.

    O, çağının sorunlarını ve bunun için de özellikle kendi milletinin sorunlarını kendine dert edinmiş, çarpan bir yürek olarak karşımıza çıkar. Ona göre durumun iyi algılanması, iyi kavranması ve buna göre bir tavır geliştirmesidir.

   Pakdil’in hemen hemen her cümlesinde Türkçenin alışılmış kullanım kurallarını zorlayan bir anlam genişlemesi ya da yoğunlaşması vardır.

   Dr. İbrahim Demirci’ye göre de Pakdil’in titizliği, gerçekten çok boyutlu bir titizliktir; yalızca dil dikkatiyle sınırlı değildir. Onun kimi özel adlara karşı duyarlılığı da ünlüdür.

   Pakdil, “Batı Notları” kitabında Paris’in köpeklerin çokluğundan söz ederken, İstanbul’u güvercin olarak tasvir eder. Ona göre edebiyat, insanın bir bakıma yeryüzündeki varoluşu anlama ve anlamlandırma çabasının bir ürünüdür.

   Dikkat ve çok titiz bir kişiliğe sahip olan Pakdil, “ben cümlelerimi ateşte pişiririm”, der. Bu bakımdan son derece sağlıklı bir bakış açısına sahiptir.

   Pakdil’in on üç yıllık suskunluğu biliniyor. Bu suskunluğun birçok değişik yönü olmasına karşılık temel meselenin bir dönem yaşanılan rejim sorunu olduğunu yakınında bulunanlardan Necip Evlice ifade etmiştir.

     “Ustaları İzinde” isimli bu önemli ve özet denilebilecek hacimli çalışmada daha pek çok yazarın görüşleri bulunmaktadır.

      Ustaların yakınında bulunmuş, onları tanıyan, araştıran ve inceleyen pek çok yazar, şair, sanatçı, akademisyenin hatıraları ve görüşleri bu kitapla güzel bir hizmet haline getirilmiştir. Kitabın hazırlanmasında emeği geçenleri Türk Kültür hayatına yeni bir eser kazandırmaları sebebiyle tebrik ediyorum.