Taşğın, Kırımlı bilim adamı İsmail Gaspıralı?nın ölüm yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı.

?Milletlerin özelliklerini keşfetmemizi sağlayan dil bu kadar büyülü ve önemli bir yapıya sahip olduğu için toplumların fikirlerini ve yaşam biçimlerini etkilemiştir.

Dil, fikir ve eylem; birbirlerinden ayıramayacağımız, beraber gelişen ya da gerileyen üçlü bir yapıdır. Bu üçlünün içerisinde yer alan eylem olgusunun yapısı bireylerin dillerine de yansıyacak ve dolayısıyla bu çerçevede bir düşünce oluşturulacaktır.

Bir makinenin dişlisine benzetebileceğimiz bu yapı birçok dilbilimcinin araştırmalarına da konu olmuştur. Türk dili konusunda; Dil ? Fikir - İş üçlüsünü ortaya atmış kişi Kırımlı büyük bilim adamı İsmail Gaspıralı?dır.

Gaspıralı Türkçenin gelişmesi, Türk Milletinin ilerlemesi ve edebi alanda Türkçenin sesini diğer dünya milletlerine duyurabilmesi adına çalışmalarda bulunmuştur.

Gaspıralı`nın fikirlerini üç esas maddede toplamak mümkündür; Batı?nın yeni ve faydalı fikirlerini öğrenip Müslüman - Türk dünyasında yaymak, maarifi yeni usule göre ıslah eylemek ve Osmanlı Türkçesini, bütün Türk dünyasının anlayacağı müşterek bir edebî dil haline getirmek.

Gaspıralı?nın çalışmaları Türkçülüğün temelini teşkil etmesinin yanı sıra Türk dünyasını şekillendirmeyi, derleyip toparlamayı da kendine amaç edinmiştir.

Gaspıralı, Batı?daki bilimsel gelişmelerden asla geri kalamayacağımızı vurgulayarak Batı?daki edebi, bilimsel ve fikirsel açılımları bir an önce öğrenmemiz gerektiğini vurgulamıştır. İsmail Gaspıralı?nın düşüncelerinin, Mustafa Kemal Atatürk tarafından uygulandığı görebiliyoruz.

Çağdaşlaşma yolunda batının tekniğinin ve biliminin gözden geçirilmesi, ulusal kültürü yayma adına öğretmenlerin eğitimine özel bir önem verilmesi, Dünya Klasiklerinden çevirilerin yapılması ve Türk yazınının gelişmesi için eğitim alanında birçok devrimin yapılmış olması Gaspıralı?nın düşünceleriyle, paralel çizgilerde ilerlemiş olduklarını göstermektedir.

Dilde, fikirde ve işte birlik çağrısına en çok kulak vermiş ve ardından büyük bir yankıyla Gaspıralı?dan gelen sesi ülkesine yöneltmiş olan kişi kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk?dür.

Gaspıralı İsmail Beyi, dönemin diğer Türk reformcularından ayıran özelliği, görüşlerini ve meselenin çözümüne ilişkin tekliflerini sistematik bir programa dayandırmasıydı.

Gaspıralı, özetle, milli okulların geliştirilmesini ve eğitimde reform yapılmasını, milli eğitim kurumlarının ve fakir öğrencilerin, açların, felâketzedelerin maddeten desteklenmesi ve bu istikamette içtimai tesanütü sağlamak için ?Cemiyet-i Hayriye?ler kurulmasını, bütün Türklere ortak dilde hitap edecek milli basının faaliyete geçmesini, milli nitelikli bir aydınlar zümresinin yetiştirilmesini talep ediyordu.

Bu programın asıl maksadı, önce Çarlık Rusya?sında yaşayan Türk topluluklarına, sonra da tüm Türk Dünyası?ndaki Türk topluluklarına milli hüviyet kazandırırken, Türklük şuurunu da aşılamaktı. Bir başka ifadeyle, milli hüviyetinden habersiz, kendini dini hüviyetle ?ümmet? olarak niteleyen ve ayrıca Rusya?da ?inorodetsi? statüsünde yer alan Türklerin, millet olma merhalesine ulaşmalarını sağlamaktı.

Zira medeni ülkelerin içinde millet merhalesine ulaşamamış bir tek ülke mevcut değilken, geri ve sömürge konumundaki ülkelerin bir tekinde bile millet merhalesine ulaşılamadığı apaçık bir hakikatti.

Millet merhalesine ulaşılmadan, milliyet şuuruna sahip olunmadan, mevcut gerilikten ve çok taraflı esaretten kurtulmak mümkün değildi.

Gaspıralı İsmail Bey, bu amacı şu veciz ifadeyle sloganlaştırmıştı: ?Dilde, Fikirde, İşte Birlik!? İsmail Gaspıralı kalkınmak için izlenecek olan yolların ulustan ulusa değiştiğini belirtmiştir.

Örneğin; ?İslâm dünyasında zanaat ve ticaretin yaygın olmadığını, Müslümanların buna alışık olmadığını düşünen Gaspıralı, kalkınmaya ziraattan başlanmasını istemektedir.

Önce ziraat geliştirilmeli, ziraî mahsuller iyi pazarlanıp satılmalı; sermaye birikiminden sonra sanayiye geçilmeli. Gaspıralı`nın bu fikirleri tabiata uygundur. Her ülke elindeki imkânla işe başlamak zorundadır. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti de öyle yapmış, önce ziraatı geliştirmiş, sonra sanayiye geçmiştir.

Bu düşünce tarzı dolayısıyla Gaspıralı, yabancı sermayeye de itiraz eder.
   Osmanlı ülkesindeki kapitülâsyonların zararlı olduğunu söyler. Türkçenin gelişmesinin edebi bir dünya dili olmasından geçeceğine inanan Gaspıralı; Türk aydınlarının kendi dilleriyle edebi alanda birçok eser vermelerini istemiştir.

Dünya üzerindeki emperyalist, yıkımcı ülkelerin dillerinin sömürülen uluslara nasıl pazarlandığını iyi tetkik etmiş bir araştırmacıdır Gaspıralı. O, 19. yy Rusya?sında, dilin, ulusların üzerindeki etkisini ve ulusların ana dillerinin kaybettirilmesi sürecini çok iyi bir şekilde yaşamıştır. Gözlemleri ve araştırmaları sonucunda Türkçülük düşüncesini sistemleştirmiştir.

Türkçülüğün ilk aşamasına edebi ve dilsel gelişmeyi koymuş olan Gaspıralı dilde birliğin sağlanması içinse üç tane önemli düşünce çıkarmıştır ortaya.

Gaspıralı`nın, Türk milleti için bu umumî dili gerçekleştirmek maksadıyla şu esaslara dikkat ettiğini görüyoruz: a-Yaşayan Türk lehçelerinin mahallî kelimeleri,
 Osmanlı Türkçesinin en gelişmiş şekli olan İstanbul şivesine uydurularak kullanılmalıdır, b-Mümkün mertebe yabancı dil ve kaideler Türkçeden çıkarılmalıdır c) Okur-yazarlar tarafından anlaşılmayan Arapça ve Farsça tabirler tasfiye edilmelidir.

İsmail Gaspıralı bu üç düşünce doğrultusunda eserler vermeye başlamış ve Tercüman adlı gazetede yazılar yazmıştır. Bu gazete; Kazan`da, Doğu Türkistan`da, Azerbaycan`da ve Osmanlı Türkiye?sinde yaşayan bütün Türkler tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmış ve kullandıkları Türkçede farklı özellikler bulunmasına rağmen tek bir dilde buluşmuşlardır.

Ziya Gökalp, O?nun çıkardığı Tercüman gazetesi hakkında şunları söylemektedir; "Tercüman gazetesini, Kuzey Türkleri olduğu kadar, Doğu Türkleri ile Batı Türkleri de anlardı.

Bu gazete, bütün Türklerin aynı dilde birleşmelerinin mümkün olabileceğinin canlı bir delilidir. İsmail Gaspıralı, Topçubaşı Ali Merdan ve Yusuf Akçura , "Rusya Müslümanları İttifakı"nı kurarak, Türklerin haklarını Duma`da nasıl savunmak gerektiği konusunda çalışmalara başladı.

İsmail Bey, kurulan bu ittifakın kongresinde dil birliği hakkında şu öneride bulundu, Türklerin aslı nesli birdir. Zaman ve mekân ihtilâfıyla şive ve âdetlerimize ihtilâf peyda olmuştur. Bu ihtilâf, birbirimizi anlayamayacak dereceye gelmiştir.

Bundan sonra okullarımızı edebî dili bir olan hizmet edecek hâle getirmek lâzımdır der. Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşmalıdır.

Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz ifadesi ile Mustafa Kemal, dil açısından bir Misak-ı Milliye?yi de çizmektedir.
Şu sözü ise dilde birlik adına olması gerekeni bizlere özetlemektedir. İstanbul?da çıkan bir gazeteyi Kaşgar`daki Türk de anlayacaktır. İsmail Gaspıralı?ya kulak vermek demek Türkçeyi sevmek, Türklüğü daha da ilerilere taşımak demektir.

O?nun düşüncelerinin gerçekleşmesine o kadar gereksinimimiz var ki bugünlerde, Balkanlarda her türlü kötü şartlar içerisinde yaşamaya çalışan soydaşlarımızdan, yıllardır Rus zulmü altında Türkçesini unutma noktasına getirilip Kril Alfabesi?ni kullanmaya zorlanan kardeşlerimize,

Türkistan?daki Türk çocuklarına kadar dilde birliği sağlamak zorundayız. 21. yy?ın Türkiye?sini inşa ederken ele alınması gereken öncül konulardan birisidir Türkçede birlik konusu Dil?de birliği sağlayan Türkler, düşüncede ve eylemde de birlikteliği sağlayacaklardır.
 

Bu hedef gerçekleştiğinde Türk ? İslam medeniyeti birikimi ve yüklendiği sorumluluk gereği dünyanın yeniden şekillenmesine imkân sağlayacaktır. Ayrıca İsmail Gaspıralı?nın ruhu şad olacak ve adı sonsuzluğa dek hak ettiği saygıyla anılacaktır.? Haber: Alpaslan Körükcü