EDEBALİCE

SURİYELİ BİR KIZIN DUYGULARI - 1

Ali İhsan TOSUN

[email protected]

 SURİYELİ BİR KIZ!... Henüz 17 yaşında… Elaf Janpolat…

 İsim tanıdık geliyor mu? Biz ona Elif Canpolat da diyebiliriz, değil mi?

Aslında şanslı bir kız, diğerlerine bakarak!… Bunca çekmişliğine rağmen Türkiye’de yaşama bahtiyarlığına ulaşmış… Ya diğerleri?...

 “SURİYE’DE Bir Nesil Kayboldu!” adlı yazımızda da belirttiğim gibi Avrupa’ya gitmek zorunda kalan bir nesil gerçekten de kayboldu. Küçük yaştaki çocuklar kilise tarafından yetiştirilmeye başlandı. Bunlar ileride “iyi bir Hristiyan (!)” olarak ülkelerine dönecekler. Tıpkı bugünkü İsrail’in kuruluşunu yapan beyin takımının Osmanlı okullarında yetiştiği gibi!..

 Bazıları da fuhuş, uyuşturucu bataklığına düşerek kaybolup gidecek!...

 Elaf Türkiye’yi ve Türkleri seven bir kız. Türkiye’de yetişecek, Türk kültürünü tanıyacak, belki de Suriye’de yeni yönetim sancılarının yaşandığı bir dönemde Türkiye’de öğrendikleriyle katkıda bulunacak yeni yönetim şekline, Avrupa’ya inat!... 

 Elaf’ın duyguları çok önemli bizim için!.. Onun duygularını aynen aktarıyorum hiç yorum katmadan. Umarım zevkle okursunuz!... Çünkü o bir “gönül elçisi olacaktır” bizim için  geleceğin Suriye’sinde!... Tıpkı “Akerka” gibi!...

 @ @ @

 “ELAF’a yazıyı tamamladım mı?” dediğimde tercüme ettiğini söyledi. Elaf önce Arapça yazmış, Türkçeye tercüme ediyordu. Her dilin bir mantığı var. İnsan en iyi anadilinde düşünebilir. Elaf da öyle yaptı.

 @ @ @

  “Ah sonra ah! Bir vatanı sevmeye sonra kaybetmeye…

  “Hayattaki en zor şey güzel olan her şeyi; aile, akraba, arkadaş, yürümek ile geçirdiğimiz sokaklar ve kendini güvende hissettiğini kaybetmektir.

“Savaşa lanet olsun, nereden başlayacağımı bilemiyorum. Hikâyemiz gerçek ve uzun… Onu size özetleyeceğim. Hatıraları yazmayı çok severim ama yazacaklarım acılı hatıralardır. Ağlayarak, bütün acı ile yazıyorum. Kalemi tutuyorum sonra sakinleşene kadar bekliyorum. Elbette bu, güzel hatıraların acısıdır.

  “Ben Şam Şerif denilen Suriye’denim. Seyfullah olan Halit bin Velid’ in şehrindenim. Şehrin ismi Humus... Suriye’nin ortasında bulunur. Kesinlikle güzel bir şehirdir. Güzelliği bahsedilemez.

“Bizim Kafkas olduğumuz bilinmektedir ve Çerkez kültürümüzü mümkün olduğu kadar korumaya çalışıyoruz.

  “Ailem altı kişiden oluşur. Ben en büyük çocuğum. Biz üç kız, bir erkek kardeşiz.  Öbür çocuklar gibi yaşıyordum. Babamın bir dükkânı vardı. Babamın mesleği elektrikçi, annem ise ev hanımı…

  “Anaokuluna girdiğim andan anlatmaya başlayacağım. Anaokuluna girdim. O zamanlar güzel bir hayat yaşadım. Hiçbir şeyim eksik değildi. Sonra ilkokula girdim. Birinci sınıfı birincilik ile bitirdim ve ikinci sınıfa başladım. Her şey iyi ve güzel gidiyordu. Bu sınıfın bitiminden yaklaşık iki ay önce işler değişmeye başladı. Neler olduğunu bilmiyordum ama hoş olmayan bir şey olduğunu biliyordum.

  “Hayatımda ilk defa mermilerin sesini duyuyordum. Ama korkuyor değildik. Babam şehirdeki insanlar ile büyük bir yoksuzluk karşıtı gösterilerde çıktı, diğer ülkeler gibi… Ama vurdular. Bu bizim için bir sürprizdi. Hergün şehit düşüyordu. Kendilerini savunacak silahları yoktu. Ordu bizim şehrimize girmeye ve tutuklamaya başladı.

  “Şehirden kaçmak zorunda kaldık. Ve her şeyi arkamızda bıraktık. Hiçbir şeyi yanımıza alamadık, hiçbir şeyi…

“Evimizdeki her şeyi hatırlıyorum, bütün oyuncaklarımı da… Çok oyuncaklarım, kendime ait bir odam vardı.

  “Köyümüze kaçtık. Orada iki yıl geçirdik. O zaman da bilmediğimiz bir korku ile yaşadık. Mermiler ve uçaklar acımasızca bizi bombaladı. Yer altında sığınakta saklanıyorduk. Birden her şey kesildi. Elektrik yoktu, su yoktu, hatta yemek kalmadı. İnsanlar köyden kaçmaya başladı. Çok mutsuz günler yaşadım. İki arkadaşım aslında akrabalarım, benimle aynı yaşta, onlar dışarıda oynarken aniden uçak gelip onlara bomba attı. İkisi de şehit düştüler. Ben o zamanda on yaşındaydım. Bu bana göre bir cehennemdi.

  “Yaşadığımız en zor günlerden biri, annem zor doğum yaptı. Besin yetersizliğinden dolayı ölecekti. Çevremizde hastane yoktu, bu yüzden anneannem onu uzak bir şehre götürdü. Götürdüğü şehir, başkent Şam…

“Annemin ailesi orada yaşıyordu. Babam ve kardeşlerim ile köyde bir ay kaldık. Ben kardeşlerimin annesi oldum. Babam ve ben her akşam oturup ağlıyorduk ve annemden bir haber bekliyorduk. Babam bizleri yedirmek için her işi yaptı. Sonra annem köye döndü, unutulmaz görüşme ânıydı.

“Köyden köye şehirden şehir’e gitmeye başladık. Babam ile annemin konuştuğunu ve gözyaşlarını döktüğünü fark ettim.”

Devamı gelecek!...