Tanımlanmayan sosyal kuramlar da ney, ne olabilir. Sosyal olamaktan, sosyolojiden ne anlıyoruz. Sosyal toplum dediğimiz zaman toplumun sosyal iletişim referansları ne kadar geçmişten geliyor ve ne tür örnekler ile bunları dile getiriyoruz. Sosyoloji tarihimizin bilinen kuramcısı rahmetli Şerif Mardin  hocamız bazı konu başlıklarıyla  makale yayımları ve kitapları vardır ´´mahalle baskısı, jön Türkler, Said Nursi ´´ başlıklı konu anlatımı yaygın olanıdır.

Toplumlar ruhsal tanımlara ulaşma seviyesi kazandığında beraberinde düşünme, sorgulama, üretme refleksi de insanda ivme kazanacaktır. Bu kazanılan refleks üretimle birlikte endüstriyel iktisadi gelişmeyi de beraberinde getirecektir.

Osman Oğullarının  İmparatorluk seviyesine ulaştıran bu ruhsal dayanak  ´´Fetih´´ düşüncesi ve ideallerini ulaşabildikleri en yüksek seviyeye çıkarma tutkusudur. Keza ABD`nin de yükselişi böyle bir ruhsal içgüdü den kaynaklanmaktadır ´´özgürlük´´ eşit şartlarda yurttaşlık bilinci ve yasalarla güvence altına alınan insan bütün varlığı ile üretime yönelmiştir.

Keza bugün uzak doğu toplumu geçmişin Komünist Cin`i de bir ruh ile yükseliş trendini yakalamış durumda. Dünyanın I numarası olma yolunda kararlı adımlar ile ilerliyor. Çin´in yükselişi de engellenemiyor, engellenemez de.

İnsana, Topluma güven vermediğiniz ve bir ideal yaratmadığınız sürece; O toplumun insanı da toplum da boş veriyor. Umursamaz, umutsuz oluyor. Yurttaşlık bilinci ve sorumluluğu gelişmiyor. Toplum kendi sinerjisinin yarattığı yaratacağı inişli çıkışlı Yaratılan sinerjinin çekim gücünde yol almak durumunda kalıyor. Yani engellenemez ivme güçlü, kararlı karakter yaratılmıyor.

AVRUPA´NIN KAPISINDA 60 YIL azmi söyledim bilmiyorum uzunca bir zaman. Uzun mesafe kaydedilmeyen bir yol. Acaba Batılı insan bizim bu bekleyişimize ne diyordur. Ama gecen gün Cumhur Başkanımız  Fransa ziyaretlerinde “artık bizi de AB`ye alın demek durumunda değiliz´´ demek durumunda kaldı. Doğrusu iyi de etti, iyide yaptı.

Japonya, Cin, Hindistan gibi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler AB üyeliği ile kalkınmış değil. AB olmadan da fevkalade  kalkınma ve gelişme yapılabilir.

Bugünlerde AB üyesi Belçika, Hollanda ve diğer bazı devletler Türkiye´nin AB´ye alınmayacağını açıklıkla ifade ediyorlar. Türkiye´de artık bu yoldan çekildiğini cesaret göstererek yüksek dilden ifade etmeli diye düşünüyorum. Bunu yapmalı, Türkiye AB olmadan da kalkına bileceğine inanmalı. Şahsen ben Türkiye´nin bunu fevkalade başaracağına inanıyorum. Türkiye kendini AB kapısın da daha fazla ezilmesine müsaade etmemeli.