Amaçlarından biri sağlam bir toplum kurmak olan yüce dinimiz, aileye çok önem vermiştir. Çünkü aile, toplumun temel taşıdır. Toplumlar ailelerden oluşur. Aile sağlam olursa toplumda sağlam olur. Toplumun mutlu ve huzurlu olması ailelerin mutlu ve huzurlu olmasına bağlıdır. Aile ortamının mutluluğu ailedeki anne, baba ve çocuklar arasındaki karşılıklı sevgi, saygı ve muhabbete bağlıdır. Çünkü sevgi insan fıtratında vardır ve her insan buna muhtaçtır. Bedenin güçlü kuvvetli kalması için nasıl değişik gıdalara ihtiyacı varsa, ruh kuvveti ve sıhhati için de sevgi ve merhamete ihtiyaç vardır. Resulullah Efendimiz?in ( s.a.v ) ? Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız? hadisi bunu bize bir kez daha hatırlatmaktadır. Yüce dinimiz aile yuvasının sağlam temeller üzerine oturmasına çok önem vermiştir. Ahlaken iyi olan kadın ve erkeğin bu yuvayı kurmaları tavsiye edilmiştir. İslam?da aile, geçici bir ortaklık veya beraberlik değil, bir ömür boyu beraber olmak için yapılan bir sözleşmedir. İslam, bundan pek çok gaye hedeflemiştir ancak en önemlileri, topluma örnek bir müessese inşa etmek, dini daha rahat ve huzurlu yaşamak, hayırlı evlatlar yetiştirmektir. Bunun için de Peygamber Efendimiz (s.a.v) ?Ailesini seven ve çocuk doğuran ( çocuk doğurmaya karşı çıkmayan ) kadınla evlenin. Ben kıyamet günü, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm ? buyurmuştur. Resulullah ( s.a.v ) bu hadisleriyle ailenin iki temel fonksiyonuna işaret etmiştir : sevgi ve çocuk sahibi olmak. Bugün Batı?ya baktığımız zaman gördüğümüz durumun vehameti ise ortadadır. Ne yazık ki oralarda arkadaşlık aile müessesine tercih edilmiş durumdadır. Aile sorumluluğundan kaçan gençler arkadaşlık hayatını tercih etmekte, gününü gün etmekte, kendi ifadeleriyle çocuk sahibi olarak hürriyetlerini kısıtlamak istememektedirler. Artık kendi nüfuslarını kaybetmeye başlayan Batılı ülkeler bu durum karşısında birtakım tedbirler almaya başlamakta, teşvikler oluşturmaktadır. Bir toplumun yok olması aile müessesinin kırılmasıyla başlar. Düzenli ve sistemli toplumun garantörü durumunda olan ailenin kurulmasına bu kadar önem veren dinimiz elbette bu kutlu yuvanın muhafazası için de bir dizi tedbir almış ve tavsiyede bulunmuştur. ? Aranızdaki bekarları, evlenmeye elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lutfu ile onları zenginleştirir. Allah, ( lutfu ) geniş olan ve ( her şeyi ) bilendir.? Peygamber Efendimiz de ( s.a.v.) bir hadislerinde evliliğin peygamberlerin sünnetlerinden olduğunu söyleyerek iyi bir mümin olabilmek için evlenmeyi tavsiye eder, gerekli bulur. Şöyle buyurur : ? İnsan evlendiği zaman imanının yarısını iyileştirir. Geri kalan yarısını iyileştirmek, mükemmelleştirmek de Allah?a karşı gelmekten sakınmaktır.? Bugün ülkemizde boşanma oranlarının hızla arttığı, hatta son on yıl tahlil edildiğinde günümüze yaklaştıkça her sene, bir önceki seneye göre evlenme oranlarının düştüğü gözlemlenmektedir. Bu acı tablo değerlerimizden ne kadar uzaklaştığımızın işaretidir. Bugün toplumun içine düştüğü ahlaki çöküntüyü durdurmak istiyorsak işe aileden başlamalıyız. Dinimizde evlilik ve aile kurma, sorumluluğu birlikte taşıyabilecek insanlara tevdi edilmiştir. Aile kurumunun iyi yürüyebilmesi için bu sorumluluğu taşımak çok önemlidir. Bunun için özellikle günümüzde, erkek olsun kız olsun her ferdin evliliğe çok iyi hazırlanmaları gerekir. Dinimiz zora dayanan evliliği kabul etmediği gibi sorumluluk yüklenmekten kaçınan, başıboş insanlarla evlilik yapmayı tasvip etmez. Zannedildiği gibi evliliğe hazırlıklı olmak sadece kadın için biçilmiş bir düstur değildir. Böyle bir düşünce çok yanlış olur. Evlenme niyetinde olan her iki tarafında ciddi bir sorumluluk disiplininde hazırlıklı olmaları şarttır. Aile ocağını kaldıramayacak durumda olanların ve sorumluluk yüklenmek istemeyenlerin bu işe kalkışması elbette doğru olmaz. Bu itibarla, geleceğin büyükleri olan çocuklarımıza ve gençlerimize daha ilk başta İslami bir terbiyenin verilmesinin ne denli önemli olduğu gayet açıktır.
EVLİLİĞE İLK ADIMLAR
Evliliğin amaçlarından en önemlisi huzurlu bir yuva kurmak ve sağlıklı nesiller yetiştirmek olduğundan, evlenmeyi düşünen kimselerin birbirlerini tanıması için nişanlılık dönemi meşhur kabul edilmiştir. Eşler arasında iyi bir geçim olabilmesi, evliliğinin huzur sukunet içerisinde devam edebilmesi ve ileride çıkması muhtemel bazı ailevi problemleri en aza indirmesi bakımından evlilik öncesinde tarafların birbirlerini görüp beğenmeleri, birbirleri hakkında fikir edinmeleri önem arz etmektedir. Nişan, İslam hukuktan ?hıtbe? kelimesiyle ifade edilmiş ve bizim örtümüz de nişan olarak geçmiştir. Nişan, ?iz belirtili ve alamet bırakmak? anlamında kullandığından, birbirleriyle evlenmek isteklerini bir söze bağlayan kız ve erkeğe, evlenme arifesinde olduklarını bir göstergesi olarak yüzük takmış ve bu yüzük de o kişinin evlenme basamağında olduğunu bir nişanı olarak addedilmiştir. İşte nişan kelimesini örtümüze geçiş bu şekilde olmuştur.
NİŞANLANMAK NEDİR?
Nikahtan önce böyle bir ara döneminin meşhur kılınmasında evlenecek taraflar ve aileleri açısından bir çok fayda vardır. Bu süreç ileride evlilik birliğini kuracak olan çiftin birbirlerini tanımasına imkan hazırlar. Her iki tarafa da ahlak, mizaç yatkınlıklarını inceleme fırsatı verir. Böylelikle taraflar birbirleri hakkında fikir sahibi olma, maddi ve manevi değer ölçülerini öğrenebilme ve bu yönde bir tedbir alabilme imkanına sahip olur. Bu esasen evliliğe şuurlu bir şekilde hazırlanmak anlamına gelir. Nişanlanmanın diğer bir önemi de taraflar arasında herhangi bir evlenme engelinin bulunup bulunmadığını tespit etme imkanını sağlanmasıdır. Zira nişanlanma, öncelikle akraba ve komşular tarafından bilinmeyeceğinden şayet taraflardan herhangi birini evlenmeye engel oluşturan bir durumu varsa vaktinde önleme fırsatı doğmuş olmaktadır. Böylelikle ileride geçersiz sayılacak bir evlilik, daha gerçekleşmeden zamanında bir müdahaleyle ortadan kaldırılmış olunacaktır. Mesela, birbirlerini sütkardeşi olma durumu, günümüzde yaşanan en önemli sıkıntılardan biridir. Yeterli araştırma yapılmadığından ve böylesine dini hassasiyetler önemsenmediğinden bu gibi durumlarda maalesef karşılaşabilinmektedir.
KİŞİNİN NİŞANLISI İLE İLİŞKİSİ NASIL OLMALIDIR?
Kültürümüzde adet haline gelen bu güzel uygulamayı dini ölçüler içinde yaşayabilmemiz için bir takım şartlara da riayet etmemiz gerekir. Nişanlanma sadece tarafların evlenme niyetini açıklayan bir vaatten ibarettir. Nikah yapılmadıkça nişanlanmakla kadın ve erkek birbirine helal olmaz nikah kıyılıncaya kadar birbirlerine yabancıdırlar. Aralarında mahremlik devam eder. Birbirlerine karşı evli gibi davranamazlar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) ?hiçbir erkek yanında mahremi olmaksızın bir kadınla baş başa kalmasın? buyurmuştur. İslam yabancı kadına bakmayı yasakladığı gibi onunla baş başa kalmayı da yasaklamıştır. Resulullah ( s.a.v) ? sizden kim Allah?a ve ahret gününe inanıyorsa yanında mahremi olmayan bir kadınla baş başa kalmasın çünkü bunu yaparsa üçüncüleri şeytan olur.?
KADIN VE ERKEĞİN BİRBİRLERİNİ GÖRMELERİ
Evlenecek kimselerin evlilikten önce birbirlerini görüp beğenmeleri bedenen fikren ve ruhen yakınlık kurabileceklerini araştırmaları ilerde çıkması muhtemel ailevi problemleri en aza indirmesi bakımından önemlidir. Bir erkeğin yada kadının baş başa konuşması doğması zarureti doğması halinde dini ölçüler ve edep dairesinde evlilik hayatını ilgilendiren konuşma yapmaları mümkündür. Açıkça ifadesi kesin evlenme kararını vermek üzere kadın ve erkeğin başkalarının bilmesini istemedikleri bazı konuları konuşmak ve anlaşma sağlamak üzere adaba aykırı olmayacak tarzda konuşmalarında bir sakınca yoktur. Bu gibi konuşmalarda iki tarafın iyi niyeti ve birbirine güvenmeleri şarttır.
NİŞANLIYKEN HARAM İŞLEMEMEK TEMENNİSİYLE NİKAH KIYMAK
Nişanlıların bir araya geldiklerinde rahat hareket edebilmek için haram işlememek adına kendi aralarında dini nikah kıydırmaları İslam hukukunun ön gördüğü mahiyette bir nikah olmadığı gibi bir çok sakıncayı da beraberinde getirmektedir.
ÇÜNKÜ İSLAM HUKUKUNDA SADECE GÖRÜŞMEK, KONUŞMAK İÇİN KIYILAN BİR NİKAH TÜRÜ YOKTUR.
Ailelerinde düğünden ve resmi nikahtan önce kız ve erkeğin rahat görüşüp konuşmaları için yaptıkları bu iş sakıncalıdır. Bu sakıncalardan biri dini nikaha güvenen gençlerin resmi nikah öncesinde evlilik ilişkisine girmeleridir. Nişanlılık sürecinde dini nikah yaptırmanın bir diğer sakıncası da karşı tarafı beğenmeme durumudur. Zira eğer boşanma arzusu kadından sağdır olsa bile erkek boşamadıkça kadın dinen boşanmış olmaz. Bütün olumsuzlukların tek sebebi gerçek evlilik ve resmi nikah öncesi rahat hareket edebilme günümüz medeniyet anlayışıyla flört ederek evliliğe hazırlanma gibi saçma anlayışlar sebebiyledir. Bugün sözlü ve nişanlı adı altında bir çok genç bir araya geliyor yaşıyor eğleniyor birbirlerini oyalamaya çalışıyor. Bundan zarar görende kız oluyor. Resmi nikah bulunmadan dini nikahla nişanlı yaşamanın bir mahsuru da nişanlısından ayrılmak isteyen kadını erkeğin boşamaması ve daha sonra dargın olarak ayrıldıklarında birbirlerinin kusurlarını ortaya dökmeleri ve böylece istikballerini karartmalarıdır. Kına gecesi düğün gibi mukaddes değerler yaşanmadan evliliğin hürmet ve değeri bilinmeden yapılan bu tür nikahlar olumsuzlukla sonuçlanmaktadır. Hakiki evlilik tarafları bir mesuliyete karşılıklı saygı ve sevgiye ulaştırır. Gerçek evlilik sebebiyle karı ve koca birbirlerine Allah Teala tarafından tevdi edilmiş bir emanet gözüyle bakar onu korur ve her türlü insani hatalarına göz yumarlar. Ancak gerçek evlilik öncesinde gerçekleştirilen nikah her ne kadar sahih gibi gözükse de yukarda bahsettiğimiz duygu ve değerlerden yoksundur bu sebeple tavsiyemiz dini nikahın düğünün yakın arifesinde resmi nikahtan sonra yapılmasıdır. Resmi nikah yapılmadan yapılan evliliklerden meydana gelen sıkıntılar hepimizin malumudur.
EŞYA VE TAKI KRİZİ
Birbirini seven ve mutlu bir yuva kurmak amacıyla bu yola ilk adımlarını atan iki gencin, eşya ve ziynetten daha çok, kendilerini dünya ve ahretin saadetine götürecek olan bu işin hakikatini düşünmeleri gerekir. Elbette, kız tarafının hediye olarak erkek tarafından bazı şeyleri istemesi gayet normaldir, ancak bu aşılması güç bir engel haline getirilmektedir. Kimi zaman istenenler, erkeğin gücünün çok üzerinde olmakta ve iki taraf istemeyerek de olsa birbirinden ayrılmaktadır. Bir düşünelim; Hz. Fatma validemiz (r.a) evlendiğinde tüm eşyası ne kadardı? Kadife bir örtü, kılıfı deriden, içi hurma lifleriyle doldurulmuş bir yastık, bir saklama kabı ve birde su kırbası vardı. Resulullah?ın kendilerine verdiği bu örtünün bir kısmını altlarına serer geri kalan kısmını da üzerlerine örterek yatarlardı. Ezvac-ı tarihatın evlilikleri yine hakeza?
NİŞANIN SONA ERDİRİLMESİ
Bazen nişan evlilikle sonuçlanmaya bilir şayet nişanın sona erdirilmesi karşı tarafı mağdur etme düşüncesine dayanıyorsa günah işlenmiş olur. Mümin, önemli bir nedeni yoksa verdiği sözden dönmemelidir. Bu, İslam ahlakının gereğidir. Bu yüzden, nişandan önce, evlenecek erkek, kadın ve bunların aileleri, iyi düşünerek, danışarak ve gerekli araştırma ve soruşturmaları yaparak böyle bir evliliğin yürüyeceğine kanaat getirilirse söz ve nişan işine yönelmelidir. Bir defa söz verince de çok önemli bir neden olmadıkça verilen sözden caymamalıdırlar. Nitekim Kur?an-ı Kerim?de ?? ahidlerinizi yerine getirin, doğrusu verilen ahidde sorumluluk vardır? buyrulmaktadır. Resulullah efendimiz de (s.a.v.) bir hadislerinde, ?Bana kendinizle ilgili altı şey konusunda güvence verin, bende size cennet için güvence vereyim. Konuştuğunuz zaman doğruyu söyleyin. Söz verdiğiniz zaman yerine getirin, emanete hıyanet etmeyin, avret yerlerinizi ( haramdan ) koruyun, gözlerinizi ( haramdan ) koruyun ve ellerinize sahip olun? buyurmaktadır. Hz Peygamber (s.a.v) bir başka ifadesinde, verilen sözden dönmeyi münafıklık alameti sayması da sözde durmanın önemini bizlere bildirmektedir. Nişanın sona erdirilmesi halinde, verilen hediyelerin tarafların elinde mevcut ise geri istenebilir. Nişanlılık döneminde şayet kadına mehre mahsuben bir miktar mal ve para verilmişse nişandan vazgeçildiğinde artık evlilik söz konusu olmayacağından mehir olarak ödenen bedel de iade edilmelidir. Resul-i Ekrem (s.a.v) ? Nikah benim sünnetimdir? ve, ?Evlenen kişi dininin yarısını tamamlamıştır? buyurmuştur. Evlilik, dini ve dünyevi bu kadar ciddi ve önemli bir noktadayken onu, alelade bir işmiş gibi gördüğümüz, hüküm ve edeplerine dikkat etmediğimiz takdirde yanlışa düşebileceğimizi unutmamalıyız.
EVLİLİKTE DENKLİK MESELESİ
Resulullah Efendimiz (s.a.v.) ? Evlilik benim sünnetimdir, her kim ondan yüz çevirirse benden değildir? buyurduğu evlilik toplumsal hayatın bir gereği olduğu kadar dinimizinde önemle durduğu sosyal hayatın en küçük çekirdek birimi olan Aile oluşumuna atılan ilk adımdır.işte bu kadar önemli olan evliliğe ilk adım olan nikahta son derece önemli olan bir husus vardır ki oda kadın erkek arasındaki denkliktir.Evlenecek eşler arasında dini, iktisadi ve sosyal bakımdan denkliğin bulunmasıdır.Esas olarak aranan denklik kadının erkeğe denk olup olmaması değil, erkeğin kadına denk olup olmamasıdır. Bir erkeğin kadına Müslümanlık,dindarlık,hür olma,meslek ve zenginlik gibi niteliklerde denk durumda bulunmasıdır. Bu itibarla denklik İslamda sadece kadından yana onun ve ailesinin onurunu korumayı hedefleyen bir güvencedir.
HANGİ KONULARDA DENK OLUNMALI
YAŞ BAKIMINDAN DENKLİK
Dinimizde evlenecek kişiler arasında yaş farkı için herhangi bir sınır konulmamış olmasına rağmen zamanımızın gerektirdiği bir takım sebeblerden dolayı yaş farkının fazla olmamasına dikkat edilmelidir. Nitekim günümüzde kadının diğer evli çiftlere bakarak kendi evliliğinin normal olmadığı kanısına vararak bu durumu kabullenememe , komşu ve arkadaş tenkidi, aile içi özel yaşamdan kaynaklanan sıkıntılar gibi sebeblerle ilişkinin kırılmasına sebeb olmakta ve kadın kendi dengi ve yaşıtı birinin arayışına gitmektedir.
EĞİTİM DURUMUNDA DENKLİK
Denge terazisinin bozulmasına sebeb olan faktörlerden biri de eğitim düzeyidir. Bu durum kimi zaman olayların farklı algılanmasına birinin doğru gördüğü bir şeyi diğerinin yanlış görmesine sebeb olmaktadır. Bunun yanında erkeğin eğitim düzeyi ve diploma bakımından eşinden aşağı bir derecede olması kimi zaman onun kendini aşağılama komplekslerine girmesine sebeb olmakta ve durum aile içinde huzursuzluklara sebebiyet vermektedir.
KÜLTÜR FARKI
Eşlerin sahip oldukları kültürler açısından farklı olmalarıda aile içi problemlerin sebebi olmaktadır. Eşlerden birinin köyde, diğerinin şehirde yetişmiş olması, birinin doğuda birinin batıda doğmuş olması oranın kültür ve folklorunu benimsemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu farklılıklar daha ilk başta yani kız istemede düğün merasiminin nasıl düzenleneceğinde, beyaz eşyayı kimin koltukları kimin alacağında akrabalarla görüşme sıklığı, sofra adabında kendini gösterir. Aslına bunların hepsi kültürel zenginlikler olarak karşılanması gerekirken küçücük sebeblerden dolayı kırgınlıklar yaşanmaktadır. Ayrıca eşlerin birbirlerine mal mülk ve meslek cihetleriyle yakın ve denk olmalarıda önemlidir. Evet günümüzde güzel temennilerle kurulan evliliklerin kısa zamanda dağılmasına yol açan baş sebeb eşlerinin birbirleriyle uyumsuzluklarıdır. Bu uyumsuzluk kişilerin ruhi yapılarından tahsil durumlarına, kültür seviyesinden gelenek ve göreneklerine , anne ve baba tutumlarına , asabiyet duygularına hayata bakış açılarına maddiyatı önemseyişlerine yöresel farklılıklardan kaynaklanan dil,şive,giyim kuşam ve hatta diploma farklılıklarına varıncaya kadar pek çok noktada göstermektedir. Bu farklılıklar sebebiyle kimi zaman sorunlar çok basit konulardan çıkmakta ve başka sorunlarla birleşince hayret edecek kadar büyümektedir. Son olarak şunu söylemeliyizki evlilikte ana kıstas eşlerin Salih ve dindar olmasıdır. Bunlar sağlandıktan sonra diğerlerinin çözümlenebileceği dir.