Sokaklarımız, caddelerimiz ve park alanlarımız değişimden çevre temizlik bilincinden yoksun. Cumhuriyet’in kağıt üzerinden yapılan yasal medeni tanımları, cadde ve pazarlarımıza hâkim değil.

Hele, şu son zamanlarda toplumda yaşanılan cinnet vari şiddet olayları insanımızı endişelendiriyor. İletişim lisanımız her geçen gün marjinalleşmekte.

Ölüm, öldürmek düşüncesi nasıl bu kadar kolay ve basitçe aklımıza yerleşiyor. Bir insanı öldürmek, hangisi sorunu çözüyor, neyi hallediyor. Katile ne kazandırıyor, doğrusu iyi anlatmak, konuyu tüm kurumlarda özellikle diyanet ve halk ile ilişkiler ve medya camiasında yer vermek, işlemek gündem de sürekli tutmak gerekir.

Sonra, inancımız İmanımız bize, insanı yaşatmak tüm insanlığı yaşatmak öldürmek, tüm insanlığı öldürmek olduğunu salık verirken bu denli duyarsızlık, yaşamdan bu denli kopuş neden.

“ Nefes almaya değil, nefes olmaya geldik”

Deniz Göl’ün üzerine düşmüş

Denizin üzerine göl düşerse deniz, ne kaybeder ne kazanır.

Ancak, gölün üzerine deniz düşerse gölden bahsedemeyiz.

Diplomat eline silah alır mı? Silah tutarsa, Diplomatlıktan geriye ne kalır.

Politikacı aynı zamanda iyi bir diplomattır, olmalıdır da; siyasetçi, sokak kabadayısı ağzıyla konuşursa siyasetçiden geriye ne kalır.

Gazeteci, marjinal örgütlerin kalemdaşlığını yapar, devletin milletin çıkarlarını Kamu adına sorgulamak, irdelemek uğraşısı adıyla kurumlara, saldırır taciz ederse gazetecilik nerde kalır.

Postmodernizm yaşam, bilgi çağı gibi tanımladığımız bir dünya da yaşamaktayız. Çevremiz de sürekli ve duraksamak sızın değişim yaşanmakta ve biz bu sürecin ya içinde yarışçısı ya da dışında izleyicisi durumun da olmak gibi bir koşula zorlanmaktayız. Üniversitelere her eğitim öğrenim döneminde keşfedilen meslek dalları için yeni akademik bölümler açılmakta.

Durum böyleyken toplum olarak henüz yaşadığımız çağı idrak edebilecek ve yaşayacak ruhsal, düşünsel Evrim’i gerçekleştirmiş değiliz. Fiziksel olarak değil ruhsal, düşünsel olarak kafamız ortaçağa uyumlu. Bu durumu kanıtlayan çok sayıda veri var.

  • Bütün kurumlar için tatil günleri gerektiğinden çok fazla
  • Bayram tatil günleri bayram değil, ölüm günleri gibi, 9/10 günlük tatil izinlerinde yüzlerce insanımız trafik kazalarında ölüyor, bir o kadarı da yaralı, sakat yaşamak durumunda kalıyor.
  • Kadın cinayetleri, aile içi şiddet ve taciz, istismar vakaları artarak devam ediyor
  • Binlerce üniversite mezunumuz da yabancı lisan hakimiyeti yok denecek kadar az, dünya ile nasıl iletişim kuracağız, kendimizi nasıl ifade edeceğiz.
  • Ermeni meselesi gibi bir durum karşısında kendimizi ifade edememek, anlatamamak gibi bir durumla karşı karşıya kalmaktayız.
  • Lobicilik faaliyetimiz yok denecek ölçüde, farklı Lobilere uçuk paralar karşılığında kendimizi savunmak durumunda kalmaktayız.

Kendisini Laik liberal, cumhuriyetçi olarak niteleyen düşünce muhafazakârdan, çok değil biraz az Muhafazakâr, o kadar

Farklı bir yeri işaret etmek, görmediğimiz bir alanı görmek ve tanımlamak insanı liberal, Laik yapmaz. Çünkü gören göz ve yapılan tanım şarklı tanımı çağdaş, medeni tanımdan algıdan yoksun.

Bir tanımın gerçek anlamda liberal, çağdaş ve medeni unsurlar içerdiğini kabul etmemiz için; tanım evrensel içerikli olmalı ve evrensel değerler de içeriyor olmalı. Kendi kültürümüz içinde farklılık ifade eden tanım için gerçek anlamda liberalizmimden, çağdaşlıktan söz edemeyiz.