Yaşamak için yurt edinmek yetmez. Yaşamak için,  yaşamı anlamlı kılacak onu kutsayacak inanç, ilke ve nitelikli değerler yaratmak gerekir. Şehirlerin, içindeki yapıların mühendisi, mimarı olduğu gibi toplumların, yaratılan milletlerin de mühendisleri vardır.

 

Geçmişin mimari mühendislik, tıbbi bilgi deneyimi;  günümüz mühendisliğin, tıbbın temellerini oluşturmuş olsada, geçmişin usulleri ile şimdi tavuk kümesi dahi yapamazsınız, grıb hastası tedavi edilemez. Geçmişin toplum mühendisliği o günün ve ilerleyen dönem için düşünülüp tasarlanan bir sosyal yapı içindir. Adalet konusu, hukuk usul ve esasları hakkında da  farksız değil.  Bu durum toplumu var eden tüm etkenler için geçerli. Dünün,  geçmişin adalet anlayışı suç kavramı ile günümüzün hukuk, adalet tanımı aynı değil.

Toplumu var kılan fertlerin sürekli kendini yenilemesi gerektiği gibi, topluma hareket kazandıran kurumların da sürekli kendini yenilemesi gerektiği gözardı edilemez.

 

Bugün ki idari yapıya baktığımızda her şeyin Ankara`dan idare edilmesi, bütün yerel yönetim idari kanun ve yönetmenliklerin Meçlise bağımlı durumda olması her geçen gün Meçlisin yükünü artıracak ve yetişemez, taşıyamaz seviyeye çıkaracaktır.

 

Sürekli, gerektiği ölçüde çalışma yapılmadan onlarca yasanın torba yasa şeklinde çıkarılıyor olduğu gerçeğine tanığız.  Oysa yerel yönetimlerin yetkileri artırılmalı,  bölgenin öncelikli ihtiyaclarına göre yerel kanun ve yönetmenlik yapabilme kabiliyeti kazandırılmalı.
Bir milletin önünde en büyük engel çoğu zaman milletin yine kendisidir.

Yaşamak için vatan yetmez;  vatanı var eden o vatan da yaşayan Ulus`un bireyleri, fertleri barışık birleşik, hazımkar  insan modeline uygun bilinçe kavuşturulmalıdır. Yoksa ayrışık sürekli çatışan, savaşan insan modeli  yaşamı, hayatı anlamsızlaştırır. Bir milletin medeniyet yaratmasının önünde en büyük engel yine o  halkın gelişmemiş yapısı, ideolojik sınırlarına kendini hapsetmesi o çizgiyi aşmak cesareti gösterememesidir.

 2014 yapımı Oscar ödüllü bir film var, ismi 12 yıllık esaret. izleyeniniz vardır mutlaka. O film de isminde olduğu gibi siyahi bir Amerikan yurttaşının mağduriyetini konu ediyor. Güzel bir yapıt.  Bu ve benzeri film izlerken insan istemeden, bizim toplumumuzda da bu tür mağduriyetler yaşadık mı diye insan düşünüyor. Film de Amerikalılar ile siyahi köleler arasındaki trajedi bahis konusu iken.

 

Bizde öyle değil, aynı ulusun eşit yurttaşlık haklarına sahip insan hakları ihlali ile alakalı. Faili meçhuller, Başbakanları, Bakanları astıran, idama götüren zalimlikler ihtilaller, darbeler, cezaevi ihlalleri, başörtüsü mağduriyeti, en son 17 Temmuz kalkışması ve benzeri olaylar. Meşhur davaların mahkeme mağduriyetleri vb. sürüp gidiyor. Bu olumsuz durumu hali hazır insan kaynağımız ile aşamayız. Bu günün ihlallerini gidermiş olsak da yarın benzeri ihlaller kapımızda bekliyor olacak. Nezaman insanımız kendi karakterini kendisi yaratabilme olgunluğuna  erişir, vazgeçilmez bir duruş kazanır sa o zaman; bize akıl, bilgi ve teçrübe hakim olur bilginin ışığında hükmeder önyargılarımızın delhizinde savaşmayız.

TÜRKİYE`NİN  SURİYE SINIR GÜVENLİĞİ

Türkiye komşusu Suriye ve Irak`ta oluşan  olumsuz şartlardan dolayı milyonlarca bölge insanı Türkiye topraklarına göç etmek durumunda kaldı ve Türkiye bu insanlara kucak açtı. aşını, işini ekmeğini paylaştı paylaşıyor. Peki, sınırın diğer yakasında kalan yine aynı bölgenin Kürt kimlikli bir kısım insanlarıda var ki onlar göç etmediler. Göç etmeyen unsurların belki çoğu yakınları Türkiye`ye sığınmış olabilir.

 

Kalan unsurlar PKK, PYD, YPG gibi terör grupları. Bu gruplar Türkiye`ye terör saldırısında bulunuyorlar. Bu terör saldırısında bulunan grupların çoğunun yakınları Türkiye`de iskan etmekte, Ülkemizin bütün olanaklarında yararlanmakta.

 

Ayrıca Türkiye bu bölge insanının insani yurttaşlık haklarının kazanımı için Suriye rejimine karşı  doğrudan ve dolaylı yönde ´´ OSO´´  ile birlikte savaşmakta, mucadele etmekte. Bilmem durumu anlata bildim mi. Böyle bir durum. ifade etmek gerekirse; insanın haklı olması ile haklılığını dile getirip ifade edebilmesi, anlaşılır kılması ayrı şey. Haklılığın ifade edilebilmesi, seni haklı çıkaracak argümanlar yaratabilmek, bunu dünya kamuoyuyla paylaşmak. Çephede, haklı davamızda ileri taş sürebiliriz ançak, kazanılacak muharebe  diplomaside ve masada ittifak edinme ile sağlanacaktır. Dünyadan koparak dünya devleti olamayız.


Vatan için ölmek, şehit olmak elbette hiç bir ödülle kıyaslanmayacak bir durum. Yüksek karakterli bir düşünce ruh. Bütün şehit ve gazilerimize müteşekkirim ve geçmiş, geleçek tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Ruhları şaad olsun. 

 

Günümüzün savaşı cephede değil daha farklı ve karmaşık alanlarda yapılmakta. Güncel yaptığımız sınır güvenliği bir operasyondan ibaret. Top yekün bir savaş değil. Bu savaşta karşımızda düzenlikli bir ordu da yok, olmayaçak da.


Her şeyden önce birbirimizi hazmetmek zorundayız, kendi kendimizi  kabullenemez durumda iken dünyayı nasıl hazmeder, birliktelik sağlıyabiliriz.