Eğitim-Bir-Sen Nevşehir Şube Başkanı Mustafa Çiftci ve yönetim kurulu üyelerinin de katıldığı toplantının açılışında konuşan Genel Başkan Ali Yalçın, buluşmanın; iyiliğe, doğruluğa ve adalete çağıranların, sendikası için ter akıtanların, adanmışların, sendikal aklı sendikal ahlakla buluşturanların, emeği, ekmeği aziz bilenlerin, özlük ve özgürlük mücadelesi verenlerin buluşması olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: “15. Türkiye Buluşmamızda, aynı zamanda 28. kuruluş yılımızı da idrak ediyoruz. 14 Şubat 1992’de başlayan soylu mücadelede 28 yılı geride bıraktık. 28 yıl önce merhum Mehmet Akif İnan ve arkadaşlarının attıkları adım, bugün yerelden evrensele küresel bir yürüyüşe dönüştü. 28 yıllık mücadele, emek tarihinde 28 yıllık özne demek. Türkiye 28 yıl önce, akademik hizmet sendikacılığıyla, çözüm, insan, adalet temelli değer sendikacılığıyla tanıştı. Türkiye 28 yıl önce, insanı, emeği ve üyelerini ideolojik çatışmaların nesnesi gören sendikal zihniyetin tekelinden kurtuldu. Üyemiz, ülkemiz, yerküremiz dediğimiz, ‘Yeni Ufuklardan Yeni Umutlara’ şiarıyla ‘Yerelden Evrensele Soylu Mücadelemizi’ bugünlere ulaştıran Rabbimize şükürler olsun. Bu onurlu mücadelenin ateşini yakanlardan, yükünü taşıyanlardan Allah razı olsun. Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan, dava arkadaşımız Erol Battal ve ahirete irtihal eden dava büyüklerimize Rabbimden rahmet, genel başkanlarımız Niyazi Yavuz, Ahmet Gündoğdu başta olmak üzere, hayatta olan tüm emektarlarımıza sağlık ve afiyet diliyorum. Dünyada, bölgede ve Türkiye’de durmaksızın birçok gelişme yaşanıyor. Hem sendikal hem de siyasal gündem çok yoğun. Eğitimi ve eğitim çalışanlarını ilgilendiren, etkileyen hazırlıklar, çalışmalar, sorunlar, sonuçlar var. Çok kısa bir süre önce Elazığ’da depremi, Van’da çığ afetini yaşadık. Bu vesileyle, depremde ve çığda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.”

“Mazlumun yanında, zalimin karşısındayız”

Bugünlerde millet olarak bir yandan doğal afetlerin yaralarını sarmaya çalıştıklarını, diğer yandan bölgemizde yaşatılan vahşeti, katliamları, insani krizleri engellemek için uğraştıklarını kaydeden Yalçın, “Dilini, dinini, rengini, tabiiyetini sormadan mazluma, mağdura kucak açıyor; zulme, zorbalığa, sömürü çarkına çomak sokuyoruz. Çünkü biz sendikacılığı salt üyelerimizin haklarıyla sınırlı bir faaliyet olarak görmüyoruz. Mücadeleyi, inancımızın, medeniyetimizin verdiği insanlık ufkuyla yürütüyoruz. Eğitim-Bir-Sen’in kurucu değerleri; insanı, insanlığı, erdemi esas almayı kurumsal hedef ve hepimize kişisel görev olarak yüklüyor. Tam da bu yüzden, Suriye’de can pazarının ortasında kalan mazlum ve mağdurlara el uzatmaktan vazgeçmeyeceğiz. Onlara bunu reva gören vahşet düzenini, Baas rejimini lanetlemeyi sürdüreceğiz. Rusya’nın Esed’e verdiği desteği, İdlib’de ürettiği dehşeti görmezden gelmedik, gelmeyeceğiz. İran’ın Esedçiliğine, İsrail’e sessiz kalışına sessiz kalmadık, kalmayacağız. Kızıl emperyalist ve kapitalist Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırım politikasına kör, sağır ve dilsiz olmadık, olmayacağız. İşgal altındaki Karabağ’ı, Keşmir’i unutmadık, unutmayacağız. ABD’ye ve Evangelist tezgâhlara, teröre ve darbecilere verdiği desteğe karşı itirazımızı, isyanımızı haykırmaya devam edeceğiz. Filistin’de Siyonist vahşete ve işgale karşı direnişi desteklemekten vazgeçmeyeceğiz. İsrail’i büyütmeyi, Filistin’i yok etmeyi, Kudüs’ü Siyonizm’in başkenti ilan etmeyi hedefleyen ‘Yüzyılın Anlaşması’nı yüzyılın paçavrasına dönüştürecek, yüzyıllar da geçse itirazımızı sürdüreceğiz. Bizim gayemiz, mazlum coğrafyalarda fiili, fikrî ve iktisadi sömürünün son bulması, bütün dünyada hakkın ve adaletin hâkim olmasıdır” şeklinde konuştu.

“Yükümüz ağır, sorumluluğumuz büyüktür”

“Bir milyonu aşkın eğitim camiasının cüssesi kadar sorunları, beklentileri, itirazları, umutları da büyüktür. Eğitim-Bir-Sen olarak, cüssemiz kadar yükümüz ve yükümlülüğümüz de büyüktür” diyen Yalçın, “Üyelerimizin, kamu görevlilerinin, eğitim çalışanlarının, eğitim sisteminin, öğrenci ve velilerinin, okuldaki hizmetlinin, ilçe millî eğitim müdürlüğündeki şefin, memurun, üniversitelerdeki akademisyenlerin, idari personelin bütün beklenti, itiraz, talep yükü bizdedir. Bu sorumluluğumuzun bilincinde olarak, dün olduğu gibi bugün de yarın da çözümleri önerme, talepleri dillendirme, kazanımları artırma, sorunları azaltma mücadelemiz devam edecek. Millî Eğitim Bakanlığı’nı ve eğitim politikasını, eğitim bürokrasisini, YÖK’ü ve kararlarını, rektörlerin yanlış icraatını tartışmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

“Bizim davamız yaralara merhem olma davasıdır”

Yalçın, Eğitim-Bir-Sen’in, kuruluştan yükselişe, zerreden zirveye, yerelden evrensele doğru yürüyüşünde milletle aynı safta, insanlıktan yana olduğunu, özgürlükleri artırmanın, adaleti hâkim kılmanın mücadelesini verdiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz, makamdan ve masadan değil, alın teri dökülen mekândan ve emekçilerin bulunduğu sahadan sendikacılık yaptık. Bugünden geçmişe, zirveden yola çıktığımız ilk yere, yolculuğa başladığımız ilk güne bakıldığında, herkesin gördüğü emektir, erdemdir, halis niyet ve gayrettir. Bizler de ilk adımı atan öncülerimiz gibi, zirveden yeni ufukları, yeni ufuklardan yeni umutları hedefledik. ‘Yerimiz zirve, yönümüz ufuk, yolumuz yeni umutlardır’ dedik. Eğitim-Bir-Sen, basit ve günübirlik hedeflerin peşinde olanların değil, halis niyet ve gayret sahiplerinin omuzlarında yükseldi. Bizi diri tutan itirazlarımız, muhalif damarımız, mücadele azmimizdir. Bizi değerli kılan, mücadele ruhuyla kazandırdıklarımız, hakkı ve hakikati haykırmamızdır. Biz Eğitim-Bir-Sen’iz, zulme, sömürüye, emperyalizme, kapitalizme karşı; emeğin, insanın, adaletin temsilcileriyiz. Bizim davamız bu ülkenin kalbinde, beyninde açılan yaralara merhem olma davasıdır. O nedenle, adanmak bizim için şahsi bir mesele değil, bir şahsiyet meselesidir. Şuur varsa aldanma, istikamet varsa şaşırma, teşkilat varsa yıkılma olmaz. Eğitim-Bir-Sen varsa zulme, zalime, hak yiyene, hukuk çiğneyene rahatlık olmaz. Eğitim-Bir-Sen varsa mazlum kimsesiz, mağdur gölgesiz kalmaz. Siz varsanız vesayet kalmaz, ihanet barınamaz. İyi ki varsınız, iyi ki birlikteyiz, iyi ki bu mücadelenin, bu kutlu ailenin içindeyiz.”