Avrupa’da yaşayan Türkler 4. ve 5. nesile doğru yol alırken kuşaklar arası kültür değişimi yaşam algısı farkındalıkları gözden kaçmıyor. Bu hafta Avrupa’da 4.nesil genç insanlarla kısa da olsa bir söyleşi fırsatı bulduk. Gençlere hiç beklemedikleri alanlarda sorular yönelttim ve ilginç yanıtlar aldım. Edindiğim yanıtlar Avrupalı Türklerin eğitim düzeyiyle birlikte ileride oluşturacakları yaşam kalitesinin de göstergesi niteliğinde. Bunları sizinle köşemizde paylaşalım istedim.
Konuklarımız 17 ve 18 yaşında ve 24 yaşında genç insanlar. İkisi Lise düzeyi meslek Okulunda eğitim görüyor diğeri Üniversite bilgisayar programı/yapay zeka Robot teknolojileri bölümünde eğitim görmekte. Gencimizin birisi Almanya’da diğer ikisi Hollanda’da yaşamakta ve üçü de Avrupa vatandaşı.
Gençlerimizin her üçüne de aynı soruları yönelttim ve farklı cevaplar aldım.

- Anadilin nedir?
“ Hollandaca “
- Rüyalarını Hollandacamı görüyorsun?
“ Yarı Hollandaca yarı Türkçe bir diğeri tamamen Almanca, diğeri tamamen Hollandaca “
- Hollandacamı Türkçemi düşünüyorsun?
“. Hollandaca, yarı Türkçe diğeri tamamen Hollandaca ve Almanca düşünüyorum”
- Okulda ders yoğunluğunuz nasıl
“ Haftada üç gün ve işyeri stajyer çalışma”
“ Ders, konu başlığında anlamadığın konu oluyor mu?
“ Evet oluyor, öğretmene sorduğumda (ben bir kez anlattım, iyi dinleseydin) diyor”
- Öğretmenin cevabı diğer öğrencilere de aynımı oluyor?
“ Hayır, hissettirecek ölçüde ayırt ettikleri oluyor”
- Kitap okuyor musunuz?
“ Maalesef hayır “


Mülakat benzeri soru yanıt iletişimiyle ilerledi, ayrıntılarla yazıyı uzatmayım.
Demek ki Avrupa’da yaşayan Türk asıllı Avrupa vatandaşları artık Avrupa’ya uyum sağlama gereksinimini çoktan aşmış olduğu malum. 4-5 nesil/kuşak artık tam Avrupalı diyebiliriz. Ayrıca söyleşinin eğitim ayağında şunu tespit ettim. Bizim, Türk müfredatına göre ders saatleri 1/5 oranında olduğu. Türklerin her şeyi tanımlanmış motomat verdiği gibi geri dönüşümünü de aynı kalıpta istediği, Avrupa eğitim modelinde de tanımların daha azınlıkta ve öğrencinin kendi tanımlamasına fırsat tanındığını gözlemledim. Hatta Türk Üniversite mezunu, sınav cevap anahtarına istenilen doğru işaretleme oval/daire çizim hatası ve sıfır puan çektiğini anlattı. Yani istenilen cevap oval çizimle belirtilmesi istenirken öğrenci daire çizimle belirttiği için hoca kabul etmiyor ve neticede öğrenci o dersten kalıyor.

AMERİKA’NIN YANINDAMI/KARŞISINDAMIYIZ

Müttefik stratejik ortağımız ABD ile bu aralar iletişim sorunu yaşadığımız malum. Kimi zaman Türkiye taleplerini anlatmakta, karşılamakta zorlanıyor diğer yakada ABD de Türkiye üzerinden taleplerini anlatıp karşılamakta zorlanıyor. Bu durum Ülkeler arası çıkar çatışması ve/veya gelinen konjonktürde tıkanma, gerilme olarak açıklanabilir. Bu durumun çözümü karşılıklı küçük ayrıntılardan vazgeçmek yolu seçilerek aşılabilir. Diğer yanda Türkiye’de kendi coğrafyasında eksen kayması yaşıyor görüntüsü vermekte. ABD de Türkiye cephesinde oluşmakta olan bu eksen kaymasını hazmedememekte. ABD ile Türkiye arasında yaşanılan bu karmaşıklık Türkiye’ye eksen kayması yaşatır mı? Doğrusu Türkiye bölgesinde uzun zamandır içinde bulunduğu konektörün aktif belirleyicisi olduğu gibi ülkesinin menfaatleri doğrultusunda eksen çekim gücü etkisi altında kalmadan cesurca kararlar almaktan kaçınmamakta. Gerektiğinde Rusya-İran-Çin ve Brezilya’ya kadar uzanıp arkadan Afrika’yı dolaşmakta. Suriye ve bölgeye hâkim terör örgütlerine karşı Türkiye cesurca askeri operasyonlar düzenlemektedir.

ŞİMDİ EKONOMİ ENDEKSİ

Uzun zamandır yazıyorum ekonomi, siyasetle, politikayla yönetilip yönlendirilmez. Ekonominin kendi dinamikleri vardır, gücünü kendisi oluşturur. Oluşan bu gücün siyasete, politikaya iç/dış olumlu olumsuz yansımaları olur. “Türkiye Almanya arasında kriz çıktığında Almanya’da enflasyon veya € değer mi kaybediyor” Türkiye’de benzeri durum oluyorsa Türk ekonomisinin kırılgan olmasından, size ambargo uygulansa da piyasa talebini karşılamak durumunda, girdisi daha yüksek olsa da almak durumundasınız. Eğer yüksek kat yapacaksanız Demir, çimento kullanarak veya Çelik konsorsiyum kullanarak yapı inşa edebilirsiniz. Ekonomide de bir şeyler yapacaksanız, paraya dönüşebilen kaliteli/kalitesiz ürün yapacaksınız bu üretimi de kendi kaynaklarınızla üreteceksiniz. Yani füze yapacaksanız soba borusundan da olsa kendiniz yapacaksınız. Başka yönlü toplum olarak akıl, bilgi, mühendislik ve buna bağlı yüzlerce olumlu kavram gelişmiyor. Daha zaruri olan şey ekonomi de kendini ve piyasayı kandırmayacaksın, zor politikalar ve ağır şartlar ile desteklenmeyen yapılar ucuz ve günübirlik gelişmedir. Gelişen kalkınan Ülkelerin ekonomi tarihine baktığımızda ağır şartlar, patates/ekmek sefer tasıyla işyerine gitmek gibi milletçe göğüslenmiş şartlar ve arkasından gelen büyük başarı var. Bugün savunma sanayindeki başarımız ürettiklerimiz millet olarak bize büyük moral motivasyon sağladı. Bu başarı devletimize büyük Ülke olmanın ötesinde, hedefleri olan ve hedeflerinde irade göstermek için cesaret kaynağı oldu.

Şimdi bölgende güçlü kararlı duruşunla ben de varım diyorsan; rekabet etmek ve önüne konan engelleri de aşman gerekecek. Eğer Amerika ile didişeceksen onun hamlelerinden korunmak için güçlü Kalkan’ın olmalı. Şimdi ABD ben F-35 Tipi savaş uçağını vermeyeceğim demekte. Gerçi bu Uçaklar Uluslararası ortak sermaye konsorsiyum ile üretilmekte, ABD’nin tek başına kararı kendi adına aldığı karardır ve ortaklığın bir oyunu bağlar, Uçaklar hakkında alınacak karar konsorsiyumun ortak kararı etkili ve bağlayıcıdır. Biz de yarın ortaklık hakkımızdan kaynaklı uçakla ilgili bir karar alıp A ülkesine satışı engelleme kararı alabilirsiniz, bu karar ancak sizi bağlar ve konsorsiyum da gündeme gelir desteklenerek çoğunluk oluşursa bağlayıcı olabilir.

Sonra ABD bize F-35 Uçaklarını vermezse Türkiye’de kendi F-36 Uçaklarını yapar, yapabilmeli. Artık ABD de şunu bilmeli ki, dünya artık tek merkezli değil ve olamaz. ABD’nin tek taraflı Türkiye yaptırımları çok bağnazca ve kabul edilir yanı yok. Şu da var ki ABD, Türkiye’nin süresiz müttefiki olduğu gerçeğini de unutmamak gerek. ABD ile güncel yaşanılan polemiklerin aşılacağı gibi bu artış gösteren olumsuzluğun diğer yakasında Trump’ın tutarsız politikaları ve iç politikaya yönelik hedef saptırmaya algısı kaçınılmaz, ABD toplumunun gazını almaya yönelik, bunu da göz ardı etmemek gerek.