Gözlemlediğim bir şey var, kimde; eğitimli, eğitimsiz, meslekli, mesleksiz toplumun birçok kesiminde. Nedir biliyor musunuz: avucunuzun içine bir kutu alın ve bunun içinde fil var deyin “biraz mübalalı oldu“ insanımız inanıyor. Hayır böyle bir şey olamaz, kabul edilemez diyemiyor ve/veya cesaret edemiyor, sorgulamıyor.

Geçtiğimiz gün Halk Gazetesi sahibi Mustafa Bonçukcu ile ofisinde buluştuk. Mustafa, çok nazik nezaketli insan aynı zamanda zeki ve tutarlı fikirleri var. Yayımladığı Gazetenin ilgi gördüğünü ancak, halkımızın çok okumadığını söyledi. Biz insanımızın haber/kültür ve yaşadığı çevreyle bilinçlendirmek istiyoruz, çoğu zaman tepki alıyoruz dedi. Daha sonra şöyle devam etti; Millet olarak sahip olduğumuz değerler bize birilerince kazandırılmış, tabandan halkın talep refleksleriyle kazanılmamış. Okuyup bilinçlenerek ortak ideal, görevdeşlik oluşturulmamış. Durum böyle olunca, halkın/insanımızın medeni unsurlara yönelik bilinci gelişmemiştir. Şehir ’in bunaltıcı sıcağının üzerine seçim sonuçları düştü:

Havalar ısındı, şehirlerin sokaklarında, caddelerinde sıcak havanın üzerine seçim sonuçları düştü. Çoğu yaşam alanlarında sohbetin konusu siyaset ve seçim sonuçları. Seçim sonuçlarına yönelik yorumlar çok renkli. Yalnız dikkatimi çeken bir şey var, doğrusu kimi dinlesem tutarlı, haklı gerekçelere dayalı yorumlar alıyorum. Hakikaten dikkat çekici ilgi uyandıran açıklamalar geliyor. Bu durumda diyorum ki; haklısın çok güzel açıkladın, ben o tarafını hiç düşünmedim göremedim diyorum, etkilenmediğim söylenmez.

Her dönem kendi arabeskini yaratır. Toplumlarda geçtiğimiz yılların eski Türkiye’si dediğimiz çok geride kalan yaşanılmış, yaşadıklarımızla. Bugün, yaşadığımız karmaşa farklı. Bugünün arabeski; yersiz TV programları, sürekli yanlı program ve haberler, facebook sitesi ve onun akıl almaz paylaşımları, siyasi popülist söylemler. Halkın kutuplaştırılmaya çalıştırılması. Bunlara dikkat etmek korunmak gerekli nasıl yiyecek/içecekte seçici olduğumuz gibi hayatın/yaşamın bize sunduğu her şeye açık olmamalı, ilgi göstermemeliyiz. Ezberci olmamalı, ciddiye almamalıyız.

Bu yazıyı yazarken eski sistemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu; Şehit Cenazeleri ve katılmaması gereken CHP’yi işaret etti. Siz ciddiye almamışsınızdır. CHP’li Tezcan, hemen açıklama yaptı ve Soylu’nun beyanatını çok yersiz anlamsız bulduğunu söyledi.
Buraya kadar tanıksınız bu durum ezberci zeka için kutuplaşma, kamplaşmaya yönelik marjinal durumlar. Bak şimdi; her ürün pazarın satın alma seviyesine göre üretilir. Yapılan sınavın soru tabanı mesleğin gerekliliği doğrultusunda hazırlanır. Uzatmayım siyasette toplumun algı seviyesi üzerinden yapılır, eğer toplumunuzu iyi tanıdığınız reflekslerini iyi bildiğiniz sürece politikada başarılı olursunuz. Siyaset sırf vaatle yapılmaz, seçmenle iletişim kuracak bu iletişimin sonucu size yansıyacak.

Asıl konumuz Soylunun beyanatıydı. Her mesleğin kendini koruyucu reflekslerine vardır. Aslında Süleyman Soylu siyasetin üst aklının kurduğu siyaset/siyasetçiyi korumak adına CHP’li siyasetçileri korumak adına bu marjinal açıklamayı yapıyor. Yoksa asıl amaç, polemik yaratmak değil. Politik hedef saptırmak, şehit cenazesi yeni değil bu gidişatla sonda olmayacak.
Geçtiğimiz seçimlerde de mühürsüz oylar açıklaması seçime damgasını vurmuştu. Bu beyanatta aynı amaca yönelik. Nerde mühürsüz oy nerde sandık.
Her seçimde ağır yaralı çıkan CHP, partililer tarafından sorgulanmasın; koltuklarını sağlama alan “ aralarında kendilerini meclise çivileyenlerde var” Milletvekilleri sıkıntıda kalmasın.

İktidar hırsının Ademoğlu’na yaptırmayacağı yoktur. Geçmişte yaşanılanlar, geleceğin tecrübesi olsun. Yezit, Ehlibeyt “Peygamberin Evladını katledip” minbere çıkıp hutbe irat etmiş güya namaz kılmıştır. Hz.Ali, Ayşe Validemizle savaşmak durumunda kalmıştır. Yalnız ben her şeyi, herkesi zan altında bırakmak amacını aşmayım, bunu demek istemiyorum.

Gözlemlediğim kadarıyla halkın klasik kemikli partizanlığı eskisi gibi değil. Toplumda siyasal barış hâkim. Katı vazgeçilmez partizanlık yok denecek kadar sığ. İnsanımız, farklı siyasi tercihlere sahip olmuş olmakla birlikte; yakın eş/dost ve komşusuyla kol kola girip sandığa gitti ve farklı partilere oy kullanabilme siyasi olgunluğuna erişmiş bulunmakta. Bu durum toplumun demokratik olgunluğunun seviyesinin göstergesi.

Şöyle bir durumda var, siyasiler açısından; hasta yatağında yaşı epey ilerlemiş/ demokrasi havarisi. Demokrasiyi savunurken Milletvekili olmaktan kaçınmıyor. Bu adam 50 yıldır Mecliste ancak, kenara çekilip bir biyografi yazabilecek bir birikim edinememiş. Siyasetin Meclis dışında da yapılabileceğini, insan değer yaratmak istiyorsa bunun her ortamda ve birçok araçla yapılabileceğini özümseyememiş. Şimdi, bu adama ben başarılar diliyorum. Umarım önümüzdeki yollarda benzeri duruma tanıklık etmeyiz, demokrasiyi demokrasi havarileri doğru temsil eder.