MECLİS, şu günlerde gerektiğinden çok daha gergin kürsüye çıkan atı kamçılıyor, yerinde oturanlar öfkeyle bağırıp çağırıyor, kürsüye çıkan hatibe sataşıyor,  tahrik ediyor. Ortalık toz duman.  Piyasalar da öyle,  sükûnet değil depresif çıkış ve inişler hâkim. Türk parası, düşüyor kalkıyor her düşüp  kalktığında seviye kaybediyor. Mecliste siyasi parti temsilcileri milletvekilleri hararetle tartışıyor, yumruklaşıyor, ayrılıyorlar takip eden oturumlarda  Meclisin hararetini gidermek sükûneti sağlamak mümkün olmuyor. Meclisi ve beraberinde Hükümeti geren yüksek seviyede korunma gereği, savunma durumuna geçiren ithamlar var. Bunların en başından Zarrap  davası ve  Man adası belgeleri var. Hükümet yetkilileri hararetle kendisine yapılan ithamları reddetmekte. Bu itirazı yaparken yapılan ithamların şiddetinde olsa gerek savunması da bir o kadar saldırgan, sert tehdit vari olmakta.  Kısaca bu günlerde Mecliste olmayı kimse istemez. İç politika da olduğu kadar dış politik ortamda içerden aşağı kalır yanı yok, vesselam.

 

Vatandaş iki kulağını açmış, görüp duyduklarına anlam,  mana vermeye çalışmakta.  Seçmen  köprünün üzerinde  çok zaman aşağıda nice suyun akmasına tanıklık etti. Belki de bu sebepledir ki olanları büyük bir sabır ve sükûnetle izleyip, işin olayın sonucunu bekleyip görmek istemekte. Aslında Seçmenin çok büyük bölümü siyasetin, siyasetçinin popülist  eylemlerine dikkat çekecek takatte değil. Nüfusun büyük bölümü asgari ücretli, sokaktaki insan yaşamla entegre olmaktan öte. Kıt kanaat geliri ile ay sonunu nasıl getiririm gibi yaşamsal giderlerini karşılama derdinde. Yani seçmenin derdi başka kendine yeter de artar. 12 milyon asgari ücretliyi 4 ile çarp artı 10 milyon emekli çarpı 2 eşittir  yani nüfusun 70 milyona yakın asgari ücretli, var kalanını siz hesap edin. İşsizler de hesabın dışında.

 

MHP´Nİ ANLAMAK

 

MHP, yani eski oluşum Devlet Bahçeli`nin etrafında kenetlenen Ülkücüler saflarını ne pahasına olursa olsun terk etmeme yönünde irade gösteriyorlar. Bu durum belki de Türk siyasi tarihinde bir ilk. Ayrılanlar  Meral Ak şener´in İYİ partisinde saf tuttular. Bu arada dikkat çeken şu ki,  yeni oluşumda saf tutanlar eski partilerini, liderlerini siyasetin alışık olduğu politik lisan ile eleştirmiyor, taş atmıyor, uzun laflar etmiyorlar, neden acaba?

 

Bir de şunu sormak gerekirse, Sayın Bahçeli geçmişte  Hükümet ortağı olduğu dönemlerde dahi böyle ehven bir gerekçeye başvurmamış idi. Demek ki Cemaat´ın Devleti bu denli buhranlı bir çıkmaza soktuğu şu dönemde Bahçeli, Hükümeti yalnız koymak istememiş, ikbal ve istikbal endişesi duymadan mevcut  Hükümete acık çek vermiş, desteğinin her şartta devam edeceğini açıklamıştır.  Bahçeli`yi bu denli Hükümet`e, AKP`ye bağlayan düşünce, gerekçe başka  ne olabilir? Eğer geçekten MHP´nin bu denli ısrarla AKP´ye bağlanmasında hakikaten ciddi bir zorunluluk, vazgeçilmez sebepler var ise; Sayın Devlet Bahçeli  bu gerekçeyi yıllardır davam, davamız, dava arkadaşlarım dediği insanlara nasıl anlatıp onları ikna edememiştir veya ikna etme gereği duymamış mıdır? Bu saatten sonra artık bunun yararı da olmaz. Keza,  Bahçeli, kendi deyimiyle -Devlet`in bekası için söylemi ihtiyacına binaen bu birlikteliğin kaçınılmaz tarafı olmuştur.  Nice darbelere, terör olaylarına tanık olmuş birikimli siyasetçi O, burhanlı dönemler de, geçmişte koalisyon ortaklığı yaptığı zamanda dahi bu denli bir birlikteliğe taraf olma gereği  duymamıştı. Hatta, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası  Hükümet olma yada AKP ile koalisyon olma çabasına da girmemişken. 

 

CHP, İNADINA MUHALEFET

 

CHP, inadına muhalefet etmeye,  Hükümet´e var gücüyle yüklenmeye devam ediyor. Hatta bugün sosyal medyada bir Akp linin Tweet  gördüm, - Chp`de Mhp gibi muhalefet etmeli yoksa sonuçları ağır olur -  Peki, Chp neden ağır eleştirilerde bulunuyor?  çünkü, Chp`si partililer Akp`yi önceleri cemaat ile birlikte harekat edip onların önünü açmalarından, geçmişteki meşhur ergenekon, balyoz, ay ışığı gibi Cumhuriyet`in Genel kurmay başkanını içeri sokan terörist, terör örgütü kurma davalarından ve Akp´nin geçmişin de Cumhuriyete karşı hasma ne davranışlarından, Atatürk`ü gerektiği ölçüde sahiplenmek sizliğinden ve benzeri bir çok marazi olaylardan suçlu buluyor. Bugün ki varılan sonucun mümessili sayıyorlar.  Sonra varılan sonuçta parlamenter sistemin askıya alınması lüzumunun doğmasını kendilerine gerekçe gösteriyorlar. Bugün Başkanlık sisteminin,  birçok yönden anti demokratik uygulamalar içerdiği inancındalar. Ayrıca, Chp iktidar olması halinde parlamenter sisteme döneceğini HAYIR oyları ile göstermiştir.  

ORTADOĞU SATRANCI


Kudüs`ten Nev york`a kadar dinler iç içe, Cami ile Sinagog ve Kilise yan yana. Dünyanın derdi din değil, dindar da değil. Yalnız  üzerlerine  din mezhep örtüsü alarak dindarlık kisvesine  bürünmüş  cevreler insanlığın Nev york`tan, Paris`ten Kudüs`e kadar ortak düşmanıdır. Bu cevreler örgütlü, ferdi  ve  hatta bazen bir devlet eliyle eylem yapmakta insanlığın kabusu olmaktadırlar. Avrupa`da bazı kiliseleri ibadet etmeleri için müslümanlara veriyorlar. Din temelde insanları ayrıştıran değil birlikte ve beraber yaşamayı iyi geçinmeyi salık veren inançtır. Ayrıştıran imandır ve insan inanıp inanmamada  irade sahibi kılınmıştır. Bu cihetle de insan bu hususta dindara, inanç sahibine değil inanılan Tanrı`ya karşı meshuldur. Hiç kimsenin bir başkasını sorgulama hak ve salahiyeti yoktur, olamazda. Eğer insanın inanç adına sorgulaması gereken bir şey varsa,  O da kendisi kendi eylemleridir.

Yani, bölge insanı olarak sabırlı soğuk kanlı olmalı vakarımızı korumalıyız diye düşünüyorum. İnsanlık olarak  ulaştığımız barış ve bir arada yaşama seviyemizi koruyup geliştirmeli. Yapılacak bir şey varsa barışı korumak için mücadele etmeli, en büyük savaşımız diplomasi ile olmalıdır. Eğer illa bir savaş hakkın korunması olacaksa var gücümüzle sahada topla, tankla barut kokusu ve  ölmüş insan bedenleri arasında değil: diplomasi masasında  medenice fikirlerimiz mücadele etmeli. Yüz  yılımızın insanına bu yakışır.