Bugün demokrasimiz geçmişe göre daha gelişmiş fikri olgunlukta olmadığını söyleyemeyiz. Eğer parti adına, istifası istenilen Belediye Başkanlarının istifa taleplerinin uygunsuz, demokratik temayüllere aykırı olduğunu söyleyip dile getiriyor isek; bu durum bize demokratik fikri olgunluğumuzu geçmişe göre geliştirdiğimiz anlamını çıkartır. Hükümet, veya Bakanlık  demokratik sürecin içinde hizmet politikaları belirlerken yanlış, karmaşık uygunsuz kanun yada yönetmenlik veya uygulama yapmayacak anlamını çıkartamayız. Demokratik süreç hatasızdır diyemeyiz.  Sonra, geçtiğimiz yılların demokrasi anlayışı ve tanımı ile yaşadığımız ve gelecekteki tanım aynı olmayacağı gibi. Birkaç sene önce demokrasi adına kutlayarak yaptığınız eylem, kazanım bir kaç sene sonra önünüze anti demokratik engel olarak çıkabileceğini göz ardı edemeyiz. Dünün özgürlük beklentisi ile bugünün özgürlük tanımı ve beklentisi aynı olduğu  kabul edilemez. Ve değişim, gelişim böyle bir süreç.
           Devletin kalıcılığı ve bekası adına siyaset yapar, bütün politikalarınız merkez devlet odaklı olursa;  Milletin, toplumun fikri olgunluğa ulaşması söz konusu olmaz. Devlet adına biatcı bir siyasi yapı, milleti de özgür, bağımsız düşünceden mahrum kılar, biatcı toplum yaratırsınız. Bireyin, halkın, toplumun fikri olgunluğu gelişmez. Halkın seçtiği, parti değiştireme olanağı hep var olan bir Belediye başkanı; çıkar derki - Genel başkanımın görevden ayrılmam için  ima etmesi yeterli,  görevi hemen bırakırım - der. 

O zaman biz onu seçen insanlarda deriz ki; doğru, Genel başkanın seni aday göstermiş olabilir  ancak, senin seçmenin sana oy vermemiş olsaydı sen kazanamaz Başkan seçilemezdin. Seni aday gösteren değil, bizim oylarımız seni Başkan yaptı. Yani, yukarda ifade etmeye çalıştığım biatcı bir demokratik yapı değil, demokrasinin  özgür irade ve akılın, insan onur ve vakarına yaraşır bir demokratik eylem. Üretirseniz`toplumun, Milletin değişimi, fikri olgunluğunun önü açılmış olur.
           Aksi durumda, toplumda fikri olgunluk gelişmez, insanlar ruhsal olgunluğa erişemez. Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımızı anlamlı olgunlukta tanımlayamayız. Aynı benzeri bir durum, Üniversite Rektör atamalarında da söz konusu; bu konuyu açmayım malumun ifasına gerek yok. Öngörü şu olabilir dün, normal karşılanıyor olabilir.

Bugün oldukça anlamsız ve anti demokratik bir uygulama. Bu karmaşık durum da demokrasi olgunluğunda daha anlamlı, akılcıl doğruluğu kabul edilir işlev kazanması, demokratik beklentimiz. Bugün gelişen, büyüyen ve hala denetimsiz, ölçüsüz büyümeye devam eden Şehirlerimiz var: bu şehirlerde yaşayan insanlar umutsuz, mutsuz, sorumsuz ve sorgulamayan kendi haline bırakılmış kalabalıklar olduğunu nasıl görmezden geliriz. Yaşadığımız şehri sorgulamıyor, sorunlarına, çözümüne katkı da bulunamıyor olduğumuz gibi; sürekli yaşam alanlarımızı kirletiyoruz.

Çevre bilinci, sosyal sorumluluk= insan olmak bilinç ve şuurundan yoksun olmadığımızı, hangisi örnek ile kabul edilemez sayarız. Bu durum da Millet olarak birçok konu başlığında fikri olgunluğumuzun gelişmediğini; gelişmeyen fikri olgunluk ile oluşan Kurumlarında tanımına uygun - kimlik- kabul edilir yüksek seviyeli politikalar belirleyemediğine toplum olarak tanık oluyoruz. Kısaca algı; rant varsa, ilke yok, inanç ve değer yok olduğunu  toplum olarak hep beraber yaşıyoruz.

          PKK Terör örgütü ve Otuz beş yıl

          Uzun, uzadıkça uzayan yalnız, yılmadan, usanmadan kararlılık ile yürütülen otuz beş yıllık Askeri ve güçlü bir siyasi mücadele. Doğrusu, hafife alınacak takdir edilmeyecek bir durum değil. Bu derin acılar yaşanılarak sürdürülen bir mücadele. Ben, bu süreci tanımlayacak ve ayrıntılarını ifade edecek bilgiye sahip değilim. Ancak, süreç ile ilgili beklentimin olmaması da düşünülemez. Beklentim ne olabilir?

Bir an önce neticelendirilmesi, sonlandırılması, bir otuz beş yıl daha uzatılmaması. Biz bu süreçte neden yalnız olduğumuz ve niçin olayı Birleşmiş Milletlere taşımadığımız, taşıyor isek destek alıp almadığımız. Terör konusu Dünyanın öncelikli konusu artık Türkiye bütün varlığı ve ağırlığı ile  bu Örgütü Birleşmiş Milletlere taşımalı ve Uluslar arası desteği almalı sonuçlandırmalıdır.
          Toplumda yaşanılan  trajedileri sürekli bastırdığınızda; bastırılan öfke ve birikmiş yoğun acı, çaresizliğe dönüşerek konuyla pek de ilgili olmayan  alanda patlama yapabiliyor, sosyal yaşamın denetim dişi- güvenlik - kalan alanında isyana neden olarak tahribatı daha yüksek trajedilere de neden oluyor.
           Teröre karşı Ulus olarak topyekûn mücadele gerektiği gibi, böyle yaptığımızı da kabul etsek dahi. Terörle mücadelede gördüğümüz kadarı ile - Silah mühimmat - Alan saha gerekliliği,  Uluslar arası desteğin şiddetle gerekli olduğunu zaruri kılmaktadır.

Yani, Uluslar arası siyasi, lojistik, askeri yardım, destek almadan her hangi bir terör örgütü ile yüzyıl da savaşsanız terörü önlemenin kabil olmayacağı öngörüsünü bize yaşanılanlar göstermektedir.